12. Ceza Dairesi 2020/628 E. , 2020/5428 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza Hâkimliği
Karar Tarihi : 02/10/2019
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan şüpheliler ..., ..., ... ve ... haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda, Rize Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 23.07.2019 tarihli ve 2018/7887 soruşturma, 2019/2647 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Rize Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.10.2019 tarihli ve 2019/1852 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Rize Cumhuriyet Başsavcılığının 23.07.2019 tarihli kararı ile şüphelilerin yaptıkları iş ve işlemler için kendilerine özgülenmiş kullanıcı adı ve şifreleri ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan"ın T.C. kimlik numarası üzerinden sorgulama yaptıkları iddiasıyla yürütülen soruşturmada, şüphelilerin sorgulama yaptıktan sonra söz konusu bilgileri kaydettiklerine, ele geçirdiklerine veya yaydıklarına yönelik yeterli delil elde edilemediğinden bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de;
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 14.02.2018 tarihli ve 2017/2960 esas, 2018/1841 sayılı kararında, “kişisel verilerin, üzerinde yazılı olduğu belgenin bulunduğu yerden alınması ya da kaydedilmiş haliyle başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, taşınabilir belleğe veya CD"ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi, böylece istenildiğinde tekrar kullanılabilmesi olanağını sağlayan her türlü faaliyet, kişisel verileri ‘ele geçirme’ kapsamında değerlendirilebilir ise de, kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması, ancak TCK"nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir.” şeklinde belirtildiği üzere, şüphelilerin eylemlerinin mağdurun kişisel verilerine vakıf olmaları kapsamında değerlendirilip, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 134/1. maddesinde değinilen özel hayatın gizliliği suçu yönünden yapılacak soruşturma ile hukuki durumlarının takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 23.01.2020 tarihli ve 94660652-105-53-16357-2019-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.02.2020 tarihli ve 2020/14403 sayılı ihbarnamesi ile daireye ihbar ve soruşturma evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
İncelenen dosyada; Sosyal Güvenlik Kurumu çalışanları ile kurum sistemine giriş yetkisi verilen dış kullanıcılar tarafından “Kimlik Paylaşımı Sistemi”ne giriş yapılarak, üst düzey devlet görevlilerinin kişisel verilerinin sorgulandığı iddialarına ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanlığınca görevlendirilen başmüfettiş tarafından yapılan inceleme sonunda; Rize Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yapan şüpheli Dilek’in 09.05.2016 tarihinde saat 16.09’da Cumhurbaşkanına ait T.C. kimlik numarasıyla “Kimlik No’dan Bileşik Kütük Sorgula”; Rize Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yapan şüpheli Yasemin’in 30.11.2016 tarihinde saat 13.42’de Cumhurbaşkanına ait T.C. kimlik numarasıyla “Kişi Kayıt Örneği Sorgulama (Adres Bilgisi)”; Rize ilinde 5510 sayılı Kanunun 4-b maddesi kapsamında emekli sigortalı olan şüpheli ...’ın 11.06.2016 tarihinde saat 17.18’de Cumhurbaşkanına ait T.C. kimlik numarasıyla “işe giriş ayrılış” uygulaması üzerinden “TC Kimlik No’dan Kişi Bilgisi Sorgulama” işlemlerini gerçekleştirdiklerinin tepit edilmesi üzerine, adı geçen şüpheliler hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilince suç duyurusunda bulunulmasının ardından başlatılan adli soruşturma kapsamında, şüpheli Dilek’in Cumhurbaşkanının çocuklarının kaç yaşında olduklarına bakmak, şüpheli Yasemin’in kurumda yapılacak olan görevde yükselme sınavında Cumhurbaşkanının primlerinin ne şekilde yattığını uygulamalı olarak öğrenmek amacıyla sorgulama yaptıklarını kabul ettikleri, şüpheli ...’ın ise ön muhasebeci olarak çalıştığı şirket adına teslim aldığı SGK şifresini şirketin muhasebe yetkilisi olan... isimli şahsa göndermek dışında konuyla bir ilgisinin bulunmadığını, şüpheli olarak ifadesi alınan... söz konusu şifreyi ... isimli kendisi ile beraber çalışan kişinin de kullandığını, kendisinin sadece işçi giriş ve çıkış işlemleri için şifreyi kullandığını, SGK’nın resmi sitesinden aldığı iş yeri hareket listesi dökümünden de anlaşılacağı üzere Cumhurbaşkanı ile ilgili herhangi bir sorgulama yapmadığını beyanla suçlamayı kabul etmedikleri, tamamlanan adli soruşturma sonunda; “... somut olayda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan"ın kimlik numarasının kişisel veri olduğunda şüphe yok ise de bahse konu müfettiş raporunda da şüpheliler hakkında ‘KPS üzerinden yapılan sorgulamaların kayda alındığı ya da çıktı alındığı hususlarında sistem üzerinden tespit yapılamadığı, kişisel bilgilerin ele geçirilerek saklandığı, başka amaçlarla kullanıldığı ya da yayıldığı yolunda bilgi, belge olmadığı’ şeklinde bir belirlemenin bulunduğu, dosya kapsamında şüphelilerin Cumhurbaşkanın T.C. kimlik numarasını sorguladıktan sonra kaydettikleri, yaydıkları, ele geçirdikleri ve bu suretle üzerilerine atılı ‘Kişisel Verileri, Hukuka Aykırı Olarak Ele Geçirmek veya Yaymak’ suçunu işlediklerine dair kamu davası açmayı gerektirecek her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği” biçimindeki gerekçeyle 23.07.2019 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verildiği anlaşılmakta ise de,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanunun 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanunun 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanunun 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Öncelikle şüpheli...’in ifadesinde geçen ... isimli şahsın beyanı alınıp, şüpheli ... tarafından alınan şifre ile 11.06.2016 tarihli sorgulamayı yapanın tespit edilmesinin ardından, şüpheliler hakkındaki delillerin TCK’nın 136/1. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte olmadığı değerlendirilse bile Cumhurbaşkanı olan mağdura ait kişisel verileri sorgulayan şüpheliler hakkında TCK’nın 134. maddesindeki özel hayatın gizliliği suçu bakımından da soruşturma işlemlerine devam edilerek, özel hayatın gizliliği suçunun TCK’nın 139/1. maddesi uyarınca soruşturulmasının ve kovuşturulmasının şikayete tabi olması nedeniyle mağdurun Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanlığınca görevlendirilen başmüfettişin hazırladığı 28.03.2018 tarihli, 89212/05/SRŞ/01 sayılı raporu, şüpheliler hakkındaki adli soruşturmayı ve şüphelilere isnat edilen eylemleri hangi tarihte öğrendiği, fiilleri ve faillerini öğrendiği tarihten itibaren TCK"nın 73/1. maddesinde öngörülen 6 aylık sürede şikayetçi olup olmadığı araştırılıp, şikayetin süresinde olduğunun belirlenmesi ve özel hayatın gizliliği suçundan kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunduğu sonucuna varılması halinde, 5560 sayılı Kanunun 24. maddesi ile değişik CMK"nın 253/1-a madde, fıkra ve bendi gereğince uzlaşma kapsamında olan özel hayatın gizliliği suçundan dolayı CMK"nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma işlemleri gerçekleştirildikten sonra, toplanacak delillere göre ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturmaya ve yetersiz gerekçeye dayalı olarak Rize Cumhuriyet Başsavcılığınca 23.07.2019 tarihli ve 2018/7887 soruşturma, 2019/2647 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verildiği anlaşıldığından, anılan karara karşı yapılan itirazın belirtilen şekilde inceleme yapılmasından sonra sonuçlandırılması yerine reddine ilişkin mercii Rize Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.10.2019 tarihli ve 2019/1852 değişik iş sayılı kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle;
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen ihbarnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Rize Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.10.2019 tarihli ve 2019/1852 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde Sulh Ceza Hâkimliğince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.