Esas No: 2018/3568
Karar No: 2018/5771
Karar Tarihi: 25.06.2018
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2018/3568 Esas 2018/5771 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 17.04.2018 tarih ve 2018/4688 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 27.04.2018 tarih ve KYB-2018/34821 sayılı ihbarname ile;
Resmi belgede sahtecilik suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 28/12/2017 tarihli ve 2017/159 soruşturma, 2017/965 esas, 2017/294 sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174. maddesi gereğince iadesine dair Tunceli Asliye Ceza Mahkemesinin 03/01/2018 tarihli ve 2017/289 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/02/2018 tarihli ve 2018/36 değişik iş sayılı kararının, "Tunceli Asliye Ceza Mahkemesince, "iddianameye konu eylemle ilgili Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 02/08/2017 tarihli ve 2017/159 esas, 2017/816 sayılı kararlı ile, sahte olduğu iddia edilen ustalık belgesinde düzenleyen kurum olarak Kadıköy Atatürk Mesleki Eğitim Merkezi isimli kurumun görüldüğü ancak bu isim adı altında faaliyet gösteren herhangi resmi bir kurumun olmadığı, dolayısıyla resmi belgede sahtecilik suçunun oluşması için gerekli olan sahteliği ilk bakışta anlaşılmayan ve kanunun belirlediği şekil şartlarına uygun bir evrakın varlığından somut olayda mevcut olmadığından bahisle şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu kararın 08/08/2017 tarihinde Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından görüldü işlemleri sırasında dosyanın ilgili Cumhuriyet savcısına iade edildiği, daha sonra yürütülen soruşturma sonucunda suça konu belgenin iğfal kabiliyetinin olduğunun anlaşılması üzerine sahte resmi belgeyi kullandığından dolayı şüpheli hakkında kamu davası açıldığı ancak benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 14/06/2017 tarihli ve 2016/12980 esas, 2017/5711 sayılı ilamında açıklandığı üzere şüpheli hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan Cumhuriyet savcısı 179642 sicil numaralı Mehmet Tarımcı tarafından suçun yasal unsurları oluşmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın elektronik imza ile imzalandığı, evrakın tamamlandığı, sonradan kamu davasının açılması için yeni delil elde edilmemesine ve bu hususta sulh ceza hakimliğince bir karar verilmemesine karşın aynı dosya üzerinden şüpheli hakkında bu defa iddianame düzenlenmesinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 172/2. maddesine aykırı olduğu" gerekçesi ile iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de;
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 5/1. Maddesinde yer alan “… ağır ceza Cumhuriyet Başsavcıları, merkezdeki Cumhuriyet Savcıları ile bağlı ilçe Cumhuriyet Başsavcıları ve Cumhuriyet Savcıları üzerinde, gözetim ve denetim hakkına sahiptir” şeklindeki, benzer şekilde 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemeleri"nin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun"un "Cumhuriyet Başsavcısının Görevleri" başlıklı 18. maddesinde yer alan, “Cumhuriyet Başsavcısının görevleri şunlardır: 1. Cumhuriyet Başsavcılığını temsil etmek, 2. Başsavcılığın verimli, uyumlu ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak, iş bölümünü yapmak, 3. Gerektiğinde adli göreve ilişkin işlemleri yapmak, duruşmalara katılmak ve kanun yollarına başvurmak, 4. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak. Ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısının; ağır ceza mahkemesinin yargı çevresinde görevli Cumhuriyet Başsavcıları, Cumhuriyet Başsavcı vekilleri, Cumhuriyet savcıları ile bağlı birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardır. Asliye ceza mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısının o yer yargı çevresinde görevli Cumhuriyet savcıları ile bağlı birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardır." şeklindeki ve son olarak 5235 sayılı Kanunun "Cumhuriyet Savcısının Görevleri" başlıklı 20. maddesine göre ise; "Cumhuriyet savcısının görevleri şunlardır: 1. Adli göreve ilişkin işlemleri yapmak, duruşmalara katılmak ve kanun yollarına başvurmak, 2. Cumhuriyet Başsavcısı tarafından verilen adli ve idari görevleri yerine getirmek, 3. Gerektiğinde Cumhuriyet Başsavcısına vekâlet etmek, 4. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak. Aynı yerde görev yapan Cumhuriyet Başsavcı vekili bulunmadığında, Cumhuriyet Başsavcısına vekâlet edecek olanı Cumhuriyet Başsavcısı belirler." şeklindeki düzenlemeler ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun kovuşturmaya yer olmadığına dair karar başlıklı 172. maddesinde yer alan "(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir. (2) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/10 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/9 md.) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz. (3) (Ek: 11/4/2013-6459/19 md.) Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılır." şeklindeki düzenleme hep birlikte değerlendirildiğinde; Cumhuriyet Başsavcısının Cumhuriyet savcısı üzerinde denetim ve gözetim yetkisinin bulunduğu hususunda kuşku bulunmadığı, bu yetkinin idari görev kapsamı ile sınırlı bulunduğu ileri sürülebilir ise de, Cumhuriyet Başsavcılıklarının bir bütün olduğu ve Cumhuriyet Başsavcısının bu bütünlüğü koruyarak Başsavcılığın verimli ve düzenli çalışmasını sağlamakla mükellef olduğu, bu kapsamda Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararın görüldü işlemini de yapmasının yetki ve görevleri arasında bulunduğu, ancak bu işlemin, Cumhuriyet savcısının işlemlerinin Cumhuriyet Başsavcılığı adına tanzim edildiği ve her bir mahkeme karşısında tekil olarak Cumhuriyet savcısının değil Cumhuriyet Başsavcılığının bir bütün olarak bulunduğu, dolayısıyla bu görüldü işleminin mahkemelerin veya hakimliklerin kararlarına karşı yapılan görüldü işlemlerinden ayrı ve bağımsız olarak Cumhuriyet Başsavcılığının bütünlüğü içerisinde gerçekleşen işlemden ibaret olduğu, Cumhuriyet Başsavcısı tarafından görüldü yapılmak üzere gönderilen karar üzerinde yapacağı görüldü işlemi her ne kadar söz konusu kararın kurucu unsurlarından değil ise de, kararın görüldü yapılmadan kesinleşmesinin söz konusu olmadığı gibi esasen ortada henüz hukuk düzeninde doğmuş bir kararın da bulunmadığı, zira Cumhuriyet Başsavcılığı adına hukuk düzeninde doğacak olan kararın henüz Başsavcılığı temsil eden makam tarafından hukuk düzenine katılmadığı, Cumhuriyet Başsavcısının bu kapsamda Cumhuriyet savcısının kararı üzerinde esasını değiştirmeye yetkili bir makam gibi red işlemi yapamayacağı, ancak kararın esas sahibi Cumhuriyet Savcısının yeniden bir değerlendirme yapmasını sağlayabileceği, bu aşamada kararın niteliğinin değişmesi söz konusu olmadığı gibi yetkinin de halen Cumhuriyet savcısında bulunduğu değerlendirilmekle;
Dosya kapsamına göre; Cumhuriyet savcısı tarafından elektronik imza ile imzalanan ancak görüldü işlemleri sırasında yeniden değerlendirilmek üzere gönderilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan sonra, ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından eksikliğin anlaşılması üzerine soruşturmaya devam edildiği, soruşturma sunucunda da sahte olduğu iddia edilen belgenin iğfal kabiliyeti olduğuna ilişkin yeni delil niteliğinde, Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından tanzim edilen 23/06/2017 tarihli ve DYR-BLG-17-03321 sayılı rapor esas alınarak iddianame düzenlendiği, her ne kadar Mahkemece kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ilgili savcı tarafından imzalanması üzerine tamamlandığı iddia edilmiş ise de, yukarıda yapılan açıklamalar karşısında, görüldü işlemi sırasında Cumhuriyet Başsavcısının gerekçesi ile birlikte yeniden değerlendirmek üzere dosyayı iade yetkisinin bulunduğu, ancak bu yetkinin elbette ki hukuki değerlendirmeye yönelik olamayacağı ancak hukuk düzeninde var olacak evrakın da Cumhuriyet Başsavcılığı adına düzenlenmiş olacağının da gözetilmesi gerektiği, dolayısı ile ortada henüz tamamlanmış bir karardan söz edilemeyeceği gibi anılan kararın görüldü ve imza aşamasının bu şekilde kalması durumunda da taraflara tebliğe çıkarılmasının mümkün olmadığı; kaldı ki kararın müşteki kurumlara ve şüpheliye tebliğ edilmediğinden kovuşturmaya yer olmadığı kararının da kesinleşmediği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 170/2.maddesinde yer alan "Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler." hükmü uyarınca Cumhuriyet savcısının dava açmasının zorunlu olduğu ve suçun hukukî nitelendirilmesinin de Cumhuriyet savcısına ait olduğu, bu durumda mahkemece, iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında ibraz edilebilecek deliller birlikte değerlendirilerek yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği cihetle, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 02.08.2017 tarih ve 2017/159 Soruşturma-2017/816 Karar sayılı kararıyla, şüpheli ... hakkında müşteki Tunceli Valiliği Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü bünyesinde yer alan TOKİ Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğü bünyesinde çalışmak amacıyla sunduğu Kadıköy Atatürk Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü tarafından verilmiş gibi görünen ustalık belgesini sahte olarak düzenlediği iddiası ile başlatılan soruşturma kapsamında, resmi belgede sahtecilik suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ilgili kararın UYAP sisteminde tanımlı olan Başsavcının görüldü ve onay işlemi kapsamında Tunceli Cumhuriyet Başsavcısı tarafından, “özel belgede sahtecilik suçu yönünden kuvvetli şüphenin varlığı, belgenin iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı yönünden soruşturmanın genişletilmesi hususlarında gereğinin takdir ve ifası ricasıyla” denilmek suretiyle iade edildiği, iade kararı sonrası Cumhuriyet savcısı tarafından şüpheli hakkında soruşturmaya devam olunarak Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 28.12.2017 tarih ve 2017/159 Soruşturma-2017/965 Esas sayılı iddianamesi ile resmi belgede sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı, Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi’nin 03.01.2018 tarih ve 2017/289 İddianame Değerlendirme No’lu kararında; “...şüpheli hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan Cumhuriyet savcısı 179642 sicil numaralı Mehmet Tarımcı tarafından suçun yasal unsurları oluşmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, kararın elektronik imza ile imzalandığı, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmemesine ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmemesine rağmen Başsavcı tarafından yapılan eksik soruşturma gerekçeli iade nedeniyle soruşturmaya devam edilerek şüpheli hakkında aynı suçtan cezalandırılması istemli iddianame düzenlediği anlaşılmakla iddianamenin CMK"nın 172/2 maddesine aykırı düzenlendiği anlaşılmıştır.” şeklindeki gerekçeyle iddianamenin iadesine karar verildiği, Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianamenin iadesi kararına karşı yapılan itirazın, Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 19.02.2018 tarih ve 2018/36 Değişik İş nolu kararıyla reddedildiği anlaşılmıştır.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, kovuşturmaya yetkili makamın kovuşturmaya başlamayacağını, yani başlangıçta şüphelendiği kişiye hiçbir suç isnad etmeyeceğini bildiren yazılı işlemidir (Nurullah Kunter/ Feridun Yenisey/ Ayşe Nuhoğlu: Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci baskı, İstanbul 2010, s. 1173). CMK’ya göre kovuşturmaya yer olmadığı kararını kovuşturmaya yetkili makam olan Cumhuriyet savcısı verir. (md. 172/1). Cumhuriyet savcısının verdiği bu karar “kesin hüküm etkisi” göstermektedir. Gerçekten kesinleşmiş bir kovuşturmaya yer olmadığı kararının varlığı ile ceza muhakemesi sona ermekte, CMK’nın 172/2. maddesindeki “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.” şeklindeki temel ilke uyarınca, bu maddedeki şartlar gerçekleşmeden veya CMK‘nın 172/3. maddesi gereğince, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla “etkin soruşturma yapılmadan bu kararın verildiği“ tespit edilmeden veyahut itiraz üzerine mercii tarafından bu karar kaldırılmadan yeniden aynı hususta karar verilmesi mümkün olmamaktadır. Kesin hüküm etkisi gösteren kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, bir ceza muhakemesi işlemi olup, yazılı bir muhakeme işleminin geçerlilik şartı, işlemi gerçekleştirmiş olanın elinde olan hususları kanunun aradığı şekil ve şartlara uygun olarak yapmasıdır (Kunter/ Yenisey/ Nuhoğlu, s. 172-182). Bu anlamda somut uyuşmazlığın konusunu oluşturan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verme yetkisi CMK’nın 172/1. maddesinde açıkça Cumhuriyet savcısına verilmiştir.
Cumhuriyet Savcılığı makamı bir bütün olarak ifade edilmektedir. Bu anlamda ceza muhakemesi faaliyetinin yürütülmesi kural olarak Cumhuriyet savcıları tarafından yerine getirilmektedir. Cumhuriyet Başsavcısı ile savcılar arasındaki ilişki ise “bölünmezlik ilkesi” adı altında açıklanmakta; savcılık teşkilatı kendi içinde hiyerarşik yapıya sahip bir bütün olarak adlandırılmaktadır (Öztekin Tosun: Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri Cilt I, Genel Kısım 2. Bası İstanbul 1976, s. 443-444. Nur Centel/ Hamide Zafer: Ceza Muhakemesi Hukuku, 13. Baskı, İstanbul 2016, s. 122). Bölünmezlik ilkesi anlamında savcılar bir bütün içinde hareket etmekte, makam itibariyle süjelik ilkesinden hareketle her bir savcı tek başına ceza muhakemesi faaliyetine katılabilmekte, muhakeme işlemi gerçekleştirebilmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu, Cumhuriyet Başsavcısı ile Cumhuriyet savcıları arasındaki ilişki konusunda bir düzenleme getirmeyerek ceza muhakemesi hukukunda “makam itibariyle süjelik” ilkesine verdiği önemi ortaya koymaktadır.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 5/1. maddesinde “…ağır ceza Cumhuriyet Başsavcıları, merkezdeki Cumhuriyet savcıları ile bağlı ilçe Cumhuriyet Başsavcıları ve Cumhuriyet savcıları üzerinde, gözetim ve denetim hakkına sahiptir” hükmü yer almaktadır. Benzer şekilde 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemeleri"nin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun"un "Cumhuriyet Başsavcısının Görevleri" başlıklı 18. maddesine göre,
“Cumhuriyet Başsavcısının görevleri şunlardır:
1.Cumhuriyet Başsavcılığını temsil etmek,
2.Başsavcılığın verimli, uyumlu ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak, iş bölümünü yapmak,
3.Gerektiğinde adli göreve ilişkin işlemleri yapmak, duruşmalara katılmak ve kanun yollarına başvurmak,
4.Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısının; ağır ceza mahkemesinin yargı çevresinde görevli Cumhuriyet Başsavcıları, Cumhuriyet Başsavcı vekilleri, Cumhuriyet savcıları ile bağlı birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardır.
Asliye Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısının o yer yargı çevresinde görevli Cumhuriyet savcıları ile bağlı birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardır."
5235 sayılı Kanunun "Cumhuriyet Savcısının Görevleri" başlıklı 20. maddesine göre ise; "Cumhuriyet savcısının görevleri şunlardır:
1.Adli göreve ilişkin işlemleri yapmak, duruşmalara katılmak ve kanun yollarına başvurmak,
2.Cumhuriyet Başsavcısı tarafından verilen adli ve idari görevleri yerine getirmek,
3.Gerektiğinde Cumhuriyet Başsavcısına vekâlet etmek,
4.Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Aynı yerde görev yapan Cumhuriyet Başsavcı vekili bulunmadığında, Cumhuriyet Başsavcısına vekâlet edecek olanı Cumhuriyet Başsavcısı belirler."
Belirtilen yasal düzenlemelerden de açıkça anlaşılacağı üzere CMK sistemimiz suç soruşturmasında makam itibariyle süje olarak asıl yetkiyi Cumhuriyet savcısına tanımıştır. Cumhuriyet Başsavcısının gözetim ve denetim yetkisi ise bizatihi suç soruşturmasının yürütülmesine ilişkin bir yetki olmayıp, ancak adli teşkilatın işleyişine yönelik 2802 ve 5235 sayılı Kanunlardan doğan ve savcılık makamının idari işleyişine ilişkin konularla sınırlı olan yetkilerdir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verme yetkisi, CMK’nın 172/1. maddesine göre yalnızca Cumhuriyet savcısına verilmiştir. Cumhuriyet savcısının makam itibariyle süje olarak tek başına gerçekleştireceği bir muhakeme işlemi ile bu kararı verebileceğine kuşku bulunmamaktadır. CMK, bu işlemi geçerlilik şartı olarak sadece “yazılı olma” şartına tabi tutmuş; “görüldü” veya “onay” prosedürü gibi başkaca bir şarta bağlamamıştır. Öte yandan bu kararın taraflara bildirilmesi ise sadece tarafların öğrenmesinin ve itiraz süresinin sağlanması amaçlıdır. İddia makamı adına hareket eden bir Cumhuriyet Savcısı tarafından imzalanmış kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ayrıca hiçbir onay, görüldü vb. prosedürüne ihtiyaç duymamaktadır. 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu"nun 5. maddesinde yer verilen; "Güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı hukukî sonucu doğurur" ilkesi çerçevesinde Cumhuriyet savcısı tarafından elektronik imza ile imzalanan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar hiçbir onay işlemine gerek olmadan hukuken geçerli bir ceza muhakemesi işlemi niteliğindedir.
Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlıkta, Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı adına Tunceli Cumhuriyet Savcısı Mehmet Tarımcı (179642) tarafından elektronik imza ile imzalanan 02.08.2017 tarih ve 2017/159 Soruşturma-2017/816 Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar başkaca hiçbir işleme gerek olmaksızın hukuken geçerli bir ceza muhakemesi işlemi niteliğindedir. Bir diğer anlatımla, Tunceli Cumhuriyet Başsavcısı"nın UYAP sistemi üzerinden yapacağı "onay" veya "iade" işleminin sözü edilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının geçerliliği yönünden hukuken herhangi bir tesiri de olmayacaktır. Cumhuriyet savcılarının ceza muhakemesi yürütürken kullandığı yetki CMK’dan doğan ve asli nitelikte bir yetkidir; Cumhuriyet Başsavcısına veya vekiline niyabet etme niteliğinde değildir.
Bu itibarla, Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı‘nca verilen 02.08.2017 tarih ve 2017/159 Soruşturma-2017/816 Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığı kararının hukuken geçerli olduğu belirlendikten sonra ikinci olarak “aynı fiilden dolayı kamu davası açılma” şartlarının oluşup oluşmadığının irdelenmesi gereklidir.
Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 172/2. maddesi uyarınca; kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamayacaktır.
Somut olayda; Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı‘nca, “...Resmi belgede sahtecilik suçu kapsamında öncelikle usulüne uygun düzenlenmediği yani sahteliği ilk bakışta anlaşılmayan ve kanunun belirlediği şekil şartlarına uygun bir evrakın varlığının gerektiği, olayımızda ise sahteliği iddia edilen evrakın düzenleyen kısmında "Kadıköy Atatürk Mesleki Eğitim Merkezi" isminin yazılı olduğu ancak yapılan araştırmada böyle bir kurumun mevcut olmadığı, gerçekte var olmayan bir kurum adına resmi belge düzenlenemeyeceği“ gerekçesiyle şüpheli hakkında 02.08.2017 tarih ve 2017/159 Soruşturma-2017/816 Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, Tunceli Cumhuriyet Başsavcısı‘nın iade işlemi sonrası, Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü‘nün 23.06.2017 tarihli suça konu ustalık belgesinin sahte olduğu ve aldatma kabiliyetine haiz olduğuna ilişkin uzmanlık raporunun 08.08.2017 tarihli Cumhuriyet savcısı havalesi ile dosyaya eklendiği, Tunceli Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü‘nün 30.10.2017 tarihli cevabi yazısı ile şüphelinin kurumda çalıştığı süreler ve şüpheliye kurum tarafından yapılan ödemelerin bildirildiğinin anlaşılması karşısında, elde edilen belgeler yeni delil niteliğinde kabul edilse dahi, CMK‘nın 172/2. maddesi uyarınca sulh ceza hakimliğinden karar alınmadığı, bu itibarla CMK‘nın 172/2. maddesi uyarınca gereken şartlar yerine getirilmeden, Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı‘nın 02.08.2017 tarih ve 2017/159 Soruşturma-2017/816 Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı sonrası iddianame düzenlenmesinin hukuken mümkün bulunmadığı anlaşılmakla; kanun yararına bozma istemine konu Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 19.02.2018 tarih ve 2018/36 D.İş sayılı kararında bir isabetsizlik bulunmadığı cihetle, kanun yararına bozma isteminin CMK"nın 309. maddesi uyarınca REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 25.06.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.