Hukuk Genel Kurulu 2017/1307 E. , 2019/1064 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 23.01.2014 tarihli ve 2012/113 E., 2014/27 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 05.06.2014 tarihli ve 2014/5693 E., 2014/10533 K. sayılı kararı ile:
"... Davacı, davalı aleyhine bonoya dayalı olarak başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacıyla ve... Tic. ile herhangi bir ticari ilişkisi bulunmadığını ve borcu da olmadığını, dava konusu senedin zamanaşımına uğradığını ve zamanaşımı nedeniyle temel ilişkiye dayanarak keşideciye müracaat edemeyeceğini, davacı tarafından kendisine mal teslimi olmadığını, malın teslim edildiğini davacı alacaklının ispatla mükellef olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davalının duruşmadaki beyanında senetteki imzanın kendisine ait olduğunu ve senet bedelinin ödenmediğini ikrar ettiği, senedin ödendiğine dair yazılı bir delil de ibraz etmediği, senedin vade tarihi olan 25.10.2008 tarihi ile takip tarihi olan 09.09.2011 tarihi arasında 3 yıllık süre geçmediği ve senedin zamanaşımına uğramadığı, halen kambiyo senedi vasfı yitirilmediği, Senet üzerinde ""bedeli malen ahzolunmuştur "" ibaresi mevcut olması nedeniyle, lehtara malların teslim edilmediğini iddia eden borçlunun bu iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiği, dosyaya malların teslim edilmediğine dair davalı tarafından ibraz edilmiş yazılı bir belge de bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne ve Senedin vade tarihi ile takip tarihi arasındaki mahkemece hesaplanan işlemiş yasal faiz miktarının 646,64 TL olarak tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Davalı 818 sayılı BK."nun 101. maddesi (6098 sayılı BK"nun 117. maddesi) uyarınca icra takibinden önce temerrüde düşürülmediğinden dava sonucunda işlemiş faize karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir..."
gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan alacağını tahsil amacı ile Beypazarı İcra Dairesinin 2012/589 E. sayılı dosyası ile takibe geçtiklerini, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu beyan ederek davalının itirazının iptali ile %40 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun olmadığını, dava konusu senedin zamanaşımına uğradığını, mal teslimi olmadığını, malın teslim edildiği olgusunu davacı alacaklının ispatla mükellef olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Yerel Mahkemece senedin zamanaşımına uğramadığı, kambiyo senedi vasfını yitirmediği, senet üzerinde ""bedeli malen ahzolunmuştur"" ibaresinin bulunduğu, bu durumda malların teslim edilmediğini iddia eden borçlunun bu iddiasını yazılı delille ispatlamak zorunda olduğu, bu hususta dosyada malların teslim edilmediğine dair davalı tarafından ibraz edilmiş yazılı bir belge de bulunmadığı, açıklanan nedenler ile davalının borca, zamanaşımına ve malların teslim edilmediğine ilişkin itirazlarının haksız ve yersiz olduğu, davalı borçlunun faiz itirazı yönünden; her ne kadar takip açılırken ticari faiz hesaplanarak işleme konmuş ise de taraflar arasındaki işin ticari iş olmadığı gibi, yapılan takip de ilamsız icra takibi olduğundan işlemiş faizin yasal faiz olarak hesaplanmasının gerekeceği, senedin vade tarihi ile takip tarihi arasındaki mahkemece hesaplanan işlemiş yasal faiz miktarının ise 646,64TL olup davalının faiz itirazının haklı olduğu kanaatine varıldığı, ayrıca şartların mevcudiyeti kabul edilerek icra inkâr tazminatına hükmedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalı borçlunun Beypazarı İcra Dairesinin 2012/589 E. sayılı dosyasındaki 2.500,00TL asıl alacak ve 646,64TL işlemiş yasal faiz olmak üzere toplam 3.146,64TL alacağa ilişkin itirazın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2.500,00TL asıl alacak üzerinden hesaplanacak %40 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; dava konusu senedin zamanaşımına uğramadığı ve kambiyo vasfını da yitirmediğine göre kambiyo vasfındaki senette vade tarihinden itibaren faiz yürütülmesinde bir hukuka aykırılığın bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından yasal faiz için borçlunun icra takibinden önce temerrüde düşürülmesinin gerekip gerekmediği, kambiyo vasfında olduğu uyuşmazlık dışı bulunan senedin vade tarihinden itibaren işlemiş faize karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce uyuşmazlık konusu alacak miktarının temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi;
“Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanun’lara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
Direnme kararının verildiği 22.01.2015 tarihinde bu miktar 2.080,00TL’dir.
16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Yeri gelmişken eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır:
Davacı vekili, Beypazarı İcra Dairesinin 2012/589 E. sayılı dosyası ile takip yapıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptalini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile; davalı borçlunun Beypazarı İcra Dairesinin 2012/589 E. sayılı dava dosyasındaki 2.500,00TL asıl alacak ve 646,64TL işlemiş yasal faiz olmak üzere toplam 3.146,64TL alacağa ilişkin itirazın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2.500,00TL asıl alacak üzerinden hesaplanacak %40 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine yönelik verilen karar, Özel Dairece sadece işlemiş faiz yönünden bozulmuş, işlemiş faiz dışında kalan bölümü kesinleşmiştir. Zira dosya kapsamından davacının 646,64TL işlemiş faiz alacağı yönünden mahkemece önceki hükümde direnilmiştir. Belirtilen ve direnmeye konu bu miktar, direnme kararının verildiği 22.01.2015 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 2.080,00TL’nin altındadır.
Hâl böyle olunca direnme kararının verildiği 22.01.2015 tarihi itibariyle uyuşmazlık konusu işlemiş faiz alacağının açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı ve bu itibarla davalı vekilinin temyiz isteminin reddi gerektiği anlaşılmaktadır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 15.10.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.