![Abaküs Yazılım](/5.png)
Esas No: 2006/124
Karar No: 2006/132
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2006/124 Esas 2006/132 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 2006/124 E. , 2006/132 K.- 5326 SAYILI KABAHATLER KANUNU HK
- ÇİFTÇİ MALLARININ KORUNMASI HAKKINDA KANUN (4081) Madde 8
- ÇİFTÇİ MALLARININ KORUNMASI HAKKINDA KANUN (4081) Madde 1
"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.
Davacı : R. T. Davalı : Niksar Kaymakamlığı OLAY : Niksar İlçesi, Eryaba Köyünün Aşağı Mahalle mevkiinde oturmakta olan davacı, hayvanlarını Yukarı mahallede otlatmaktadır. Köy İhtiyar Heyeti tarafından, köyler ve mahalleler arasındaki otlakların yasaklanması yolunda çeşitli kararlar alınmış, 6.7.2005tarih ve 12 sayılı karar ile de; aynı konu tekrar edilerek, yasak kararına uymayanlara uyarı ve devamında hayvan başına para cezası kesileceği belirtilmiştir. Alınan kararları ihlal ettiği nedeniyle, davacıya toplam 940,00 YTL para cezası kesilmiştir. Davacının, cezaların kaldırılması için yaptığı başvuru, Niksar Kaymakamlığı’nın9.9.2005tarih ve 1675 sayılı kararıyla “...muhtarlıkça kesilen para cezasının 4081 sayılı kanuna uygun olduğu belirlenmiştir” gerekçesiyle reddedilmiştir. Davacı5.10.2005tarihinde; dilekçesinin başında, “Kaymakamlık makamının muhtarlıkça verilen para cezasının onanmasına ve para cezasının devam edeceğine dair kararının iptali”, dilekçesinin sonunda ise, “Niksar kaymakamlığının9.9.2005tarih ve 1675 sayılı kararının ve bu kararın müstenidi Köy İhtiyar Heyetinin6.7.2005tarih ve 12 no.lu kararının iptali” istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır. SİVAS İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ;11.10.2005gün ve E.2005/1433, K:2005/1063 sayı ile, idari para cezasının iptali istemiyle dava açıldığının belirtildiği, 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun’un 8.maddesinde “Murakabe heyetinin vazife ve salahiyetleri şunlardır:... V - Hayvanların sureti muhafaza ve sevki idaresine ve geçeceği yolların tayinine; tarla, bağ ve bahçe sınırlarının belli edilmesini veya bu yerlerin korunmasını temin için mahallince yapılması mümkün ve mutat olan manialar konmasına; tarla yolları, su arkları ve sınır hendeklerinin set ve bentlerin evsaf ve sureti muhafazalarına mütedair tedbirlerin tesbitine dair koruma ve ihtiyar meclisleri tarafından yapılan teklifleri tetkik ile karara bağlamak ve bu kanunda gösterilen diğer işleri görmek,” hükmü, 26.maddesinde “Birinci maddede yazılı çiftçi mallarına iras edilen ve miktarı elli lirayı geçmiyen zararların tazminine mütaallik işleri koruma ve ihtiyar meclisleri Köy Kanunundaki usule göre tetkik ve hallederek bir karara bağlar.Tazminat talebinin reddine ve yirmi liraya kadar olan kararlara karşı beş gün içinde sulh hakimine itiraz edilebilir. Şu kadar ki, zararı yapan tarafından vukubulan itirazlarda tazminine karar verilen paranın koruma sandığına aynı müddet içinde depo edilmesi şarttır. Bu fıkraya taallük eden işlerde mahkeme, tetkikatını evrak üzerinde icra ve itiraz olunan kararı tadil veya tasdik suretiyle işi bir hafta içinde intaç eder. Maddi hata vukuu veya sahtelik iddiası halinde mahkeme, lüzum görürse duruşma yapabilir. Yirmi liradan yukarı olan tazmin kararlarına karşı alakalılar, yukarıki fıkrada yazılı depo şartı olmaksızın beş gün içinde sulh hakimine itiraz edebilir. Bu fıkraya göre yapılan itirazların tetkiki umumi hükümlere göre yapılır. İtirazlar mahkemeye veya koruma ve ihtiyar meclislerine de yapılabilir. Meclisler itiraz evrakını derhal salahiyetli mahkemeye gönderir ve muterize bedava bir ilmühaber verir. Koruma ve ihtiyar meclislerinin itiraz olunmıyan kararları ile sulh hakimlerinin itiraz üzerine verecekleri kararlar kati olup bunlar aleyhine hiç bir kanun yoluna baş vurulmaz.” hükmü ile 28.maddesinde “Koruma ve ihtiyar meclisince verilen kararlardan 20 liraya kadar olanları Köy Kanununun 66 ncı maddesinde yazılı usule tevfikan icra olunur. Şu kadar ki paranın ödenmesi için yapılan ihbarın müddeti 8 gündür. İdare amirleri bu husustaki salahiyetlerini koruma veya ihtiyar meclisleri vasıtasiyle kullanabilirler.” hükmüne yer verilmiş ise de, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. maddesine göre “kabahat” deyiminden kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 3. maddesinde, bu Kanunun genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağının öngörüldüğü; 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğunun, idari tedbirlerin ise, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğunun hükme bağlandığı; anılan Kanun’un genel hükümleri arasında yer alan 27. maddesinin birinci fıkrasında, idari para cezasına ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği öngörülmüş olup, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği1.6.2005tarihinden itibaren idari para cezalarının, idare mahkemelerinin görev alanından çıkarıldığı, dava konusu para cezasına bakma görevinin de, Sulh Ceza Mahkemesi’ne ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir Davacı, aynı istekle1.11.2005gününde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur. NİKSAR SULH CEZA MAHKEMESİ; 9.3.2006gün ve E:2005/427, K:2005/427 D.İş. sayı ile, gerek itiraz edenin mahkemelerine sunmuş olduğu dilekçenin içeriğinden ve gerekse dosyada mevcut toplanan tüm belgelerden, itiraz edenin talebinin Niksar kaymakamlığının 09.09.2005tarih ve 1675 sayılı kararının ve bu kararın dayanağı olan ihtiyar heyetinin 06.07.2005tarih ve 12 nolu kararının İPTALİNE yönelik olduğu; itiraz eden hakkında Eryaba köy muhtarlığı tarafından yasaya uymadığından bahisle 24.08.2005tarih ve 3 nolu, 29.08.2005tarih ve 14 nolu ve 30.08.2005tarih ve 15 nolu karar ile para cezası verilmesinin karar altına alındığı gözden uzak tutulmayarak; bu bağlamda itiraz edenin başvurusunu, hakkında verilen para cezasına itiraz kapsamında değerlendirilemeyeceği, Eryaba köy ihtiyar heyeti tarafından verilen 06.07.2005tarih ve 12 nolu “köyler ve mahalleler arasındaki otlaklıkların yasaklanması” na ilişkin, yani idare tarafından verilen kararın hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile İPTALİ talep olarak nitelendirilmesi gerektiği, sonucuna varılmış olduğu, bu nedenle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun nazarında davaya bakmanın adli yargının görevine girmediği ve ancak idari yargı konusu olabileceğinden bahisle görevsizlik kararı vermenin gerekmiş olduğu; yukarıda açıklanan nedenlerle, her ne kadar itiraz eden mahkemelerine müracaat ederek Niksar Kaymakamlığının09.09.2005 tarih ve 1675 sayılı kararının ve bu kararın dayanağı olan Eryaba ky. İhtiyar heyetinin06.07.2005 tarih ve 12 nolu kararın iptalini talep etmiş ise de; talebe ilişkin delillerin takdir ve yetkisinin mahkemelerinin görev alanına girmediği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine ve yargı yerleri arasındaki olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Z.Nurhan YÜCEL, Esen EROL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 10.7.2006 günlü toplantısında; l- İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun11.7.1988günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği….”açıkça belirtilmiştir.Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Olay kısmında belirtildiği üzere, idari yargı yerince davanın idari para cezasına yönelik olduğu gerekçesiyle; adli yargı yerince ise, para cezası ile birlikte davanın “köyler ve mahalleler arasındaki otlaklıkların yasaklanması”na ilişkin idari kararın iptaline yönelik olduğu da kabul edilerek görevsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır. Her iki yargı yerince idari para cezası yönünden görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle idari para cezası yönünden tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. 1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir. 2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “ Adli, idari , askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki , başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir. Yasa koyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır. Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına da karar verilmiştir. Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasada öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı göz önüne alınarak, Niksar Sulh Ceza Mahkemesince re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerek Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun olacağından, görev uyuşmazlığının esasının incelemesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, hayvanlarını yasaklanmış otlaklada otlattığı nedeniyle Köy İhtiyar Heyeti tarafından verilen para cezasına karşı yapılan itirazın; Kaymakamlık tarafından, cezanın 4081 sayılı kanuna uygun olduğundan bahisle reddedilmesine ilişkin kararın iptal edilmesi istemiyle açılmıştır. 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, bu kanuna göre korunacak çiftçi mallarının; ekili, dikili veya kendiliğinden yetişen bütün nebatlarla Orman Kanununun şumulüne girmeyen ağaçlar ve ağaçlıklar, ziraatte kullanılan veya ziraatle alakalı olan her nevi menkul ve gayrimenkul mallar,su arkları, set ve bentlerle hendek, çit, duvar ve emsali manialar, tarla ve bahçe yolları olduğu sayılmış; 2. maddesinde, Kanunun hükümlerinin, köy sınırları içinde ve şehir ve kasaba haricinde olup, belediye hududu içinde veya dışında bulunsun, zirai mahsulat istihsal edilmekte olan sahalarda tatbik olunacağı; 3. maddesinde de, Kanunda yazılı işlerden köylere taallük edenlerin ihtiyar meclisi, tarafından ifa olunacağı belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 8.maddesinde, “Murakabe heyetinin vazife ve salahiyetleri şunlardır” denildikten sonra V. fıkrada, “Hayvanların sureti muhafaza ve sevki idaresine ve geçeceği yolların tayinine; tarla, bağ ve bahçe sınırlarının belli edilmesini veya bu yerlerin korunmasını temin için mahallince yapılması mümkün ve mutat olan manialar konmasına; tarla yolları, su arkları ve sınır hendeklerinin set ve bentlerin evsaf ve sureti muhafazalarına mütedair tedbirlerin tesbitine dair koruma ve ihtiyar meclisleri tarafından yapılan teklifleri tetkik ile karara bağlamak ve bu kanunda gösterilen diğer işleri görmek,” 31.maddesinde de, “Murakabe heyetlerinin 8 inci maddenin beşinci bendine tevfikan ittihaz edecekleri tedbirlere aykırı harekette bulunanlardan koruma veya ihtiyar meclislerince bir liradan beş liraya kadar hafif para cezası alınır. Bu cezaya tebliği tarihinden on gün zarfında murakabe heyetine itiraz olunabilir. Koruma veya ihtiyar meclisi, mahallin adet ve teamülü hilafına başıboş bırakılan hayvanların beheri için sahiplerinden beş kuruştan elli kuruşa kadar alacağı parayı sandığa irat kaydeder. Bu husustaki kararlar katidir.” hükümlerine yer verilmiştir. İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının idare mahkemelerinde çözümleneceği hususunun, 2577 sayılı Yasa’nın 2.maddesinde düzenlendiği; dava konusu olayda, Köy İhtiyar Heyeti tarafından 4081 sayılı Yasa uyarınca verilen idari para cezasına yapılan itirazın, Kaymakamlık tarafından reddedildiği, idari makamlar tarafından, tek yanlı olarak ve idari usuller kullanılarak tesis edilen söz konusu işleme karşı yapılacak itirazın da, bu bağlamda idare mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Ancak1.6.2005tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi karşısında, bu Kanunun diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi gerekmiştir. Kabahatler Kanunu Tasarısı Gerekçesinde, özetle, bu düzenleme ile, özellikle ekonomik hayata ilişkin düzenlemelerde kazuistik olarak idari ceza yaptırımı öngören ve bir sistemden yoksun olan hükümlerin önüne geçebilmek ve ayrıca hukuk uygulamasında birliği ve hukuk güvenliğini temin etmek amacıyla, belirlenen genel ilkelerin, özel kanunlarda tanımlanan kabahatler hakkında da uygulanmasının sağlanacağı belirtilmiştir. 30.3.2005tarih ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun birinci maddesinde “Bu Kanunda; toplum düzenini, genel ahlâkı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumak amacıyla; a) Kabahatlere ilişkin genel ilkeler, b) Kabahatler karşılığında uygulanabilecek olan idari yaptırımların türleri ve sonuçları, c) Kabahatler dolayısıyla karar alma süreci, d) İdari yaptırıma ilişkin kararlara karşı kanun yolu, e) İdari yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin esaslar, belirlenmiş ve çeşitli kabahatler tanımlanmıştır.” denilerek Kanunun amaç ve kapsamı belirlenmiş; ikinci kısmında yer alan 32 ila 43. maddelerinde, Türk Ceza Kanunu kapsamı dışında kalan çeşitli kabahatler sayılarak, bu eylemlere yaptırımlar öngörülmüştür. Anılan Kanun’un 2. maddesinde, “kabahat” deyiminden, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların “idari para cezası” ve “idari tedbirler”den ibaret bulunduğu; “idari tedbirler”in de mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğu belirtilmiştir. Buna karşılık, 19. maddesinde, diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için; a) Bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, b) İşyerinin kapatılması, c) Ruhsat veya ehliyetin geri alınması d) Kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden alıkonulması, gibi yaptırımlara ilişkin hükümlerin, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklikler yapılıncaya kadar saklı tutulacağı öngörülmek suretiyle geçici istisnalar getirilmiş;11.5.2005tarih ve 5348 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle eklenen Ek 1. maddede, “4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan vergi mahkemelerinin görevine ilişkin hükümler saklıdır.” denilmek suretiyle de 213 sayılı Yasa kapsamında bulunan vergi cezaları, Kabahatler Kanunu’nun kapsamı dışında bırakılmıştır. Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesinde, “Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır.” denilmiş olup; bu Kanun’un genel hükümleri arasında yer alan 27. maddesinin (1) numaralı bendinde, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği öngörülmüştür. Buna göre, Kabahatler Kanunu’nun belirlediği ilke ve esaslara uyan diğer kanunlardaki idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırımlara karşı yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemesi genel görevli kılınmıştır. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir. Böylece, davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, ( davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair geçiş hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır. Kabahatler Kanunu’nun Geçici 2. maddesinde, “Bu Kanun hükümleri, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmaz.”; Geçici 3. maddesinde de “Daha önce verilmiş olan idari para cezasına ilişkin kararlara karşı henüz iptal davası açılmamış olmakla birlikte dava açma süresinin geçmemiş olması halinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş gün içinde 27 nci madde hükümlerine göre sulh ceza mahkemesine başvurulabilir.” denilerek geçiş dönemine ilişkin uygulama açıklanmış;31.3.2005tarihli ve 5328 sayılı Kanunla değişik 44. maddesinde ise, bu Kanun’un1 Haziran 2005tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. Bu açıklamalara göre, Kabahatler Kanunu’nun uygulanabilmesi için idari yaptırımın dayanağı olan yasanın amacının gözetilerek, Kabahatler Kanunu’nun; 1. maddesinde belirtilen alanların korunmasına yönelik bulunması, 2. maddesinde yapılan kabahat tanımına ve 16. maddesinde belirtilen yaptırım türlerine uyması, 19. maddesinde sayılan geçici istisnalardan olmaması, 27. maddenin (1) numaralı bendinde itiraz yolu öngörülen idari yaptırımlardan olması gerekmektedir. Olayda, yukarıda belirtilen koşulların oluştuğu anlaşıldığından, 4081 sayılı Kanun uyarınca verilen dava konusu idari para cezasına karşı yapılacak itiraza bakma görevi, sulh ceza mahkemesine ait bulunmaktadır. Her ne kadar, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin1.3.2006gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ise de gerekçeli karar henüz Resmi Gazete’de yayımlanmamıştır Belirtilen durum karşısında, 5326 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği1.6.2005tarihinden sonra,5.10.2005tarihinde açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle, sulh ceza mahkemesinin başvurusunun 19. madde kapsamında incelenerek reddi ile ayrıca verdiği görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Niksar Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamında görülen BAŞVURUSUNUN REDDİ ile aynı Mahkemece ayrıca verilen9.3.2006 gün ve E:2005/427, K:2005/427 D.İş. sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 10.7.2006 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.