Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/10912
Karar No: 2019/5948

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/10912 Esas 2019/5948 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2016/10912 E.  ,  2019/5948 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi


    Dava rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
    Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle; dava konusu kazanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun’un 26. maddesi olup, iş kazası ile sigortalının ölümü arasında illiyet bağı bulunmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli ise de, yanılgılı değerlendirmeyle onay tarihi itibariyle davacının talebinin zamanaşımına uğradığının kabulünün dava sonucuna etkili olmamasına göre göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Başkan ...’in muhalefetine karşı, üyeler..., ..., ... ve ...’ün oyları ve oyçokluğuyla 10.07.2019 günü karar verildi.

    (M)

    KARŞI OY

    Davacı Kurum tarafından, 10.11.1990 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle 27.5.1992 onay tarihli sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri rücu edildikten sonra bu kez 2013 yılında sigortalının vefatı nedeniyle hak sahibine bağlanan ölüm gelirinin de rücuan tazmini talep edilmiştir.
    Mahkemece, iş kazası ile sigortalının ölümü arasında illiyet bağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş, Daire çoğunluğu tarafından aynı gerekçe benimsenerek onanmıştır.
    Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf, iş kazası sonucu sigortalıya bağlanan sürekli iş göremezlik gelirinin Kurumca rücu edilip borç tasfiye edildikten yıllar sonra hak sahiplerine bağlanan ölüm gelirinin de yasal olarak rücusuna imkân olup olmadığı noktasındadır.
    Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 26/I. fıkrası; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (Any. Mah.nin 23/11/2006 tarihli ve E:2003/10 K:2006/106 sayılı Kararı ile iptal cümle; “... sigortalı veya haksahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere ...”) Kurumca işverene ödettirilir. (Ek cümle: 29/7/2003-4958/28 md.) İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.”
    Maddede “İleride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları” ibaresinin açıklanması gerekmektedir. Madde metninde Kurumca yapılan giderlerin yanında gelir bağlanırsa bu gelirin peşin sermaye değerinin rücu edilebileceği düzenlenmiştir. Madde lafzından giderler kavramına peşin sermaye değerinin dâhil olmadığı anlaşılmaktadır. Somut davada Kurumca istenen ise peşin sermaye değeridir.
    506 sayılı Kanun m. 26/I/’de “ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderin tutarı ile” hükmünün iptaline karar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur. Anayasa Mahkemesinin 20.12.1983 tarih, 1982/4 E, 1983/17 sayılı iptal kararının gerekçesi: “İptali istenilen ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderler sözcükleri, iş kazası ya da meslek hastalığı ile, uygun neden-sonuç bağı çerçevesinde, sigortalı için sağlık durumunun gerektirdiği sürece yapılan sağlık yardımları ve yukarıda açıklanan türdeki hizmetlerin yol açtığı giderleri amaçlamıştır.
    (…)
    Sonradan yürürlüğe giren yasaların geçmiş ve kesin bir nitelik kazanmış hukukî işlemlere etkili olmaması hukukun temel kurallarından biridir. İş kazası ve meslek hastalığı gibi sigorta dalları nedeniyle Kuruma ve dolayısıyla Devlete ait bir yükümle, işverenin sorumlu tutulması hukukça benimsenemez. Kaldı ki, her ne sebeple olursa olsun Devletçe izlenen sosyal ve ekonomik politikaların sonucu olarak sigorta tahsislerinde vuku bulan artışların, Kurumun öz kaynaklarından, bunun mümkün olmaması halinde de Devletçe karşılanması esastır.
    Özetlemek gerekirse, iş kazası sonucu ölen bir işçinin hak sahiplerine kesin olarak bağlanan gelirde ekonomik ve sosyal bazı nedenlere dayanılarak sosyal hukuk devletinin gereklerinden olan sosyal adalet ve sosyal güvenliği sağlamak maksadıyla yasa ile sonradan artırma yapılmasının 26. maddenin birinci fıkrasında ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin biçiminde yer alan ibarenin kapsamı dışında kaldığı ve bu niteliğiyle itiraz konusu hükmün Anayasa"ya aykırı bulunmadığı sonucuna varıldığından itiraz reddedilmelidir.”
    Anayasa Mahkemesine göre, herhangi bir sosyal sigorta olayı ortaya çıktığında Kurumla işveren bir defa hesaplaşır. İşveren, bağlanan gelirin peşin değerini ödedikten sonra Kurumla işverenin gelir bağlama yönünden hesaplaşması sona erer (Resul Aslanköylü, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Şerhi, I. cilt sh. 1001) .
    26/I. fıkrada Kurumun rücu alacağı Dairemizce, hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı olarak iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26.maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüştüğü, artık sadece ilk peşin değerli gelirin tazmin edilebileceği, artışların ise istenemeyeceğine dair içtihat oluşturulmuştur.
    Yukarıdaki yasal durum karşısında, Kurumun bağlanan gelir peşin değerinin rücusu, ilk kaza tarihine göre belirlenen peşin değerdir. İşveren bu gelirin kusur karşılığını ödedikten sonra Kurumla işveren arasında hesaplaşma bitmiştir. Madde metninde “ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderin tutarı” ibaresine bağlanan gelir dahil değildir. Aksi halde somut davada olduğu gibi işveren ödediği zararı uzun yıllar sonra tekrar ödemek zorunda kalacaktır. Zira zararın tamamı sigortalıya bağlanan gelirin peşin değeridir ve bu miktar da ödenmiştir.
    Sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değeri rücu edildikten sonra, sigortalının ölümü sonrasında hak sahiplerine bağlanan ölüm gelirleri, tahsil edilen ilk peşin sermaye değeri içerisindedir ve ilkinin fer’isi niteliğindedir. Sigortalıya bağlanan gelirin peşin değeri ödenip tasfiye edildikten sonra sigortalının hemen ölümü halinde artık geri rücu imkanının olmadığı Dairemiz uygulamasıdır. Anaya Mahkemesinin kararında bahsedildiği gibi, iş kazası ve meslek hastalığı gibi sigorta dalları nedeniyle Kuruma ve dolayısıyla Devlete ait bir yükümle, işverenin sorumlu tutulması hukukça benimsenemez. Madde metni incelendiğinde, hem sigortalıya hem de akabinde yıllar sonra sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin peşin değerlerinin tazminine olanak veren düzenleme yoktur. Sigortalının işveren karşı dava açıp Kurumca karşılanmayan zararını tahsil ettikten sonra, ölümü halinde hak sahiplerinin de ayrıca işverene karşı tazminat isteme hakları da yoktur.
    26. maddeye dayalı Kurumun rücu alacağı davalarında zamanaşımı bağlanan gelirin ilk bağlama (onay) tarihine göre hesaplanmaktadır. Bu nedenle davada zamanaşımı da dolduğundan davanın değişik gerekçe ile reddi gerektiği ve bu nedenle yerel mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi