Hukuk Genel Kurulu 2013/646 E. , 2014/286 K.
"İçtihat Metni"TARİHİ : 10/10/2012
NUMARASI : 2012/276 E-2012/676 K.
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6.İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 09.06.2010 gün ve 2010/38 E.-2010/428 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesi"nin 13.03.2012 gün ve 2010/8733 E.-2012/3633 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava sonucu itibariyle davacının 01.06.1964–10.07.1978 dönemi için sanatçı borçlanmasının müracaat tarihi olan 10.10.1995 tarihindeki prime esas asgari kazanca göre tahakkuk ettirilecek miktar üzerinden ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
506 Sayılı Kanuna 4056 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 80.madde hükmünde borçlanılan sürelere ait malullük yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin borç ödeme tarihindeki 78.maddeye göre belirlenen asgari günlük kazanç üzerinden hesaplanacağı öngörülmüştür.
Somut olayda; davacı sigortalı 10.10.1995 tarihinde sanatçı borçlanması talebinde bulunduktan sonra 14.11.1995 tarihli dilekçe ile borçlanma primlerini ödemek isteğini, bildirim gecikirse başvuru tarihine göre ödeme hakkını saklı tuttuğunu Kuruma bildirmiş ise de Kurum borçlanma isteğini kabul ederek, davacının beyan ettiği adrese 20.01.1997 tarihinde bildirmiştir. Davacı, 09.02.1998 tarihli dilekçesinde borç miktarı tebliğ edildiği halde ödemediğini beyan etmiştir. Davalı Kurum, bu kez 11.02.1998 tarihli yazısı ile borçlanma tutarını tebliğ etmiş, davacı ise 26.03.2003 tarihine kadar borçlanma talebinin akıbetini Kurumdan takip etmemiştir. Kaldı ki Davacı ilk başvurusunda 1479 sayılı Yasaya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu süreyi de dahil ederek Kurumu yanıltmıştır.Bu durumda borçlanma tutarının bidayette ihtirazı kayıtla da olsa ödenememesine davacının kusurlu eylemi neden olmuştur ve sonucuna katlanmalıdır. Borçlanma işlemlerinin gecikmesine kusurlu eylemi sonucunda, Kurum sebebiyet vermiş olsaydı ödeme tarihindeki asgari kazanç miktarına değil, Kuruma tanınacak makul sürenin bitimi tarihindeki prime esas asgari kazanç miktarına itibar edilebilirdi. Kaldı ki davacının borçlandığı çalışma süresine ilişkin olarak ödemekle yükümlü bulunduğu malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin borç ödeme tarihindeki prime esas asgari günlük kazanç üzerinden hesaplanması Geçici 80.madde hükmü gereğidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 4056 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 80.madde uyarınca yapılan borçlanma isteminin, başvuru tarihinde geçerli olan ücretler üzerinden kabulü gerektiğinin tesbiti isteğine ilişkindir.
Mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenle Özel Daire’ce bozulmuş, mahkemece, “davacının Kuruma ilk başvurusunda 1479 sayılı yasaya tabii zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu süreyi de dahil etmesinin Kurumu yanıltmak amacını güden kasıtlı bir davranış olmadığı, Kurum tarafından ödeme tarihindeki günlük asgari kazanç üzerinden primlerin hesaplanması nedeniyle zaten kıt kanaat geçindiği anlaşılan davacıya kusur yüklenemeyeceği, aynı konuda Yargıtay’da onanarak kesinleşen emsal kararlar da dikkate alınarak eşitlik ilkesi gözetildiği…” gerekçesiyle, önceki kararda direnilmiştir.
506 sayılı Kanun’a 4056 sayılı Kanun ile eklenen Geçici 80.madde de “borçlanmaları kabul edilen sanatçıların anılan Kanun’un 78.maddesine göre borç ödeme tarihindeki belirlenen asgari kazanç üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerini bir defada kuruma ödemeleri şartıyla borçlanma belgesinde kayıtlı meslekleri ile ilgili çalışma sürelerinin tamamını veya bir bölümünü borçlanabilecekleri” öngörülmüştür. Borçlanma belgesinin verilmesi üzerine davacının, ilgili Bakanlıklar arasında yapılmış protokol kapsamındaki sanat dallarında, bir veya birkaç işveren nezdinde hizmet aktine dayalı olarak ve 506 sayılı Kanun’un 2,4 ve 6.maddesi kapsamında sigortalı niteliğini haiz biçimdeki çalışmasının fiili olup olmadığı; işyerinin varlığı, borçlanma belgesinde öngörülen uğraşı alanının içeriği, bundaki ehliyetinin dayanaklarının araştırılması, iş yeri kayıtlarındaki işverenlerin tanık sıfatıyla dinlenmesi ve diğer tüm delillerin toplanması suretiyle araştırılıp saptanması, işverenin bulunmaması nedeniyle borçlanma belgesinin kanunda öngörülen kuruluş tarafından verilmesi halinde dayanağı belge ve delillerin celbi ile incelenmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir. Bu çerçevede yapılacak araştırma görevi kuruma verilmiştir.
Somut olayda davacı 10.10.1995 tarihinde borçlanma talep etmiş, borçlanma belgesi Müzik-Sen tarafından düzenlenip Kültür Bakanlığınca onaylanmıştır.
Eksik belge tanzimi nedeniyle, borçlanma talebini ret eden Kurum kararının davacıya bildirilmesi üzerine eksik belgelerin tamamlanarak 31.10.1995 tarihinde Kuruma yapılan başvuru üzerine, gerekli inceleme yapılmış ve 01.10.1972-27.04.1973 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalı olması nedeniyle kabul edilen 01.06.1964-25.03.1966, 26.03.1968-30.09.1972 ve 28.04.1978-10.07.1978 arasındaki süre için 600.733.250 TL (600,73 YTL) borçlanma bedelini yatırması gerektiği davacıya bildirildiği halde; davacı bildirilen miktarı ödemediği gibi, 03.11.1997, 09.02.1998, 26.03.2003 tarihli başvuruları da kurum tarafından değerlendirilerek yapılan hesaplamalar sonucu tespit edilen miktarların davacıya bildirilmesine rağmen ödeme yapmadığı ve en son 02.07.2008 tarihli dilekçe ile sanatçı borçlanması hakkını kazandığını, fakat daha sonra sosyal nedenlerle ödeyemediğini, borçlanma bedelini ödemek istediğini bildirmesi üzerine, yapılan hesaplama üzerine 17.670,70 TL borçlanma bedelini yatırması gerektiği bildirilmiştir. Davacı yapılan bildirimlere itiraz etmediği gibi dava açma yoluna dahi gitmemiştir. Bu nedenle bildirilen borçlanma bedelini süresinde ödemeyip borcun yükselmesine neden olan davacının bu kez borcun ilk müracaat tarihi olan 10.10.1995 tarihine göre hesaplanmasını istemesi kanunen himaye görecek bir durum olmayıp, tamamen davacıya ait kusurlu hareketin Kuruma yüklenmesi isabetsizdir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.05.2002 tarih ve 2002/9-445 E. 2002/452 K, sayılı kararında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Bu bakımdan Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 5521 sayılı Kanunun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi