14. Hukuk Dairesi 2016/3550 E. , 2018/6563 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.02.2012 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 14.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteğinin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, suya müdahalenin önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
Davacı ... vekili, davacıya ait ... Nehri sulama kanalından, su ürünleri tesisi sahibi olan davalının su tahsisi talebinde bulunduğunu, idare tarafından tahsis yapıldığını ancak davalının idarenin görüşünü almadan suyu aldığını, böylece suyun akışının ve çay yatağının bozulmasına neden olduğunu ayrıca nehrin taşkın seddelerine balık üretimi amacıyla kanal açmak suretiyle kamulaştırma alanlarına da müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve davalı tarafından yapılan taş bentlerin yıkımını istemiştir.
Davalı tahsis kararı doğrultusunda sudan yararlandığını, işletmeciliğini yaptığı tesisin bulunduğu taşınmazın dava dışı..."e ait olduğunu, ... seddesine zarar vermediğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının su tahsisi yaparken davalıya suyun nasıl alınacağı yönünde bir proje belirtmediği bu nedenle kusurun davacıda bulunduğu, davalının müdahalesi tespit edilmişse de zarar oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK"nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Somut olayda; dava suya elatmanın önlenmesi ve kal talebine ilişkin olup, davada kal talebi de bulunduğundan, TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Bu nedenle davalının işletmesinin bulunduğu taşınmaza ait tapu kayıtları getirtilmeli, tapu kayıt maliki de davada taraf olması sağlanmalıdır.
Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu aldırılan bilirkişi kuruluna ait raporda bilirkişiler; ""Suyun tesislere alındığı kanalın başlangıç noktasında ... deresi yatağına dikey olarak taş ve kayalarla oluşturulan su kabartma yapısının derenin akışını yavaşlattığı ve çay depolama sahasına zarar verdiği, davalıya ait su alma yapısı ve kanal kapak bölümünün kamulaştırma alanında kaldığı, davalının tesisinde kullanmak için sürekli depolama alanın altında kalan büzlü geçiş inşaa ettiği ve suyun tesise ulaşması için 2197, 2191, 2184 ve 2187 parsel sayılı taşınmazlarda beton kanal yaptığı fakat dava dilekçesinde talep edilmişse de keşifte tespit istenilmediğinden ölçüm yapılmadığı.."" şeklinde tespitlerde bulunmuşlardır. Bilirkişi raporundaki tespitlerde; davalı tarafından taş ve kayalarla oluşturulan su yapısının derenin akışını yavaşlattığı ve çay depolama sahasına zarar verdiği bildirilmesine rağmen mahkemece zarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Kaldı ki mahkemece yeterli araştırma da yapılmamış, aldırılan bilirkişi raporu konuyu tam olarak açıklığa kavuşturmamıştır. Bilirkişi raporunda; zarar tespit edildiği halde zararın nasıl giderilebileceği somut olarak ortaya konulmamış, davacı tarafından projelendirme yapılması önerilmiş, davacının; kamulaştırma alanlarına davalı tarafından müdahale edildiğine ilişkin diğer talebiyle ilgili olarak da, davacı vekili tarafından keşif esnasında tespiti istenilmediğinden ölçüm yapılmadığı belirtilmiştir. Davacının tüm taleplerinin araştırılmaması HMK"nın 297. maddesine de aykırıdır. Öncelikle davalının suyun alımına ilişkin tahsis kararı getirtilmeli, tahsis kapsamında hazırlanmış bir proje bulunup bulunmadığı araştırılmalı, proje yoksa proje sunulması için davacıya süre verilmeli, mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak davacının tüm taleplerinin ve delillerinin değerlendirildiği, davayı açıklığa kavuşturacak nitelikte bilirkişi raporu aldırılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.10.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.