14. Hukuk Dairesi 2016/3542 E. , 2018/6498 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.09.2014 gününde verilen dilekçe ile inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil ya da tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, dava konusu 8280 ada 3 parsel sayılı taşınmazı müvekkilinin kendi birikimi ile satın aldığını, yurt dışında yaşaması ve dava konusu taşınmazın kamulaştırılacağının duyulması nedeniyle, taşınmazın dava dışı babası .... adına tescil edildiğini, babasının da taşınmazı davalıya devrettiğini beyan ederek dava konusu taşınmazın müvekkili adına tesciline mümkün olmaması halinde fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 300.000,00TL tazminatın tapuda işlem tarihinden itibaren en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiliyle müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.
2)Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; dava dilekçesinde dava değeri 300.000,00TL belirterek dava açılmış olup; mahkemece, dava reddedildiğine göre davada kendini vekil ile temsil ettiren davalı yararına nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken maktu vekalet ücreti takdiri doğru görülmemiş hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekillerinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.10.2018 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
Davacı vekili, dava konusu taşınmazın, parası müvekkili tarafından verilmek suretiyle satın alındığını, müvekkilinin yurt dışında çalışıyor olması ve taşınmazla ilgili olarak kamulaştırma işlemleri de bulunması sebebiyle mülkiyetini üzerine almadığını, taşınmazın tapu devrinin inandığı ve güvendiği dava dışı babası ... üzerine yapıldığını, ancak kardeşi davalının 80 yaşındaki hasta babasını çeşitli baskılarla yıldırmak suretiyle, aslında babasına ait olmayıp, müvekkiline ait olduğunu bildiği taşınmazı tapuda haksız olarak devraldığını belirterek, taşınmazın tapusunun iptali ile müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescili olduğu, davacının iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, inanç sözleşmesinin müvekkili ile davada taraf olmayan babası... arasında bulunduğunu; müvekkili ile davalı kardeşi arasında inanç sözleşmesi bulunmadığını, davalının muvazaalı işlemle dava konusu taşınmazı ..."den devraldığını belirterek, mahkemece verilen davanın reddine ilişkin hükmün bozulmasını talep etmiştir.
6110 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31. maddesinde yer alan, “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” hükmü gereğince, davacı tarafa mahkemece davası açıklattırılmalıdır. Çünkü, HMK"nun 31 ve 33. maddeleri hükümleriyle; 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince; davada maddi olayları açıklama taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak yasa hükmünü tespit etmek hâkime ait bir görevdir. Bu hukuksal nedenle, hâkim, bildirilen maddi olaylarla belirlenen dava kapsamıyla sınırlı ve bağlı kalacak, eğer ileri sürülen olgular belirsiz ya da çelişkili ise, ilgilisinden ek bilgi almak suretiyle açıklığa kavuşturacak, uyuşmazlığa uygulanacak yasa hükümlerini bulacaktır.
Bir davada, birden çok hukuki sebebin bir arada incelenebilmesi bu nedenlerden birinin, diğerinin incelenmesine imkan verecek nitelikte olmasına bağlıdır (Hukuk Genel Kurulunun 09.01.1974 Tarih ve 1972/2-584-12 sayılı kararı). Hata, hile ve gabin, bir davada kademeli olarak incelenebilir. Dayanılmış ise "ehliyetsizlik" iddiası, hata, hile ve gabin iddiasından önce incelenir.
Dava konusu olaya gelince; davacı vekili, dava konusu taşınmazın aslında davacı müvekkilinin parasıyla satın alındığını; müvekkilinin yurt dışında yaşaması nedeniyle, tapusunun tarafların her ikisinin de babası olan davada taraf gösterilmeyen ...."e inançlı işlemle tescil ettirildiğini; davalının, bu durumu bilmesine rağmen hiç bir hukuki dayanağı bulunmaksızın, davacının zararına, dava konusu taşınmazı babasından baskıyla devraldığını belirtmiştir.
Mahkemece, açıklanan maddi olaya uygun düşmeyen hukuki nitelendirmede bulunulmuş, davacı ile davalı arasında inanç ilişkisi bulunduğu varsayılarak dava çözülmeye çalışılmıştır. Oysa, inanç ilişkisinin davada taraf olmayan .... ile davacı arasında bulunduğu; muvazaalı işleminin ise sözleşmenin tarafı olmayan davacı zararına, ... ile davalı arasında yapıldığı iddia olunmaktadır. Mahkemece, uyuşmazlığın tespitinde ve dolayısıyla hukuki nitelendirmesinde hata yapıldığından, davacı ile davalı arasında inanç ilişkisi ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi yönündeki hüküm hukuka uygun değildir.
Davacı taraf, dava dışı ... ile kendisi arasında inanç ilişkisi bulunduğunu; ... ile davalının ise kendisini zarara uğratmak amacıyla, taşınmazın davalıya muvazaalı sözleşmeyle devredildiği iddiasını ileri sürdüğüne göre, birbiriyle bağlantılı birden çok hukuki sebebin bir arada incelenebilmesi mümkün ve bu nedenlerden birinin, diğerinin incelenmesine imkan verecek nitelikte olmasından dolayı her iki iddianın ayrı ayrı ele alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözümü, bu nedenle de önceki malik ... ile davalı arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunun kabulü gerekir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı ile ilk el durumundaki dava dışı ... arasındaki hukuki ilişkinin açıklığa kavuşturulabilmesi için dava dışı ...’in davada yer almasının zorunlu olduğu gözetilmeden sonuca gidilmiş olması hatalıdır.
Hal böyle olunca, ilk el durumundaki ...’ün davada yer almasının sağlanması, iddianın şahsi hakka dayanması nedeniyle yukarıda açıklanan ilkeler ve Dairemizin 12.04.2018 tarihli, 2015/10405 E., 2018/2974 K. sayılı kararında belirtilen muhalefet şerhi çerçevesinde, senede karşı tanıkla ispat yasağından söz edilemeyeceği nazara alınarak, öncelikle davacı ile ... arasındaki inanç ilişkisinin açıklığa kavuşturulması, daha sonra davalıya ... tarafından yapılan tapudaki devir işleminin muvazaalı olup olmadığının, davacı sözleşmenin tarafı olmadığından her türlü delille ispatının mümkün olduğu nazara alınarak, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Hükmün bu gerekçelerle bozulması gerekirken, sadece vekalet ücreti yönünden bozulması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.