Hukuk Genel Kurulu 2017/2138 E. , 2019/1063 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 1.Tüketici Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.07.2013 tarihli ve 2012/919 E., 2013/955 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 13.05.2014 tarihli ve 2013/30310 E., 2014/15316 K. sayılı kararı ile;
"...Davacı, dava konusu taşınmazı 400.000.00TL bedelle bankadan konut kredisi çekerek ..."dan aldığını, taşınmazın davalı Gül İnşaat tarafından yapıldığını, 2012 yılı Temmuz ayında komşusundan taşınmazın toprak kayması nedeniyle ayıplı olduğunu öğrendiğini, davalı ile yaptığı şifahi görüşmelerin sonuç vermemesi üzerine dava açmak zorunda kaldığını ve ayıp nedeniyle taşınmaz bedelinin indirilmesi gerektiğini ileri sürerek 150.000.00TL"nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalıdan satın alının taşınmazın gizli ayıplı olarak inşa edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davacı, dava dilekçesinde taşınmazı 28.04.2011 tarihinde aldığını 2012 yılı Temmuz ayında taşınmazın gizli ayıplı olduğunu komşularından öğrendiğini ve ayıbın giderilmesi için davalı ile yaptığı şifahi görüşmelerin sonuç vermemesi üzerine dava açtığını beyan etmiştir.
4077 sayılı Kanunun 4.maddesinin 2.fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununda gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, 4077 sayılı TKHK’nın 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, Borçlar Kanununun bu konudaki 198. maddesi uygulanacaktır. Borçlar Kanununun 198. maddesine göre, alıcı, teslim aldığı malı örf ve âdete göre, imkân hâsıl olur olmaz muayene etmek ve satıcının tekeffülü altında olan bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya derhal ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda adi bir muayene ile meydana çıkarılamayacak bir ayıp mevcut olup da, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa, bu durumu da derhal satıcıya ihbar etmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. BK.’nun 198. maddesinde öngörülen süre içinde ihbar edilmeyen ayıplar için dava açılamaz.
Mahkemece, davacının ayıp ihbarında bulunulmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Oysa davacı taşınmazdaki ayıbı 2012 yılı Temmuz ayında öğrendiğini, davalı müteahhit ile şifahi görüşmeler yaptığını ve sonuç alamayınca dava açmak zorunda kaldığını beyan etmiş olup davanın 14.08.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının dava konusu taşınmazda ki ayıbı öğrenince makul sürede dava açtığı ve dava açmakla ayıp ihbarında bulunduğunun kabulü gerekir. Hal böyle olunca; mahkemece, davacının taşınmazdaki ayıbı öğrenmesi üzerine makul süre içinde dava açtığı ve süresinde ayıp ihbarında bulunduğu kabul edilerek davanın esasına girilip taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddi yönünde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir..."
gerekçesi ile hükmün bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, satın alınan konutta gizli ayıp iddiasına dayalı semenin tenzili istemine ilişkindir.
Mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuş; mahkemece önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme kararı, davacı vekilince temyize getirilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda, davacının Borçlar Kanununun 198. maddesi hükmündeki “derhal ihbar” mükellefiyetini dava açma suretiyle yerine getirmiş sayılıp sayılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, Özel Daire bozma kararına karşı davalı ... A.Ş. vekili ve davalı ... vekilinin karar düzeltmeye geldiği, TEB A.Ş. vekilinin karar düzeltme isteminin reddedildiği ancak ... vekilinin karar düzeltme istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği, gelinen bu aşamada davalı ... vekilinin bozma ilamına yönelik karar düzeltme itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki karar düzeltme, hukukumuzda istinaf yolunun bulunmadığı dönemde kabul edilmiş bulunan bir kanun yoludur. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’a paralel olarak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) karar düzeltme ile ilgili hükümlere (HUMK m.440-444) yer verilmemiştir. Ancak HMK’nın geçiçi 3. maddesi düzenlemesinde bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörüldüğü için HUMK"nın temyize ilişkin hükümleri (m.427-444) ile karar düzeltmeye ilişkin hükümleri (m.440-442) uygulanmaya devam edilecektir.
Karar düzeltme, Yargıtayın temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu kararlarına karşı tanınmış olağan bir kanun yoludur. Kanun yolu denince kural olarak, temyiz yolunda olduğu gibi bir kararın üst mahkeme tarafından incelenmesi anlaşılır. Oysa karar düzeltme yolunda karar düzeltme talebi, bu kararı vermiş olan Yargıtay dairesinde incelenip karara bağlanır. Bu nedenle karar düzeltme yolu, Yargıtayın temyiz incelemesi sırasında yapmış olduğu hatalardan dönmesini sağlayan, temyiz yolunun devamı niteliğinde kendine özgü bir kanun yoludur.
Yargıtay hukuk dairesine karar düzeltme incelemesi için gelen dosyalar öncelikle karar düzeltme talebinin süresi içinde olup olmadığı, Yargıtay kararının düzeltilmesi istenebilecek kararlardan olup olmadığı ve diğer usul eksiklikleri yönlerinden ön incelemeye tabi tutulur. Ön inceleme yetkisi, her hâlde Yargıtaya (kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulan Hukuk Dairesine) aittir.
Somut olayda, davalılardan TEB A.Ş. vekilinin 16.07.2014, ... vekilinin 18.07.2014 havale tarihli dilekçeleri ile karar düzeltme isteminde bulundukları, Özel Dairenin 04.02.2015 tarihli ve 2014/35976 E., 2015/2584 K. sayılı kararıyla sadece TEB A.Ş. vekilinin karar düzeltme isteminin incelenerek talebin reddine karar verildiği, ... vekilinin karar düzeltme isteğiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, karar düzeltme yolunun usulüne uygun bir şekilde kullandırıldığı kabul edilemeyeceğinden, davalılardan ... yönünden karar düzeltme incelemesinin yapılmamış olması HMK"nın 27. maddesinde (HUMK m.73) düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına, buradan hareketle 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesindeki adil yargılanma hakkına aykırıdır.
Sonuç olarak, HUMK"nın 440. ve devamı maddelerinde belirtilen kanun yolu tamamlanmadan direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı kaldırılarak, davalı ... vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmiş; bu nedenle direnme kararına yönelik temyiz itirazları bu aşamada inceleme konusu yapılmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, Yerel Mahkemenin 14.04.2015 tarihli ve 2015/293 E. 2015/513 K. sayılı direnme kararının kaldırılmasına, davalılardan ... vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK"nın geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan HUMK’nın 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.