Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/7291
Karar No: 2018/8669
Karar Tarihi: 03.04.2018

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/7291 Esas 2018/8669 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2015/7291 E.  ,  2018/8669 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.04.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
    Davacı, mirasbırakanı ...’nın, 21 parsel sayılı taşınmazdaki 2 no’lu bağımsız bölümünü davalı kızı ...’ye ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiğini, devrin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, olmadığı takdirde dava tarihindeki rayiç değeri üzerinden payı oranında tazminini istemiştir.
    Davalı, iddiaların yersiz olduğunu, mirasbırakana karşı bakım borcunu yerine getirdiğini, mirasbırakanın başka malvarlığı da bıraktığını, akdin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1923 doğumlu mirasbırakan ...’ın 13.09.2012 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davalı kızı ... ile kendisinden önce ölen oğlu ...’dan olma davacı torunu ...’ı, dava dışı torunları ... ve ...’ı bıraktığı, mirasbırakanın dava konusu 317 ada 21 parsel sayılı taşınmazdaki 2 no’lu bağımsız bölümü 15.06.2010 tarihinde davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği, tarafların da kabulünde olduğu üzere mirasbırakanın Bağ-Kur emeklisi olduğu, ne var ki genel sağlık sigortası kapsamında devlet hastanelerinde muayene ve tedavi olmak yerine özel hastanelerde sağlık ihtiyaçlarını karşıladığı, bu kapsamda ... ve ... hastanelerinde 2007-2012 yılları arasında yaşlılıktan kaynaklı rahatsızlıklar nedeniyle tedaviler gördüğü, 4.500,00 TL, 7.500,00 TL vb. ödemeler yaptığı celp edilen faturalardan anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
    Hemen belirtmek gerekir ki, TBK"nun 611. maddesi bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bu bakımdan bakım alacaklılarının akit anında özel bakma muhtaç olmasını aramak, kanunda bulunmayan bir unsuru ilave etmek olur. Bir başka hususta ölünceye kadar bakma sözleşmelerinde bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasını ileri sürmek bakım alacaklısına tanınmış bir haktır. Bakım alacaklısının ölümünden sonra bu iddia mirasçılar tarafından ileri sürülmüş ise dinlenmez. Bakım alacaklısı sağlığında bakım borcunun yerine getirilmediğini ileri sürmemişse ölümü halinde artık bakıldığının kabulü zorunludur.
    Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
    Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
    Somut olaya gelince; mirasbırakanın temliki yaptığı tarihte 87 yaşında olduğu, 20 yılı aşkın zamandır davalı ile aynı evde yaşadığı, hasta olduğu, tedaviler gördüğü, ölen oğlu ... ve oğlunun eşi ... ile onların çocukları ile herhangi bir husumetinin bulunmadığı, anılan kişilerden mal kaçırmasını gerektirecek somut bir olgunun ortaya konulamadığı, temlik tarihinde mirasbırakanın üzerinde başka taşınmaz da ( aynı binadaki 4 no’lu bağımsız bölümün ) olduğu, dolayısıyla temlikin muvazaalı olduğunun kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
    Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesinde ‘’ Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. ‘’ düzenlemesi ile 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3/2. maddesinde ‘’ Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz. ‘’ düzenlenmesine yer verilmiştir.
    Eldeki davada, yasanın açık hükmüne aykırı olarak 12.11.2014 tarihli bilirkişi kurulunun düzenlediği raporda hukuki nitelendirme yapılmış olup, mahkemecede bu rapora itibar edilerek sonuca gidilmiştir.
    Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    -KARŞI OY-

    Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuki gerekçeye ve her ne kadar mahkemece HMK"nun 266. madde hükmünde yer alan "Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz" kuralına aykırı bir şekilde hukuki nitelendirmeye ilişkin bilirkişiden görüş alınması doğru değil ise de, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunduğundan, hükmün onanması gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun bozma yönündeki aksi görüşüne katılmıyoruz.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi