9. Ceza Dairesi 2013/10168 E. , 2013/14664 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : 1- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında; TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK"nın 58/9, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet
2- Sanıklar ..., ... ve Sayme Bayer hakkında; Beraat
Hükmedilen cezanın süresine göre şartları bulunmadığından, sanık ... müdafiin duruşmalı inceleme isteğinin 1412 sayılı CMUK"nın 318. maddesi uyarınca REDDİ ile, sanıklar ... ve ... yönünden duruşmalı, diğer sanıklar hakkında ise duruşmasız olarak yapılan inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
Avrupa kamu düzeninin temel bir özelliği olan Demokrasi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesince tasarlanan ve sözleşmeyle bağdaşabilen yegane politik modeldir. Siyasi partiler ise Anayasamızın 68/2. maddesinde de vurgulandığı gibi demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Siyasi partiye üye olma ve bir siyasi partinin çatısı altında siyasi faaliyetlerde bulunma örgütlenme özgürlüğü kapsamında iken, özgürlüğün topluca kullanımı bağlamında ifade özgürlüğü ile de ilişkilidir.
Modern demokrasilerde özgürlüklerle doğrudan ilişkili olan ve yüksek bir meşruiyete sahip bulunan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün, diğer başka özgürlükler gibi; terör örgütlerince kötüye kullanılmak
istenebileceği açıktır. Nitekim bir siyasi faaliyetteki asıl hedef ve amaçların açıklanan hedef ve amaçlardan daha başka olabileceği, asıl hedef ve amaçların gizlenebileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “Yazar ve diğerleri” kararında da vurgulanmıştır.
Anayasamızın 68. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 11. maddesi ile tanınan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün kötüye kullanımı, yine Anayasamızın 14/2 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17. maddeleri uyarınca yasaklanmıştır.
Bir faaliyetin siyasi faaliyet-örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilmesi ve Anayasa ile Sözleşmenin korumasından yararlanabilmesi için gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile birlikte cebir ve şiddet ile ilişkisi, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olup olmadığı ve bir terör örgütü ile amaç veya yöntem bakımından ya da yapısal bir bağlantısının bulunup bulunmadığına bakılmalı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17 Temmuz 2001 tarihli “Sadak ve diğerleri” kararında yaptığı ayrım da dikkate alınmalıdır.
Dairemizin 28.12.2011 tarih 2011/10371-30790 sayılı kararında; “PKK/KONGRA-GEL terör örgütünü bir devlet sistemi gibi yapılandırmayı hedefleyip birimlerini ve üyelerini sistematik bir yapıya kavuşturmayı amaçlayan, örgütün yasama meclisi KONGRA-GEL tarafından kabul edilip sistemin anayasası olarak nitelendirilen KCK (Koma Civaken Kürdistan) sözleşmesinde, KCK ile PKK"nın ideolojik, ahlaki, felsefi ve örgütsel bağlantısının açıkça vurgulandığı ve KCK yapılanması bakımından PKK"nın amaç ve stratejisinin benimsendiği” belirtildikten sonra, KCK’nın PKK ile organik bağlantısı, açıklanan amaç ve stratejisi, hiyerarşik yapısı, üye sayısı, sahip olduğu silahlı ve zorlayıcı gücü itibariyle Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden cebren ayırmaya yönelik amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli silahlı terör örgütü niteliğinde bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Bir siyasi partinin de üyesi oldukları anlaşılan sanıkların, siyasi faaliyet görünümü altında gerçekleştirdikleri eylemleri bu ilkeler çerçevesinde ve iletişimin tespiti, teknik ve fiziki takip tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirildiğinde salt siyasi faaliyet kapsamında görülemeyeceği, örneğin; siyasi faaliyetlere katılmalarını sağlamak için ajite edilen insanlardan gizliliğe uymaları, parti yapısı dışında ayrı bir komuta altında olmaları, örgütlenmelerini partiye hiç gelmeden ve parti binasını hiç kullanmadan yapmalarını istemenin ve çalışma gruplarının ödevleri anlatılırken "molotof çalışmaları"ndan söz edilmesinin örgütlenme özgürlüğü kapsamında bir siyasi faaliyet olarak kabul edilemeyeceği
anlaşıldığından, eylemlerin bir bütün halinde silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil üyesi olma suçunu oluşturacağına ilişkin kabulde bir isabetsizlik görülmemiş ve sanıklar müdafilerinin bir siyasi partinin yetkilileri olarak yürütülen siyasi faaliyetlerin suç sayılarak cezalandırılamayacağına ilişkin temyiz itirazları yerinde bulunmamıştır.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanıklar ..., ... ve ...’un suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, sanıklar ..., ... ve Sayme Bayer"in mahkûmiyetine yeterli delil elde edilemediği kabul edilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, Cumhuriyet savcısının temyiz isteminde, sanıklar müdafilerinin ise temyiz dilekçeleri ile duruşmalı inceleme sırasında ileri sürdükleri yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle beraat ve mahkûmiyete ilişkin hükümlerin ONANMASINA, 03.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
TEFHİM ŞERHİ:
03.12.2013 tarihinde verilen iş bu karar, Yargıtay Cumhuriyet savcısı Ahmet Karabulut"un huzurunda, duruşmada sanık ..."in savunmasını yapmış bulunan Av. ... ile sanık ..."ın savunmasını yapmış bulanan Av. ..."ün yokluklarında, 11.12.2013 tarihinde usulen ve açık olarak tefhim olundu.