1. Hukuk Dairesi 2015/9529 E. , 2018/8665 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL/TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil/tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.04.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, koşullu bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 1499 ada 21 ( yeni 1499 ada 26 ) ve 1500 ada 21 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde okul ve park alanı şerhlerinin bulunması nedeniyle davalı ... ile anlaşarak yapılacak imar uygulaması ile çekişmeli taşınmazların bir kısmı üzerindeki okul ve park alanı şerhlerinin kaldırılıp kendisine konut alanında kalan kısmın verilmesi şartı ile 1499 ada 21 sayılı parseldeki 179/2400 payını ve 1500 ada 21 sayılı parseldeki 533/2400 payını davalı belediyeye bağışladığını, ne var ki davalı belediyenin bağış koşulunu yerine getirmediğini, yıllardır oyalandığını, en son büyükşehir belediyesinin 02.12.2013 tarihli cevabi yazısı ile imar uygulama çalışmasının olmadığını öğrendiğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu 1499 ada 26 ve 1500 ada 21 parsel sayılı taşınmazlarda devre konu payların tapusunun 1/5 oranında iptali ile adına tescilini, mümkün olmaması halinde tazminini istemiştir.
Davalı, iddianın aksine çekişmeli taşınmazların şartsız bağışlandığını, bu nedenle şartın yerine getirilmediğinden bahisle açılan eldeki davanın dinlenme olanağının bulunmadığını, öte yandan davacının verdiği taahhütnamelerin tek yanlı irade beyanı olduğunu ve belediyeyi bağlamayacağını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, resmi akitlerde taşınmazların devrinin herhangi bir şarta bağlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı ... ve dava dışı eşi ...’ın, ... 10. Noterliği’nin 06.03.2006 tarih ve 7532 yevmiye no’lu taahhütnamesi ile, dava konusu 1500 ada 21 parsel sayılı taşınmazda davalı ... tarafından yapılacak İmar Kanunu’nun 18. maddesi uygulamasında taahhütname ekinde yer alan planda yeniden yapılacak olan uygulamada T.A.K.S= 0,35 K.A.K.S= 2,00 olarak değiştiğinden dolayı yeniden şuyulandırılacak olan parselin K.A.K.S= 2,00’nin tamamının kullanılması ve gerekirse 2 blok serbest irtifada yapılması ve ekte yer alan planda A harfi ile gösterilen yeni parselin adlarına tescil edilmesi şartları ile dava konusu 1500 ada 21 ve 1499 ada 21 parsel sayılı taşınmazlarda arta kalan kısımların orta öğretim alanı ve idari tesis alanı olarak davalı belediyeye bila bedel terk edeceklerini belirttikleri, aynı noterliğin 26.05.2006 tarih ve 18402 yevmiye no’lu taahhütnamesi ile Belediye Meclisi’nin 09.03.2006 tarih ve 44 sayılı kararına göre iradelerini aynen tekrarladıkları, davalı belediyenin organları arasındaki yazışmalardan anlaşılacağı üzere davacının teklifine uygun olarak çalışmaların başlatıldığı, davalı belediyenin imar müdürlüğü tarafından hazırlanan belediye encümeni teklif belgesine ekli krokide dava konusu 1500 ada 21 parsel sayılı taşınmazın A harfi ile gösterilen 203,15 m2 lik kısmının yola terk edileceği, B harfi ile gösterilen 2481,06 m2 lik kısmının ortaöğretim tesis alanı olarak tescil edileceği ve C harfi ile gösterilen 2518,29 m2 lik kısmının arsa vasfı ile yeni bir parsel olarak tescil edileceğinin teklif edildiği, anılan teklifin ...’nın 13.07.2006 tarih ve 2496 sayılı encümen kararı ile kabul edildiği, belediye tarafından hazırlanan krokide komşu 19 ve 20 sayılı parsellere cepheli ve C harfi ile gösterilen arsa vasıflı kısmın, davacı ile dava dışı eşi Ayşe’nin verdiği taahhütname ekinde yer alan planda A harfi ile gösterilen kısma karşılık geldiği tespit edilmiştir.
Öte yandan, davacı ... ile dava dışı eşi ...’ın, 28.08.2006 tarih ve 14795 yevmiye no’lu akit ile maliki oldukları 1499 ada 21 parsel sayılı taşınmazdaki 179/2400’er paylarını ve 18.09.2006 tarih ve 15836 yevmiye no’lu akit ile maliki oldukları 1500 ada 21 parsel sayılı taşınmazdaki 1113/2400’er paylarından 533/2400’er paylarını davalı ... Belediyesi’ne bağışladıkları kayden sabittir.
Bağıştan dönme (rücu) bağışlayanın tek yanlı, bağışlanana varması gereken beyanıyla geriye yürüyen (makable şamil) ve hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlayan şartlı (koşullu) veya yüklemeli (mükellefiyetli) şekilde bağışta bulunmuşsa, bağışlanandan hukuka, ahlaka aykırı veya imkansız olmadığı sürece 6098 s. Türk Borçlar Kanunun (TBK) 291/2. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) 241/1.) maddesi uyarınca yüklemenin yerine getirilmesini isteyebilir. Haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi halinde de, TBK"nin 295/3 (BK"nin 244/3.) maddesine dayanarak bağıştan dönme hakkını kullanıp verdiğini geri isteyebilir.
Hemen belirtmek gerekir ki; bağış sözleşmesindeki koşul veya mükellefiyetin niteliğinin, kapsamının yerine getirilme zamanının tam olarak tespiti büyük önem taşır. Bu itibarla salt kullanılan sözlerin değil, tarafların gerçek iradelerinin ve bağışlayanın asıl amacının ortaya çıkarılması gerekir. Ayrıca amacın gerçekleşmeyeceğinin kesin biçimde anlaşılması tarihi ile bu tarihten itibaren TBK"nin 297/1. (BK"nin 246/1.) maddesine göre bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde bağıştan dönme (rücu) hakkının kullanılıp kullanılmadığının araştırılması da zorunludur.
Türk Borçlar Kanunun borçlunun temerrütüne ilişkin genel hükümleri; koşullu veya yüklemeli bağışlarda da gözden uzak tutulmamalı, TBK"nin 124. (BK"nin 107.) maddede sayılan özel haller dışında, sözleşmeden dönme hakkının kullanılabilmesi için mütemerrit duruma düşen bağışlanana işin özelliğine ve hayatın olağan akışına uygun bir süre tanınmalıdır.
Somut olaya gelince, her ne kadar resmi akitte şartsız bağış olduğu yazılmış ise de; tarafların gerçek iradesi önem taşıdığından yukarıda açıklanan belgelerden bağışın koşullu olduğu ve koşulun yerine getirilmediği sabittir.
Şöyle ki, ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı Harita Müdürlüğü’nün 02.12.2013 tarihli cevabi yazısında dava konusu 1500 ada 21 ve 1499 ada 21 parsel sayılı taşınmazları kapsayan alanda müdürlükçe yapılan herhangi bir imar uygulama çalışması ve ... tarafından müdürlüklerine ulaşan imar uygulama dosyasının bulunmadığının bildirildiği, dava konusu 1500 ada 21 parsel sayılı taşınmazın 5.202,5 m2 ve arsa vasıflı olarak 06.02.2014 tarihli kamulaştırma ve birleştirme işlemi ile davalı ... adına kayıtlı olduğu, anılan taşınmazda davacıların bağışlama şartına uygun olarak herhangi bir imar değişikliğine gidilmediği, dava konusu 1499 ada 21 sayılı parselin ise tevhit, imar, ihdas ve ifraz işlemlerine tabi tutularak 1499 ada 25 ve 26 sayılı parsellere şuyulandırıldığı, talepte bulunulan 1499 ada 26 sayılı parselin taksim işlemi ile davalı belediyeden üçüncü kişilere devredildiği ve halihazırda anılan taşınmaz üzerine yapılan yapı neticesinde çok sayıda bağımsız bölümün mevcut olduğu, netice itibariyle davalı ... tarafından bağışlama şartının yerine getirilmediği ve davacı tarafa dava konusu 1500 ada 21 parsel sayılı taşınmazda yapılacak imar tadilatı ile ortaöğretim alanı şerhinden arındırılmış konut alanında kalan kısmın verilmediği görülmektedir.
T.C. Anayasa Mahkemesi 09.03.2017 tarih ve 2014/11994 başvuru numaralı ... ve ... kararında benzer bir olayda da Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir; ‘’ Olayda başvurucular, maliki bulundukları taşınmazı yol yapılması şartıyla Belediyeye bağışlamış ancak Belediye tarafından yapılan imar planı değişiklikleriyle taşınmaz, konut alanına dönüştürülmek suretiyle bağış vaadi sözleşmesinde belirtilen mükellefiyet ihlal edilmiştir. Bu mükellefiyetin ihlali başvurucular acısından taşınmazın iadesi yönünde meşru bir beklenti yaratmıştır. Meşru beklentinin doğması, taşınmazın her durumda mutlak surette başvuruculara iadesini gerektirmemekle birlikte somut olayın koşulları gözetilerek başvuruculara iadesinin gerekip gerekmediği hususunda ölçülülük ilkesi çerçevesinde bir değerlendirme yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Oysa incelenen başvuruda Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca yapılan ölçülülük değerlendirmesi yönünden hukuki sorunun; 2942 sayılı Kanun’un 35. maddesi hükmünün, malikin rızasıyla kamu hizmetlerinde kullanılmak üzere kamuya terk edilen taşınmazların kamu yararı dışındaki amaçlarla kullanılması durumunda dahi taşınmazın malike iadesine engel teşkil ettiği biçimindeki yerleşik yargısal içtihattan kaynaklandığı görülmektedir. Başvuru konusu olayda iade hakkının ortadan kaldırılmasının başvuruculara önemli bir külfet yüklediği tartışmasızdır. Buna karşılık Belediye, kamu yararı amacıyla yol yapılmak üzere bağışlanan taşınmazdan önemli ekonomik yarar elde etmektedir. Yol şartıyla bağışlanan taşınmazın konut alanına dönüştürülerek bundan elde edilecek ekonomik menfaatin Belediyeye ait olması devlete güven ilkesini zedeleyici sonuçlar doğurmaktadır. Öte yandan, Belediyenin konut alanına dönüştürdüğü taşınmazdan ekonomik çıkar sağlamasıyla elde edilecek kamu yararı, taşınmazın malike iade edilmemesi nedeniyle malikin yüklendiği külfete kıyasen çok hafif kalmaktadır. Diğer bir deyişle konut alanına dönüştürülen taşınmazın eski malikine iade edilmeyerek Belediyenin özel mülkü hâline getirilmesi, amme menfaatlerinin gözetilmesindeki kamusal yarar ile bireyin mülkiyet hakkının korunmasındaki bireysel yarar arasında kurulması gereken makul dengenin malik aleyhine orantısız bir biçimde zedelenmesine yol açmaktadır. Bu durumda, başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğundan söz edilemez. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. ‘’
Hal böyle olunca, dava konusu 1500 ada 21 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına kayıtlı olduğu gözetilerek, anılan parsel yönünden davacının devrettiği paya şuyulandırılan payın talep ile bağlı kalınarak iptaline ve davacı adına tesciline karar verilmesi, diğer dava konusu 1499 ada 21 ( yeni 1499 ada 26 ) parsel sayılı taşınmazın üçüncü kişilere devredildiği ve 1499 ada 26 parsel sayılı taşınmaz yönünden talepte bulunulduğu gözetilerek anılan parsel yönünden davacının payının değerinin saptanması ve talep ile bağlı kalınarak bedele hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.