Esas No: 2015/3544
Karar No: 2019/1066
Karar Tarihi: 15.10.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3544 Esas 2019/1066 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 5. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.05.2014 tarihli ve 2013/846 E., 2014/246 K. sayılı karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 22.01.2015 tarihli ve 2014/17181 E., 2015/947 K. sayılı kararı ile:
"…Dava, 506 sayılı Kanunun 26/1, 10 maddelerine dayalı rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalılar vekilinin tüm, davacı Kurum vekilinin, aşağı bendde açıklanan hususlar dışındaki, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Mahkemenin, davalı şirkete %60, davalı ...’ya %10, sigortalıya %30 kusur izafe eden bilirkişi raporuna esas alarak davanın istem doğrultusunda kabulüne dair kurulan ilk hükmü, Dairemizce, 506 sayılı Kanunun 9 ve 10. maddeleri hususunda irdeleme yapılması, sonucuna göre 506 sayılı Kanunun 10. maddesinin ve Borçlar Kanunun 43, 44.maddeleri gözetilmesi nedeni ile bozulmuştur. Mahkemece, bozma sonrasında, sigortalının işe giriş bildirgesi celbedilerek, işe giriş bildirgesinin kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılan dava dışı arsa sahibi adına olay tarihi olan 15.02.2008 tarihinde Kuruma intikal ettiği kabul edilerek, 506 sayılı Kanunun 9. maddesi kapsamında süresinde işe giriş bildirgesi verildiği kabul edilerek 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca davalıların sorumluluğuna göre davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemenin, sigortalının çalıştığı işyerine göre yapılan bildirimin davalı işveren tarafından yapıldığı kabulünde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, dosya kapsamında yer alan ceza dosyasında, sigortalının eşi olan Emine Yavuz’un kolluğa verdiği 15.02.2008 tarihli ifadesinde, sigortalının olaydan bir hafta öncesi inşaatta sıvacı olarak çalıştığına ilişkin beyanı araştırılmadan, 506 sayılı Kanunun 9. maddesinin irdelemesinin yapılması, eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır.
Mahkemece, yapılacak iş, işyerinden bildirilen dönem bordrosuna kayıtlı çalışanlar ile ceza dosyasında beyanlarına başvurulan tanık ve sigortalının eşinin bilgi ve görgüsüne başvurulup, 506 sayılı Kanunun 9’uncu maddesine uygun ve süresinde, davalı Kuruma sigortalının işe giriş bildiriminin yapılıp yapılmadığı araştırılarak, 506 sayılı Kanun’un 9 ve 10’uncu maddeleri hakkında irdeleme yapılmalı, varılacak sonuca göre aynı Kanunun 10’uncu maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmeli, Borçlar Kanununun 43 ve 44’üncü maddesi kapsamında hakkaniyet indirimi de nazara alınmak ve isteme bağlı kalmak suretiyle hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı ... vekili (SGK); dava dışı sigortalı Şerafettin Yavuz"un 15.02.2008 tarihinde davalı şirkete ait iş yerinde geçirdiği iş kazası nedeniyle vefat ettiğini, müvekkilinin sigortalının ölümü ile hak sahiplerine peşin sermaye değerli gelir bağladığını ve masraf yaptığını, Kurumun toplam zararının 22.598.29TL olduğunu, ceza dosyasında şirket sahibi ..."nın asli kusurlu olduğunun belirlendiğini, davalı işveren şirketin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 26. maddesi gereği sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 22.598.29TL Kurum zararının şimdilik %50 oranına isabet eden 11.299.145TL"nin yasal faiziyle (gelirler yönünden 30.04.2011 tarihinden, ödemelerin 01.03.2011 tarihinden, tedavi giderlerinin 15.02.2008 tarihinden itibaren) birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilsen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar ... ve ... İnş. Taah. Gıda Tur. Tek. San. Tic. Ltd. Şti. vekili; rücu davalarında Borçlar Kanunu"nun 60. maddesi gereği 1 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini, Kurumun 1 yıllık zamanaşımı süresini geçirerek iş bu davayı açtığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, kazanın meydana geldiği tarihte müteahhit ... ve müvekkilinin kurduğu Yuvalı İnşaat adi şirketinin mevcut olup, ... İnş. Taah. Gıda Tur. Tek. San. Tic. Ltd. Şti."nin dava konusu ile ilgisinin bulunmadığını, şirket yönünden husumet nedeniyle red kararı verilmesi gerektiğini, ayrıca kazanın meydana gelmesinde sigortalının kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; Kurumun sigortalısı olan ve davalı şirket ile diğer davalıya ait iş yerinde çalışan Şerafettin Yavuz"un 15.02.2008 tarihinde saat 16:00 sıralarında bina inşaatının 3. katında sıva işi yaptığı sırada dengesini kaybetmesi sonucu yaklaşık 8 metre yüksekten zemine düşerek vefat ettiği, İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/914 E. sayılı dosyasında işverenin asli kusurlu olduğu, sigortalının ise ferî kusurlu olduğu gerekçesiyle işveren yetkilisi ..."nın mahkûmiyetine karar verildiği, iş bu dosyada yapılan bilirkişi incelemesi sonucuna göre, sigortalının kaza nedeniyle %30 kusurlu olduğu, davalı işverenlerin ise %70 müterafik kusurlu olduğunun belirlendiği, peşin sermaye gelirin ilk ödenen bölümü ile sosyal yardım zammının toplam 20.400.34TL olduğu, ayrıca sonradan yapılan tedavi giderleri ve cenaze masraflarının toplamının 2.197.96TL olduğu, davacı Kurum vekilinin kusur ve miktar yönünden fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle 4/8 nispetindeki kusur uygulanmak suretiyle talepte bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile peşin sermaye değerli gelirin ve tedavi giderlerinin 4/8 oranına tekabül eden 10.200.17TL peşin sermaye değerli gelirin onay tarihi olan 30.04.2011 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte, 975.26TL tedavi giderlerinin ise sarf tarihi olan 15.02.2008 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte ve 123.71TL cenaze giderlerinin 01.03.2011 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Özel Dairece, (davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile) davanın, iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma giren sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan masraflar nedeniyle uğranılan Kurum zararının davalı işverenden 506 sayılı Kanun"un 10 ve 26. maddeleri uyarınca tahsili istemine ilişkin olduğu, daha geniş bir sorumluluk esasına dayanması nedeniyle 506 sayılı Kanun"un 10. maddesinin uygulama önceliği bulunduğu hâlde, 10. maddeye göre sorumluluk şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında bir araştırma yapılmadan karar verilmesinin isabetli bulunmadığı, sigortalı adına davacı Kuruma 506 sayılı Kanun"un 9. maddesine uygun ve süresinde işe giriş bildiriminin yapılıp yapılmadığı araştırılarak, aynı Kanun"un 10. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; Özel Dairenin bozma kararına uyularak, dava dışı sigortalı Şerafettin Yavuz"un şahsi sicil dosyası incelenerek, sigortalının işe giriş bildirgesinin 15.02.2008 tarihinde düzenlendiği, iş kazasının da aynı gün meydana geldiği, 506 sayılı Kanun"un 9. maddesindeki düzenleme doğrultusunda, işverenin çalıştırdığı sigortalıları en geç bir ay içerisinde Kuruma bildirmeye mecbur olduğu, sigortalı Şerafettin Yavuz"un davalı ... İnş. San. Tic. Ltd. Şti"nde 15.02.2008 tarihinde çalışmaya başladığı, işveren tarafından yasal bir aylık süre içerisinde (aynı gün) Kuruma bildiriminin yapıldığı, bu suretle 506 sayılı Kanun"un 10. maddesindeki işveren sorumluluğunun söz konusu olmadığı, Kurum müfettişi Selçuk Balcı"nın da düzenlediği raporda aynı yönde tespitler yaptığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece; Kurum müfettişi Selçuk Balcı"nın düzenlediği 02.03.2010 tarihli raporda "...soruşturma konusu olayda, sigortalı çalıştırılmaya başlandığı tarih (15.02.2008), kaza günü 15.02.2008 Kuruma bildirildiği, bildirge suretinden anlaşıldığından kaza olayı için 10. maddenin uygulanmaması gerekir..." tespitinin davacı ... da bağlayıcı olduğu, 506 sayılı Kanun"un 10. maddesinin uygulanabilmesi için ancak kazadan sonra bildirimin yapılmasının gerektiği, işçinin kazadan önce çalışmasına rağmen bildiriminin yapılmamasına rağmen en geç kaza günü kazadan önce bildirimin yapılması hâlinde işverenin 10. maddede belirtilen sorumluluktan kurtulacağı, Kurum müfettişinin kaza ile aynı gün bildirimin yapıldığını tespit ettiği, bu yönde başkaca araştırma yapılmasının gerekmediği gerekçesiyle ve önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dışı sigortalı Şerafettin Yavuz"un 15.02.2008 tarihinde davalı şirkete ait inşaat iş yerinde geçirdiği iş kazası nedeniyle davalıların sorumlu olduğu miktarın belirlenmesi bakımından 506 sayılı Kanun"un 10. maddesi kapsamında inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506 sayılı Kanun"un 10. maddesinde; “Sigortalı çalıştırmaya başlandığı Kuruma bildirilmiş veya bu husus Kurumca tespit edilmiş olmakla beraber, yeniden işe alınan sigortalılardan, süresi içinde Kuruma bildirilmeyenler için de, iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde gerekli sigorta yardımları Kurumca sağlanır.
Ancak, yukarıdaki fıkralarda belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile, gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22"nci maddede sözü geçen tarifeye göre hesap edilecek sermaye değerleri tutarı, 26"ncı maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir.” hükmüne yer verilmektedir.
Maddenin uygulama alanı, 4447 sayılı Kanun ile değişik 506 sayılı Kanun"un 9. maddesinde belirtilmektedir. Buna göre; “İşveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür.”
Maddenin devamında ise; “İnşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır” denilmek suretiyle iki istisna getirilmiştir.
506 sayılı Kanun’un 10. maddesi kapsamında sorumluluk türü kusursuzluk ilkesine dayanır. İş kazasında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemişse, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarından 10. maddeye göre sorumlu tutulması gerekir. Bu durumda sigortalının iş yerinde işe başlama tarihi dosya kapsamından şüpheye mahal vermeyecek şekilde tespit edilemediğinden, davalı iş yerinin inşaat iş yeri mahiyetinde olduğu da göz önüne alınarak 506 sayılı Kanun"un 9 ve 10. maddeleri kapsamında ayrıntılı inceleme yapılmalıdır.
Bu nedenle mahkemece yapılacak iş, iş kazası neticesinde vefat eden sigortalı Şerafettin Yavuz"a ait işe giriş bildirgesinin 506 sayılı Kanun"un 10. maddesi uyarınca süresinde Kuruma verilip verilmediğini araştırılmak, iş kazasının gerçekleştiği döneme ait bordro tanıkları ve sigortalının eşi Emine Yavuz"un beyanlarını almak, somut olayda 506 sayılı Kanun"un 9 ve 10. madde koşullarının oluşup oluşmadığını araştırıp irdelemekten ibarettir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olayda 506 sayılı Kanun"un 9 ve 10. maddeleri kapsamında inceleme yapılmasına gerek olmadığı, mahkemece 506 sayılı Kanun"un 26. maddesi kapsamında inceleme yapılarak karar verilmesinin doğru olduğu, hükmün Özel Dairece sadece miktar yönünden denetlenmesi gerektiği belirtilip bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.10.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Davacının 506 sayılı Kanundan kaynaklanan rücuan tazminat talebi, ister 10. maddeye isterse 26. maddeye dayalı olsun, resen araştırma ilkesine değil, taraflarca hazırlama ilkesine tabidir. Taraflarca hazırlama ilkesine tabi davalarda hâkim hukuki uyuşmazlığı tarafların dayandığı maddi vakıalara göre çözmek zorunda olup, tarafların dayanmadığı bir vakıayı kamu düzenine ilişkin bir husus olmadıkça hükmüne esas alamaz. Taraflarca hazırlama ilkesine tabi bir davada hâkim tarafların dayanmadığı biçimde vakıa araştırmasına ve buna ilişkin delil toplama faaliyetine de girişemeyecektir.
6100 sayılı HMK"nın 33. maddesine göre; hâkim Türk Hukukunu resen uygular. Bu nedenle mahkemece tarafların gösterdiği hukuki sebep ile bağlı olmaksızın somut uyuşmazlığa uygun olan hukuki müessese ve ilgili kanun hükümleri belirlenerek uyuşmazlığın doğru hükümlere göre çözümlenmesi gerekir. Bu açık düzenleme karşısında tarafların, iddia ve savunmalarının dayanağı olarak farklı bir yasa kuralına dayanmış olmaları veya uyuşmazlığın hukuki sebebini oluşturan yasa kuralına dayanmamış olmaları tarafların lehine veya aleyhine sonuç doğurmaz; ayrıca bu konuda usuli kazanılmış hak doğduğundan da söz edilmez. Hâkim hukuki sebebi tarafların dayandığı maddi vakıalara göre belirleyecek olup dayanmadıkları vakıaları esas alarak farklı bir kuralın uygulanması mümkün değildir.
Taraflarca hazırlama ilkesine tabi olan bu davada hâkimin uyuşmazlığı çözebilmek için hukuki sebebi belirlemesi gerektiğinden bu belirlemeyi yaparken de tarafların dayandığı vakıalara bakacaktır.
Dava dilekçesindeki dayanılan vakıa ve anlatımlarda, olayın 506 sayılı Yasanın 11. maddesine göre iş kazası olduğu, kusur durumuna göre fazla hakkı saklı kalmak üzere davalının ceza dosyasındaki rapora göre %50 kusurlu bulunduğu, şimdilik bu kusura göre talepte bulunulduğu, SGK Başkanlığı müfettişi Selçuk Balcı"nın raporunda davalı işveren şirket hakkında 506 sayılı Yasanın 26. maddesinin uygulanması gerektiğinin belirtildiğinden de söz edilerek açıkça 26. maddeye göre tahsil talebinde bulunulmuştur.
Bu durumda davacı tarafın; sigortasız işçi çalıştırıldığı ve bu sırada iş kazası meydana geldiği şeklinde bir açıklaması olmayıp açıkça 26. maddeden de söz edilerek ve kusur durumuna da dayanılarak dava açılmıştır. Dava dilekçesinde sözü edilen Kurum müfettişinin raporunda da sigortalının işe girdiği gün kazanın meydana geldiği gün olarak belirtilmiştir. Bu durumda sigortalının iş kazasının olduğu günden daha önce sigortasız olarak çalışmaya başladığı iddia edilmemiş olduğundan talebin 10. maddeye değil 26. maddeye dayalı olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Davanın 26. maddedeki sorumluluk esaslarına göre açıldığı dayanılan vakıalar itibarıyla dahi açıkça belli olduğundan 506 sayılı Kanunun 10. madde kapsamında araştırma yapılması ve iş kazasının olduğu tarihten daha önceki bir tarihte işe başlanıp başlanmadığının tespitine gerek bulunmamaktadır.
Özel Daire tarafından ilk bozma kararında hukuki niteleme 10. maddeye göre yapılmış ve buna göre verilen bozma kararına uyulmuş ise de bu açık bir maddi hata durumudur. 10. madde ve 26. maddedeki sorumluluk esasları ve sonuçları tamamen farklı olup aynı olsa idi zaten iki ayrı maddede düzenlenmiş olmasına da gerek yoktur. Sorumluluk esaslarının farklılığı, hükmedilecek tazminat miktarına dahi etki edecek niteliktedir. Zira 10. maddede işveren kendisine isabet etmeyen kusurdan dahi sorumlu bulunmaktadır. Bir davanın dayandığı esaslardan tamamen farklı bir biçimde çözümlenmesi hakkaniyete uygun olmadığı kadar vakıaların ve delillerin taraflarca getirileceğine dair usul kurallarına da tamamen aykırı olacaktır. Somut olayda ilk bozma kararının açık maddi hata içerdiği açıkça belli olduğundan usuli kazanılmış hak bulunmadığı kabul edilmelidir. Zira, yerleşik Yargıtay uygulamasını gösteren pek çok kararda da maddi hata bulunması hâlinde bozma kararına uyulmuş olmasının usuli kazanılmış hak doğurmayacağı belirtilmektedir.
Davacının, dava dışı sigortalı Şerafettin"in iş yeri sicil dosyasına delil olarak dayanması nedeniyle 10. maddeye dayanıldığı akla gelebilir ise de bu dosya getirtilip incelendiğinde işe giriş bildirgesinin düzenlendiği 15.02.2008 tarihinde iş kazasının meydana geldiği görülmüştür. İş yeri sicil dosyası da bu nedenle 10. maddeye dayanıldığını göstermemektedir.
506 sayılı Kanunun 9. maddesine göre kural olarak işe başlatmadan önce Kuruma bildirim gerekmektedir. Maddede bunun istisnası olarak ilk kez iş yeri bildirgesi verilen yerler yani yeni iş yerleri için bir ay içinde bildirim yapılması mümkün kılınmış ise de somut olayda yeni işyeri olmadığından bir ay içinde bildirim mümkün değildir. Mahkemenin bu gerekçesi somut olaya uygun değildir. Ancak maddede diğer bir istisna bulunmakta olup inşaat iş yerleri için işe girdiği gün bildirim yeterli görülmüştür. Diğer bir ifadeyle inşaat iş yerleri için aynı gün içinde olmak üzere işe girdikten sonra da bildirim yapılması mümkündür. Somut olayda aynı gün bildirim yapıldığı davacının dayandığı vakıalar ve dava dilekçesinde gösterilen müfettiş raporu ile belli olup artık davacının dayanmadığı biçimde kazanın olduğu günden daha önce işe başlanmış olup olmadığı şeklinde bir araştırmaya gerek bulunmamaktadır.
Belirttiğimiz nedenlerle 10. maddeye göre bir araştırma yapılmasına gerek olmayıp mahkemenin davayı 26. madde kapsamında çözümleyip sonuçlandırılması dosya kapsamına göre yerinde olup direnme kararı bu nedenle uygun bulunarak miktar incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan kararın Özel Daire bozması gibi bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.