Hukuk Genel Kurulu 2013/415 E. , 2014/199 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/10/2012
NUMARASI : 2012/819-2012/1287
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7.Sulh Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 20/03/2012 gün ve 2011/2241 E., 2012/354 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 28/06/2012 gün ve 2012/8274-11407 sayılı ilamı ile;
(...Dava, haksız fiil nedeniyle uğranılan maddi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan çalışmalar sırasında kendisine ait kablo TV hattına zarar verildiğini öne sürülerek maddi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalının dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen dosyaya savunma sunmadığı ve duruşmalara katılmadığı anlaşılmaktadır.
Bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere yaptığı işlemler de verilen kararın neticesi olan birer idari eylemdir. Davacı, davalı A.. B.."nin yaptığı çalışmalar sırasında Kablo TV hattına zarar verdiğini ileri sürerek, hizmet kusuru niteliğindeki eylemine dayandığına göre bu tür isteklerin, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi gereğince, idari yargı yerinde tam yargı davası olarak ileri sürülmesi gerekir. Bu davalara bakma görevi idari Yargı yerine aittir. Mahkemece; dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, belediyenin yol çalışmaları esnasında davacıya ait kablolara verdiği zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Davacı, davalı Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan çalışmalar sırasında kendisine ait kablo TV hattına zarar verildiğini öne sürülerek maddi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalının dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen dosyaya savunma sunmadığı ve duruşmalara katılmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine; Özel Dairece yukarıda metni başlık bölümünde alınan ilam ile bozulmuş; yerel mahkeme, davalının eyleminin haksız fiil niteliğinde olduğu, bu davaya bakma görevinin de adli yargıda olduğu gerekçesi ile önceki kararında direnmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen eylemin haksız fiilden mi, yoksa hizmet kusurundan mı kaynaklandığı; varılacak sonuca göre davanın idari yargıda mı yoksa adli yargıda mı görülüp sonuçlandırılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
11.02.1959 gün ve E:1958/17, K:1959/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 1.bendinde açıkça ifade edildiği gibi; bir kamu kurumu tarafından verilen kararlar üzerine plan ve projesine göre bir yol yapılması dolayısıyla evinin duvarı yıkılan veya bodrumunu sel basan, su tesisinin bozukluğu yahut bakımındaki ihmal yüzünden tarlasını sular basıp, tarlası kullanılamaz hale gelen kimsenin uğradığı zararlar gibi zararlar, idari kararın ve fiilin neticesinde meydana gelen zararlardır.
Zira bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp, o plan ve projeler gereğince işi görmesi de kararın neticesi olan birer idari eylemdir. O halde bu fiillerden doğan zararların ödettirilmesi istekleri, 2557 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2.maddesi hükmünce bir tam yargı davasıdır ve bu davalara bakmaya idari yargı yeri görevlidir.
Kısaca; 11.02.1959 gün ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, kamu kuruluşlarının verdikleri kararlar sonunda plan ve projelerine uygun olarak tesisler yaptırmış olmaları ya da bu tesisleri kullanmaları yahut tesislere bakmaları nedeniyle kişilerin uğramış oldukları zararların ödetilmesine ilişkin davalar idari davalardan olup, bu tür davalara bakmaya idari yargının görevli olduğu benimsenmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 06.12.1999 gün ve E:1999/38 K:1999/40 sayılı kararında ise; “idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu” vurgulandıktan sonra; “Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; dolayısıyla, olayda hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2.maddesinde ‘idari dava türleri’ arasında sayılan ‘idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası’ kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağına” işaret edilmiş ve idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açılan davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Gerçekten, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak "tam yargı" davaları idari yargı yerinde görülür ve çözümlenir. İdari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelere denilmektedir. İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir.
Kamu idare ve kurumlarının, kamu otoritesinin (egemenlik hakkının) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan doğan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusudur.
O halde; kamu kurumlarının faaliyet alanı içerisine giren kamu hizmetlerini yerine getirirken sebebiyet verdikleri zararların tazmini için açılan davaların hizmet kusuruna dayanması nedeniyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2. maddesi gereğince idari yargı yerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Nitekim aynı ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2007 gün ve 2007/4-141-188 sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Somut olayda; davalı idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu proje çerçevesinde yol çalışması yaptığından ve yol çalışması sırasındaki kazı nedeniyle zararın doğduğu ileri sürüldüğünden, dava, hizmet kusuruna dayanmakta olup, tam yargı davası niteliğindedir. Böyle bir uyuşmazlığın ise idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.
Genel Kurulda’ki görüşmeler sırasında bazı üyelerce, davalı idarenin söz konusu işi taşaron bir firmaya yaptırdığı ve davaya konu zararın taşaron firma tarafından meydana getirildiğinden, Borçlar Kanunu’nun adam çalıştıranın sorumluluğu ilkelerine göre, eldeki uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği, bu bakımdan görevin adli yargı mahkemelerinde bulunduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.
Yukarıda belirtilen maddî ve yasal olgular dikkate alındığında; mahkemece dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesi doğru değildir.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05/03/2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.