21. Hukuk Dairesi 2017/189 E. , 2017/8720 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Birleşen... 2011/1131 Esas sayılı davası bakımından;
Davacı, kesilen yetim aylığının yeniden bağlanmasına, kesilen aylıkların faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davanın davacısı Kurum ise, yersiz ödenen yetim aylıklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davalı birleşen davanın davacısı Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Asıl dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve Kurumca kesilen yetim aylığının kesilme tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte tekrar bağlanarak ödenmesine karar verilmesi, istemine ilişkindir.
Birleşen dosyada dava; Kurumdan ölüm aylığı almakta iken boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı tespit edilen davalıya yersiz ödenen aylıklar ve işlemiş faizine dair ... Müdürlüğünün 2010/17049 Esas sayılı dosyası üzerinden Kurum tarafından yapılan takibe ilişkin itirazın iptali ile takibin devamı ve %40 icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece asıl davanın kabulüne birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacı ... "ın eşi ... ‘den 16/04/2003 tarihinde boşandığı, 1991 yılında vefat eden babası ve 2002 yılında vefat eden annesinden dolayı yetim aylığı aldığı, ... tarafından tanzim edilen 04/06/2010 tarihli rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak davacının aylığının kesilerek,Kurumca 22.10.2008-21.07.2010 tarihleri arası ödenen aylıklar ve işlemiş faizinin borç çıkarıldığı, Mahkemece verilen 2010/806 E. ve 2013/206K. sayılı ilk kararda; asıl davanın kabulüne birleşen davanın reddine karar verildiği anılan kararın Yargıtay 21. Hukuk dairesinin 2013/18357E. Ve 2014/10431K. Sayılı ilamıyla eksik araştırma yapıldığı gerekçesiyle bozulduğu, bozma sonrası verilen 2016/398 E. 2016/427 K. sayılı kararla tekrar asıl davanın kabulüne birleşen davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
./..
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı ... Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda haksahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda; 04/06/2010 tarihli denetmen raporunda; davacının adres kayıt sistemindeki “...” adresine gidilerek, davacının beyanına başvurulduğu, beyanında; 2003 yılında eşinden boşandığını, yedi yıl boyunca 90. sk no:16/8 İncirli/Keçiören adresinde ikamet ettiğini, 2 ay öncesinde ise halihazırdaki adresine taşındığını, boşanma sonrasında eski eşinin çocukları görmek için eve gidip geldiğini, torunlarının olması üzerine yeniden birleşmeye karar verdiklerini, bir yıldır birlikte yaşadıklarını beyan ettiği, davacının öncesinde yaşadığını beyan ettiği ...adresinde, 7 nolu dairede ikamet eden ... ve 13 nolu dairede oturan ... ile yapılan görüşmelerde, davacı ve eşinin yedi senedir belirtilen adreste kiracı olarak yaşadıklarını, boşandıklarından haberlerinin olmadığını, 2 ay önce ... adresine taşındıklarını beyan ettikleri, bozma sonrası tanık olarak dinlemek için tutanak tanıkları ... ve ... hakkında kolluk araştırmasının yanlış adreste yapıldığı, bu nedenle şahıslara
./..
ulaşılamadığı, bozma sonrası dinlenen apartman yöneticisi tanık ... ‘un davacının son adresi .... adresinde yönetici olduğu, dolayısıyla tutanak tanıkları ... ve ...’ı tanımamasının olağan olduğu, zira anılan kişilerin... adresindeki komşuları olduğu, Mahkemece bu hususun gözardı edildiği, anlaşılmıştır.
... tarafından tanzim edilen raporun içeriği, davacının denetmene verdiği imzalı beyanındaki açık ikrarı, 2007-2009 yıllarında yapılan seçimlerde davacı ve eşinin aynı okul ve sandıkta peşpeşe numaralarla kayıtlı olmaları, davacı ve boşandığı eşinin 2007-2010 arası adreslerinin aynı olmaları ile tüm bu hususlar (...) birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin, boşandıkları süreçte de birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, asıl davanın reddine birleşen davanın kabulüne alacak likit bulunmayıp yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatının reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
...