4. Hukuk Dairesi 2015/13161 E. , 2017/6284 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 13/02/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davacının...’de ve dünyada tanınan bir televizyoncu olduğunu, yapımcılığını yaptığı program ve yarışmaların izlenme rekorları kırdığını, ancak davalılar tarafından 19/01/2014 tarihinde ... Gazetesinin pazar günleri çıkardığı “... Pazar” ekinin 9. sayfasında “Utanmazlık Markası ...” üst başlığı ve “... Marka Oldu” alt başlığı ile yayınlanan bir röportajla davacının kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekilleri, davaya konu röportajın basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, okuyucularla fikir paylaşma amacıyla yapılan eleştiri niteliğinde bir röportaj olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davaya konu röportaj yayını nedeniyle davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayımlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu somut olayda; söz konusu röportajın davacının televizyoncu kimliği ve yaptığı programlar ele alınarak kişisel düşüncelere de yer vermek suretiyle yazıldığı, röportajın bir bütün olarak değerlendirildiğinde eleştiri sınırları içinde kaldığı ve davacının topluma mal olmuş bir insan olarak eleştirilere katlanma yükümlülüğü bulunduğundan istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/10/2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Dava, kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Dairemiz çoğunluğunca istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı kanıtlar ve yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar usul ve yasaya uygun olup, tazminat miktarına ilişkin görüşüm saklı kalmak kaydıyla, istemin tümden reddi gerektiğine dair sayın çoğunluğun görüşüne ve bu yöndeki bozma kararına katılmıyorum. 24/10/2017