4. Hukuk Dairesi 2017/2877 E. , 2017/6197 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... Şti. aleyhine 23/07/2013 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 29/12/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, on ayrı mahaldeki su şebekelerine davalı şirketin doğal gaz borusu döşemesi sırasında zarar verdiğinin tespit olunduğunu, hasarın davacı kurum elemanlarınca giderildiğini, bu nedenle davalı aleyhine başlattıkları ilamsız takibe itiraz edildiğini, davalı tarafın sebep olduğu hasar bedelinin ASKİ Tarifeler Yönetmeliği’nin 67. maddesine istinaden % 50 artırımlı miktarı, KDV ve işlemiş faiz dahil olmak üzere 13.322,01 TL olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı,... adına ihale ile üstlendiği işi ifa ettiğini, zarara davacının sebep olduğunu ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
a) Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil sebebiyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Zarar görenin zararı giderebilmek için kendi çalıştırdığı işçilerine ve araç sürücülerine ödediği ücretler ile araç yakıt giderleri genel idare giderleri olup, haksız fiil meydana gelmese dahi ödenmesi gereken giderlerdir. Bunların zarar ile ilgisi bulunmamaktadır. Özel olarak adam tutulup çalıştırıldığı kanıtlanmadıkça haksız fiil meydana gelmeseydi dahi yapılacak bu nitelikteki giderler zarar kapsamına dahil edilemez.
Somut olaya gelince; davacı, davalı tarafından yapılan kazı çalışmaları sırasında su şebeke hattına hasar verildiğini öne sürmüş, iddia ettiği zarar miktarına ilişkin kalemlere ASKİ Tarifeler Yönetmeliği’nin 67. Maddesi hükmü uyarınca % 50 ilave yaparak istemde
bulunmuştur. Dosya içeriğinden alacak olarak istenilen bedelin bir bölümünün davacının kendi çalıştırdığı işçilere bir başka deyişle genel idare giderlerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bilgisine başvurulan bilirkişi raporunda yukarıda açıklanan
hukuksal olgular gözardı edilerek, zarar kalemleri sıralanırken genel idare giderlerine yer verilerek hesaplamaya dahil edilmiş, davacı tarafın alacağı sunulan yönetmelik hükmü de dikkate alınarak % 50 artırımlı olarak hesaplanmış, mahkemece de benimsenen bu rapor doğrultusunda karar verilmiştir. Sözü edilen Yönetmeliğin 67. maddesi hükmünde “Su ve kanalizasyon tesislerine, bilerek veya bilmeyerek çeşitli nedenlerle zarar verenler hakkında Devlet malına suç işleyenlere ilişkin hükümler uygulanmakla beraber, zararın giderilmesi için yapılan harcamalar % 50 fazlasıyla kendilerinden tahsil edilir” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yönetmelik hükmü ASKİ ile aralarında sözleşme ilişkisi bulunan gerçek ya da tüzel kişilerin ASKİ tesislerine yönelik haksız eylemleri sebebi ile tazminat hesaplanmasına ilişkindir ve sözleşme ilişkisinin sonucu olarak ASKİ abonesi olan kişileri bağlayacağı kuşkusuzdur. Oysa davalı, ASKİ abonesi olmadığından hükmedilecek tazminatın anılan yönetmelik hükmüne göre belirlenmesi mümkün değildir. Zarar kapsamının Türk Borçlar Kanunu’nun 50. (818 sayılı BK.42) maddesi hükmüne ve gerçek zarar ilkesine göre belirlenmesi gerekir. Gerçek zarar ilkesi zarar görenin malvarlığını haksız fiilin meydana gelmesinden önceki duruma getirmeyi amaçladığından yönetmelik hükmüne göre yapılacak hesap, anılan ilkeye ve yerleşmiş Yargıtay uygulamasına da aykırı olacağından kabul edilemez. Davacı kurumun onarım giderleri belgelerinde belirtilen miktarlar doğru kabul edilerek, gerçek zarar ilkesine aykırı düşen bilirkişi raporuna değer verilerek hüküm verilemez.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, hasarın giderilmesi için özel olarak işçi tutup çalıştırma veya harcama yapma söz konusu ise bunları kanıtlaması için davacı tarafın delillerinin sorulup saptanması ve bu konuda gösterilecek delillerin toplanması, özel olarak işçi tutulup çalıştırıldığının ve harcama yapıldığının kanıtlanması halinde gerekirse bu yönden de zararın hesaplanması için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınması, Tarifeler Yönetmeliğinde belirtilen % 50 artırılarak tahsile ilişkin hükmün haksız fiilden kaynaklanan hasar tazminatı davalarında uygulanamayacağı hususunun dikkate alınması, davacı tarafın isteyebileceği geçek zarar miktarı duraksamasız belirlendikten sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
b) Somut olayda, dava konusu alacağın haksız eylem sonucu meydana gelmesi ve yargılamayı gerektirmesi nedeniyle, davalının itirazında tamamen haksız ve alacağın da likit olduğundan söz edilemez. Mahkemece koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı isteminin reddi yerine kabulü doğru olmamış, kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2/a-b) nolu bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.