6. Ceza Dairesi 2014/2806 E. , 2017/5043 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm sanıklar ... savunmanı tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Hükmolunan cezanın miktarına göre sanık ... savunmanının duruşmalı inceleme isteminin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK.nun 318. maddesi uyarınca REDDİNE,
Temyiz davasının açılabilmesi için bu konuda bir isteğin bulunması gerekir. Sanıklardan birinin temyiz istemi, diğerinin de istemi yerine geçmez. Kanun yoluna başvuru talebi yoksa verilen karar kesinleşerek, kesin olmanın hukuki sonuçlarını doğurur. Temyiz etmeyen sanıkların, hükmü temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılması adalete aykırı olduğundan, yasa koyucu, adli yanılgıları önleme ve adaleti sağlamak için genel kurallardan ayrılmış; temyiz isteminde bulunulmuş gibi inceleme yapılmasında yarar görmüş ve “bozmanın sirayeti” müessesesini kabul etmiştir. Sirayetin söz konusu olduğu durumlarda, bozma ilamı üzerine verilen uyma kararı ile temyiz etmemiş sanıklar duruşmaya çağırılarak (lehe bozmalarda tebligat yapılarak) haklarında kesin hüküm kaldırılıp yeniden hüküm kurulması gerekmektedir.
1412 sayılı CMUK’nın 325. maddesine göre, sanık bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır. Ancak, temyiz etmişcesine faydalanmanın kabul edilmesi, bu kimsenin bozmadan sonra yeniden verilecek yeni ve son kararı da temyiz edebilmesine olanak tanımamaktadır. Çünkü, sirayet, yasa gereği kabul edilmiş bir haldir. Bu bağlamda sanık sadece bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır.
Hükmün cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılık nedeniyle sanık yararına bozulması ve bu bozmanın hükmü temyiz etmeyen veya kendileriyle ilgili temyiz bulunmayan sanıklara da uygulanma olanağına sahip olması gerekecektir. Suç unsurlarının oluşmaması, fiilin suç olmaması, cezanın azaltılması veya ortadan kaldırılmasını gerektiren nedenler de cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılık olarak değerlendirilebilecektir. Temyiz edilmeksizin kesinleşen ilk hüküm, ancak suç tarihinden sonra yürürlüğe giren yasalar yönünden talep üzerine yada resen uyarlama yargılamasının konusu olabilir ve genel yargı ile uyarlama yargısı birlikte yürütülemez.
Bu açıklamalar ışığında somut olayımıza dönersek;
Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.11.2001 gün 1999/326 esas ve 2001/500 karar sayılı kararı uyarınca; sanıklar ..., ... ve ... hakkında 765 sayılı TCK"nın 497/2, 61/1, 522, (sanık ... için ayrıca 81) maddeleri uygulanarak yağma suçundan cezalandırılmasına; sanık ... hakkında 765 sayılı TCK.nın 456/1, 457/1; 350/1; 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddeleri uygulanarak cezalandırılmasına, sanık ..."ın yaralama suçundan beraatine ilişkin kararı sanık ... savunmanı ve o yer Cumhuriyet Savcısının, sanık ... hakkında yaralama suçundan kurulan beraat hükmü aleyhine temyiz başvurusunda bulunmaları üzerine;
Dairemizin 18.11.2003 tarih 2003/1248 esas ve 2003/8905 karar sayılı ilamı ile; sanık ... için kurulan yaralama suçunun onanmasına, sanık ... hakkında yağma suçundan hükümlülüğüne dair kararın bozulmasına ve 1412 sayılı CMUK"nın 325. maddesi gereğince bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanıklar ..., ..."ye yansıtılmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme bozmaya uyup yargılamaya devam etmiş; 06.07.2004 gün 2004/113 esas ve 2004/193 karar sayılı ilamı ile, sanık ..."nin 765 sayılı TCK"nın 497/1, 61/1, 522. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay hapis; sanık ..."ın 765 sayılı TCK"nın 497/1, 61/1, 80, 522. maddeleri uyarınca 5 yıl 17 ay hapis; sanık ..."ın 765 sayılı TCK"nın 497/1, 61/1, 80, 522, 81. maddeleri uyarınca 5 yıl 17 ay 1 gün hapis cezasıyla cezalandırılmalarına hükmetmiş, mahkemenin bu hükmü sanık ... ve sanıklar ... ve ... savunmanları tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Dairemiz 26.12.2006 gün 2004/9451 esas ve 2006/15077 karar sayılı ilamı ile, “Lehe yasanın belirlenmesi” için dosya bozulmuştur.
Yerel Mahkeme bozmaya uyup yargılamaya devam etmiş; 17.10.2007 gün 2007/128 esas ve 2007/261 karar sayılı ilamı ile, sanık ... TCK.nın 37/1. maddesi delaleti ile 149/1-a,c,d, 35. maddeleri uyarınca bir kez 3 yıl hapis,
sanıklar ... ve ..."ın TCK.nın 37/1. maddesi delaleti ile 149/1-a,c,d, 35. maddeleri uyarınca iki kez 3 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına hükmetmiş, mahkemenin bu hükmü sanıklar ..., ... ve ... savunmanları tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Dairemiz 12.04.2012 gün 2008/11022 esas ve 2012/8093 karar sayılı ilamı ile, “Yüklenen yağma suçunun kanun maddesinde öngörülen ceza miktarının alt sınırına göre; 5271 sayılı CMK.nun 150/3. ve 188/1.maddelerine aykırı olarak sanık ... savunmanı hazır edilmeden hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, sanıklar ... ve ... hakkında her bir yağma eylemi nedeniyle ayrı ve bağımsız biçimde değerlendirme yapılarak, uygulama maddeleri ayrı ayrı gösterilip denetime olanak sağlayacak biçimde ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, toplu uygulama yapılması suretiyle 5271 sayılı CMK.nun 232/6. maddesine aykırı davranılması,” nedeniyle diğer yönleri incelemeden dosya bozulmuştur.
Yerel Mahkeme bozmaya uyup yargılamaya devam etmiş; 15.11.2012 gün 2012/291 esas ve 2012/389 karar sayılı ilamı ile, sanık ... TCK.nın 37/1. maddesi delaleti ile 149/1-a,c,d, 35. maddeleri uyarınca bir kez 3 yıl hapis, sanıklar ... ve ..."ın TCK.nın 37/1. maddesi delaleti ile 149/1-a,c,d, 35. maddeleri uyarınca iki kez 3 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına hükmetmiş, mahkemenin bu hükmü sanıklar ..., ... ve ... savunmanları tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Oysaki, Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.11.2001 gün 1999/ 326 esas ve 2001/500 sayılı kararı sanıklar ... ve ... tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşerek, kesin olmanın hukuki sonuçlarını doğurduğu, Dairemizin 18.11.2003 tarih 2003/1248 esas ve 2003/8905 karar sayılı ilamı ile hükmü temyiz eden sanık ... açısından bozma kararı verilip sanıklar ... ve ..."ye yansıtılmasına karar verildiği, yargılamaya devam edilerek Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.07.2004 gün 2004/113 esas ve 2004/193 karar sayılı ilamı ile sanık ... ile sanıklar ... ve ..."ye yansıtılarak sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verildiği, bir önceki kararı sanıklar Veysi ve İlhami"nin temyiz etmemesi nedeniyle anılan bu kararın kesin nitelikte olduğu, Veysi ve İlhami"nin hükümlü statüsüne geçtikleri, bu aşamadan sonra genel yargılamaya sanık ... yönünden devam edilmesi, diğer sanıklar ... ve ... yönünden ise hükümlü konumunda oldukları için yargılamalarının ayrılarak uyarlama yargılaması olarak devam etmesi gerektiği halde
bu hususa dikkat edilmeden Dairemiz 26.12.2006 gün, 2004/9451 esas ve 2006/15077 karar sayılı bozma ilamından sonra mahkemenin sanık ... ile hükümlü konumuna geçen ... ve ... ile birlikte yargılamasını yaparak 17.10.2007 gün 2007/128 esas ve 2007/261 karar sayılı hükmünü kurmuş olmasının ve yargılamanın devamında da bu husus gözetilmeden 15.11.2012 gün 2012/291 esas ve 2012/389 karar sayılı hüküm kurulmuş ise de, bu hususun ... ve ... açısından hükümlü konumlarını etkilemeyeceği ve giderilmesi olanaksız bir sonuç doğurmayacağı dikkate alınarak 15.11.2012 gün 2012/291 esas ve 2012/389 karar sayılı hükümde; hükümlü ... ve ... hakkında kurulan hükümler uyarlama yargılaması olarak kabul edilmekle;
Hükümlü ... hakkında 25.09.1999 tarihli olay nedeniyle; hükümlü ... ve sanık ... hakkında 23.09.1999 ve 25.09.1999 tarihli olaylar nedeniyle yağma suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.9.2007 gün ve 2007/125- 2007/186 sayılı kararında da açıklandığı üzere, hükümlüler ... ve ... hakkındaki mahkumiyet hükmünün temyiz edilmeksizin kesinleşmesi nedeniyle lehe Yasanın belirlenmesine ilişkin olduğu kabul edilen hükümlüler ... ve ... hakkındaki uyarlama yargılaması ile sanık ... hakkında genel yargılama hükümlerine göre sürdürülen davanın farklı hükümlere bağlı olması nedeniyle birlikte görülemeyeceği gözetilerek, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesi uyarınca hükümlüler ... ve ... hakkında ayırma kararı verildikten sonra hüküm kurulması gerekirken yargılamaya devam olunarak yazılı biçimde karar verilmesi,
2- Oluş ve dosya kapsamına göre, şu anda temyizin konusu olmayan sanık .... müştekilerle anlaşmasına rağmen daha onlarda alacağı kaldığına inanması üzerine bu defa .... vasıtasıyla sanık ..."ı bulduğu, 23.09.1999 günü gündüz saat: 13.00 sıralarında ..."ın da yanına sanık ..."ı alarak .... ile birlikte müşteki ..."ın yanına gidip müştekilere Arzu"ya borçlu olduklarını belirtip 20.000,00.-YTL para istedikleri, müştekilerin borçlu olmadıklarını belirtmeleri üzerine sanık ..."in “Biz parasını almasını biliriz, adamlarım var, vururum seni, sen bu parayı ödeyeceksin" şeklinde tehdit ederek olay yerinden ayrıldıkları, 25.9.1999 tarihinde gündüz saat: 12.30 sıralarında ... ve ..."nin tekrar müştekilerin işyerine gittikleri, müşteki ..."ı sordukları, ona ulaşamayınca sanık işyerinde bulunan ..."dan bu parayı istedikleri, müşteki Kazım"ın parayı vermeyeceğini söylemesi üzerine, aralarında tartışma çıktığı, sanık ..."nin üzerinde taşıdığı silah ile müşteki ..."ın ayaklarına doğru ateş ederek müştekiyi 15 gün iş ve gücünden kalacak derecede yaralaması şeklinde gelişen eylemde; sanıkların aynı işyerini birlikte işleten yakınanlar ... ve ..."dan miktarını önceden belirledikleri 20.000,00.-YTL parayı almak amacı ile tehdit ettikleri eylemlerinde, suçun işleniş biçimi, olayın özelliği ve sanıkların özgülenen kastı da gözetilmek suretiyle, sanık ..."ın eyleminin bir bütün olarak yağmaya kalkışma suçunu oluşturduğu düşünülmeden kanıtların takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde iki kez yağmaya kalkışma suçundan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanı ile hükümlüler ... ve ... savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlüler ... ve ... hakkında diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, hükümlüler ... ve ... hakkında 06.07.2004 tarihli sirayet nedeniyle kurulan hükümdeki ceza süresini aşmamak koşuluyla infaz aşamasında verilen uyarlama kararlarının kazanılmış hak oluşturmayacağının gözetilmesine, 14.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.