13. Hukuk Dairesi 2015/30921 E. , 2017/12394 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı ..... ile 19.12.2013 tarihinde avukatlık ücret sözleşmesi imzaladıklarını, davalı adına ... 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/820 esas sayılı dosyada 57.500,00 TL değerli alacak davası açtığını, 05.02.2014 tarihinde davalının davacıyı azlettiğini, azlin vekalet ücreti ödememek ve sulh olmak için yapıldığını, diğer davalı şirketin sulh nedeniyle avukatlık ücretinden sorumlu olduğunu, davalı .... ın sulhun bir şartı olarak davadan feragat ettiğini, sözleşmeye göre 21.000,00 TL vekalet ücreti alacağının tahakkuk ettiğini, davalıların avukatlık ücretinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını bu nedenlerle 5.000,00 TL akdi, 5.000,00 TL karşı yan vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve masraf alacağı 654,45 TL’nin davalı Esrafil Karabacak’tan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., davanın reddini dilemiştir.
.... , herhangi bir cevap vermemiştir.
Mahkemece, ... yönünden davanın reddine, davacının davalı .... ile imzaladığı yazılı ücret sözleşmesi gereğince talep edebileceği akdi avukatlık ücretinin 14.375,00 TL olduğuna, bu bedelin davalı .... ’tan alınarak davacıya verilmesine, bu alacaktan 5.000,00 TL için dava tarihinden bakiyesi için ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı yasanın 297/1-b bendi uyarınca hüküm başlığında tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerinin yer alması gerekir. Davalı Esrafil Karabacak’ın isminin "..." olarak yazılması usul ve yasaya aykırıdır.
2-Dava, akdi ve yasal vekalet ücretinden davalıların müştereken ve müteselsilen mesul olduğu iddiasıyla, bu alacağın tahsili istemine ilişkin olup; dosya kapsamı incelendiğinde, 24.12.2013 tarihinde davalı .... adına Avukat ... tarafından .... aleyhine 57.500,00 TL dava değerli maddi tazminat davası açıldığı, dava açıldığı tarihte tüm harçlar ve yargılama giderlerinin mahkeme veznesine yatırıldığı, 28.01.2014 tarihinde.... ’ın davacı avukatı azlettiği, 26.02.2014 tarihinde davalıların ibranameyi imzaladıkları ve davalı.... ’ın davadan feragat ettiği, ... 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/820 esas, 2014/427 karar sayılı kararında; dava sırasında yapılan ödeme ile alınan ibraname ile davanın konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir. Her ne kadar davacı azledilse de, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, azlin haksız olduğu, davacının vekalet ücretini hak ettiği kabul edilmelidir.
Davanın dayanağını teşkil eden Avukatlık Kanunu"nun 165.maddesinde, “sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf, avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda avukata karşı müteselsilen sorumludurlar.” hükmü mevcut olup, davanın sulh ile sonuçlanması halinde, avukat müvekkilinden aralarındaki ücret sözleşmesinde kararlaştırılan miktarın tamamını isteyebileceği gibi davada sulh olunan miktara göre karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini de isteyebilir. (Bkz. HGK’nın 16.2.1994 T. 1993/13-810 Esas 1994/60 Karar sayılı kararı) Aynı sorumluluk, müvekkille sulh anlaşması yapan karşı taraf için de geçerlidir. Avukatla müvekkili arasında ücret sözleşmesi bulunmaması (veya sözleşmenin geçersiz olması) halinde, müvekkilin ve müvekkille sulh anlaşması yapan hasmın, sulh olunan miktar üzerinden, gerek Avukatlık Kanununun 164/4. maddesinde düzenlenen (müvekkilin avukata ödemesi gereken) akdi vekalet ücretinden, gerekse Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesinde düzenlenen (hasma tahmili gereken) vekalet ücretinden müteselsilen sorumlu olduklarının kabulü gerekir. Burada, kanundan doğan teselsül hallerinden biri söz konusu olup, Borçlar Kanununun 142. maddesinde düzenlenen "alacaklı, müteselsil borçluların cümlesinden veya birinden borcunun tamamen veya kısmen edasını istemekte muhayyendir" hükmüne göre, müteselsil sorumluluğun gereği olarak, sulh sözleşmesinin taraflarının her biri borcun tamamından sorumludur. Buna göre alacaklı alacağının tamamını, her iki taraftan da talep edebileceği gibi, dilerse sadece birinden de talep edebilir. Somut olayda Avukatlık Kanunu 165. maddesinin uygulanması gerektiği açıktır.
Avukat tarafından takip edilen dosyada tarafların sulh olmaları halinde vekil eden, avukatı ile aralarındaki adiyen düzenlenmiş olsa dahi sözleşmede belirtilen miktarı avukatına karşı ödemek zorundadır. Avukatla vekil edeni arasında adiyen düzenlenen ücret sözleşmesini hasmın kabul etmemesi halinde, ancak HUMK 299.(HMK 215. md) maddesinde belirtilen şartların gerçeklemesi halinde, yani resmi olmayan senetlerin notere ibrazı, resmi bir işleme esas tutulması, imza edenin ölümü, veya imza etme alacağını ortadan kaldıran bir olayın vuku gibi hallerde üçüncü kişileri de bağlayacağı için hasım da sözleşmede belirtilen ücretten sorumludur. Bu hususun ispatı ise davacı avukata aittir. İspat edilemediği takdirde hasım sözleşmede belirlenen ücretten sorumlu olamaz. Hasım bu gibi hallerde veya sözleşme bulunmaması, sözleşmedeki ücretin geçersiz olması halinde gerek vekil eden gerekse hasım sulh olunan miktar, sulh olunan miktar belli değilse mahkemece gerçek sulh olunan miktar araştırılarak bulunacak miktar, Avukatlık Kanununun 164/4. maddesine göre ücret belirlenmelidir.
Somut olayda, davacı ile davalı .... arasında düzenlenen 19.12.2013 tarihli Avukatlık ücret sözleşmesinin, davacı avukat olarak takip ettiği tazminat dosyasında tarafların sulh oldukları miktarın, akdi ve yasal vekalet ücretinden davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıktır. Hal böyle olunca, mahkemece açıklanan bu ilke ve esaslara göre bilirkişi incelemesi yapılarak karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmeyle, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.