10. Ceza Dairesi 2018/2578 E. , 2019/4233 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığının, 26/04/2018 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ...’ün mahkûmiyetine dair İzmir 25. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve 2014/572 esas, 2014/172 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 03/05/2018 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Sanığın, 21/05/2008 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, İzmir 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/02/2009 tarihli ve 2008/1608 esas, 2009/208 sayılı kararıyla 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
2- Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin kararın kesinleşmesini müteakip Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce tedbirin infazına başlaması için sanığa gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin 22/06/2010 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, sanığın çağrıya uymadığının bildirilmesi üzerine, yargılamaya devam edildiği ve İzmir 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 23/02/2012 tarihli ve 2011/26 esas, 2012/351 sayılı kararıyla TCK"nın 191/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın yasa yolu incelemesinden geçmeksizin 02/03/2012 tarihinde kesinleştiği,
3- Daha sonra sanığın denetim süresi içinde 22/09/2013 tarihinde işlediği iddia edilen görevi yaptırmamak için direnme suçuna ilişkin mahkûmiyet kararının kesinleştiğinden bahisle hükmün açıklanması için ihbarda bulunulması üzerine, İzmir 25. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve 2014/572 esas, 2014/172 sayılı kararıyla hüküm açıklanarak, sanığın TCK"nın 191/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün yasa yolu incelenmesinden geçmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, "5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu’nun 5. maddesinde, “(1) Hakkında herhangi bir tedbire hükmedilen kişi, karara uygun olarak müdürlüğün hazırladığı programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymak ve katlanmak zorundadır. (2) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.42.md) Denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından yapılan çağrılara veya hazırlanan denetim planına uyarıya rağmen uyulmaması, denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülük ihlali sayılır.” şeklinde, 40. maddesinde; “(1) Denetimli serbestlik kararlarının kaydedilmesinden itibaren şüpheli, sanık veya hükümlülere üç iş günü içerisinde yapılacak yazılı veya elektronik tebligatta, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurulması gerektiği belirtilir. ... (3)Düzenlenen tebligatta, yükümlünün haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen bir mazereti olmadan müdürlüğe gelmemesi veya hakkında belirlenen yükümlülüklerin gereğini yerine getirmemesi halinde, denetimli serbestlik kararının niteliğine göre kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebileceği, seçenek yaptırım veya tedbirin hapse çevrilebileceği ya da koşullu salıverilme kararının geri alınabileceği gibi gelmemenin hukuki sonuçları yükümlüye bildirilir. (4) Usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse komisyonun onayından sonra kayıt kapatılarak infaz dosyası Cumhuriyet başsavcılığına geri gönderilir.” şeklinde düzenlemelere yer verildiği,
Yine, anılan Yönetmeliğin dördüncü kısım beşinci bölümünde yer alan "Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri ve bu tedbirin yerine getirilmesi" başlıklı 72. maddesinde ise kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişiler hakkındaki denetimli serbestlik kararlarının infazı sırasında yürütülecek işlemler hakkında düzenlemelere yer verildiği,
Somut olayda, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanması amacıyla ... Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne 10 gün içerisinde müracaat etmesi gerektiğini bildiren ihtarlı tebligatın sanığa doğrudan 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği, dolayısıyla usulüne uygun bir tebligat bulunmadığı, usule aykırı tebliğ esas alınmak suretiyle sanığın Denetim Serbestlik Müdürlüğüne başvurmaması üzerine, yükümlüye ait dosya Cumhuriyet Başsavcılığına iade edilmiş ise de, sanığın fiilinin ısrar olarak değerlendirilebilmesi için an az 2 kez ihtar yapılmış olması ve sanığın usulüne uygun 2 haklı ihtara rağmen davete icabet etmemesi veya başka herhangi bir şekilde haberdar olmasına rağmen ısrarla denetime uymaması gerektiği, dosya kapsamına göre, sanığın yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiğinin anlaşılamadığı gözetilmeksizin, sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilerek, İzmir 25. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve 2014/572 esas, 2014/172 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
Tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemleri, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılacağından, tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesinde “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Görüldüğü üzere, yasa maddesinde davaya devam olunabilmesi için aranan şart “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmama” şartı olup, hükümden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten farklı olarak “yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” şartı aranmamaktadır. Bir yargılama şartı olarak “ısrar” koşulu 6545 sayılı Kanun ile getirilmiştir. Bu nedenle, infaza ilişkin usulî değişiklikler geriye yürümeyeceğinden 6545 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önceki dönemde uygulanan ve uygulaması bu tarihten önce sona ermiş olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin olarak “ısrar şartı” aranmayacaktır.
Sanık hakkındaki denetimli serbestlik tedbirinin infaz edildiği tarihte yürürlükte olan 18/04/2007 tarihli Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 27. maddesine dayanılarak hazırlanmış olup, bu Yönetmeliğin “Denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi” başlıklı 87. maddesinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin olarak hükmedilen denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanabilmesi için, öncelikle hükümlüye “uyarılı ilk başvuru davetiyesi” gönderilerek, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurması gerektiği belirtilir. 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde TCK’nın 191. maddesinde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına ilişkin olarak “ısrar” koşulu yer almadığı için, aynı yönetmelik maddesinin 2. fıkrası uyarınca da hükümlü on gün içerisinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmez ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamazsa, denetimli serbestlik tedbiri dosyasının kaydı kapatılarak durum mahkemesine bildirilir.
05/03/2013 tarihinde yürürlüğe girip önceki Yönetmeliği yürürlükten kaldıran Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin 40/4. maddesi ile 47/1. maddesinin (a) bendi de aynı yönde düzenleme içermekte olup, usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse denetimli serbestlik tedbiri dosyasının kaydı kapatılır.
Görüldüğü üzere, TCK’nın 191. maddesi uyarınca yapılan yargılamalarda bir usûl hükmü olarak yargılama şartı olan “Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” koşulunun aranmadığı 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde, uyarılı ilk başvuru davetiyesine icabet etmeyen, yani tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazına hiç başlamayan hükümlülere yeniden davetiye gönderilmesi ve uyarı yapılması gerektiğine ilişkin olarak Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununda, 18/04/2007 tarihli Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinde ve 05/03/2013 tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinde herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. TCK’nın 191. maddesi uyarınca hakkında tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen ancak bu tedbiri ihlal eden hükümlülerin uyarılmasına ilişkin düzenleme, kendisine gönderilen “uyarılı ilk başvuru davetiyesi”ne icabet edip Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat eden ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlayan, ancak daha sonra yükümlülüklerini ihlal eden hükümlüler için geçerlidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilen sanığa, Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat ederek denetimli serbestlik tedbiri uygulamasına başlaması için uyarılı ilk başvuru davetiyesi gönderildiği, bu davetiyenin hükümlüye usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen hükümlünün çağrıya uymadığı ve bu şekilde yükümlülüklerini ihlal edip denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı, bu nedenle tedbirin infaz edildiği tarih itibariyle uygulanması gereken 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca yargılamaya devam edilme koşulları oluştuğu,
Ayrıca, sanık hakkında doğrudan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının sanık lehine olduğu, bu nedenle, 6545 sayılı Kanun ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrasında yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam olunur.” şeklindeki hüküm gereğince, uyarılı ilk başvuru davetiyesinin tebliğ edildiği 22/06/2010 tarihi itibariyle uygulanması gereken Tebligat Kanununun, 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki haliyle 35/2. maddesinde yer alan “Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.” şeklindeki düzenlemeye uygun olarak tebliğ edilen uyarılı ilk başvuru davetiyesine rağmen kuruma müracaat etmeyen sanık hakkında yargılamaya devam edilerek esas hakkında bir hüküm verilmesinin yasaya uygun olduğu, anlaşıldığından, “ısrar koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle durma kararı verilmesi gerektiği” gerekçesine dayanan kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.
D) Karar :
Açıklanan nedenlere göre; sanığın mahkûmiyetine dair İzmir 25. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve 2014/572 esas, 2014/172 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 24.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.