3. Hukuk Dairesi 2017/14824 E. , 2018/3047 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesi ile; ölen eşinden dolayı dul aylığı alan davalının tekrar evlendikten sonra da bu aylığı almaya devam ettiğini, 01.10.1998-30.06.2007 tarihleri arasında davalıya 30.793,65 TL yersiz ödeme yapıldığını, başlatılan icra takibine haksız itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir .
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz işletilmesine, icra inkar tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiş, taraf vekillerince temyiz edilen bu hüküm Dairemizin 28.03.2016 tarih ve 2015/6576 2016/4677 K. sayılı ilamıyla ".... dava açmak üzere emir vermeye yetkili makamın davalı hakkında onay tarihi araştırılmak suretiyle sonucuna göre zamanaşımı defi hakkında bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı defi hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeksizin esasa girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir" gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne,
davalının ... 1. İcra Müdürlüğünün 2009/7937 sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline, % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, özel kanun niteliğindeki 5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Kanunundan kaynaklanan alacak için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4. maddesinde, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir.
Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır…” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda mahkemece, kararın gerekçe kısmında yargılamanın safahatı anlatıldıktan sonra herhangi bir açıklama yapılmaksızın, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun "Yersiz ödemelerin geri alınması" başlıklı 96/1-a maddesindeki düzenlemeler doğrultusunda hatalı işlemin tespiti tarihinden itibaren geriye dönük 10 yıllık süreye ilişkin fazla ödemenin davalıdan tahsil edilebileceğinin tespitine yönelik bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davaya konu uyuşmazlık dayanağı fazla ve yersiz ödemelerin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunundan kaynaklanmakta olup, fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan davacı kurum alacağına ilişkin miktarın ve bu bağlamda hatalı işlemin tespiti tarihinden itibaren geriye dönük olarak ne kadar süre için fazla ve yersiz ödemelerin istenebileceği konusunun 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunundan hareketle çözümlenmesi gerekmektedir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen 10.03.2014 tarih ve 2013/11213 E. 2014/5112 K. sayılı bozma ilamında da " Eldeki uyuşmazlığın çözümünde ne 506 sayılı Kanun, ne 1479 sayılı Kanun, ne de 5510 sayılı Kanunun uygulama yeri bulunmamakta olup, taraflar arasındaki hukuki ilişki ile çekişmenin niteliği ve dayandığı hukuki sebep dikkate alındığında, uyuşmazlığın çözümünde anılan Kanunlar yerine 5434 sayılı Kanunun uygulama yeri bulunduğunun" ifade edildiği görülmektedir.
Bu meyanda; 5434 sayılı Kanunun 121. maddesinde yer alan (Mülga 31/05/2006-5510/106 md); "Her ne suretle olursa olsun istihkaklarından fazla yapılan ödemeler, ilgililerin, varsa sonraki her çeşit istihkaklarından hüküm alınmaksızın kesilmek suretiyle geri alınır. Ancak ilgili, Sandıkça yapılan bu muamelenin yersizliği hakkında Danıştayda dava açabilir.(Ek: 7/5/1986 - 3284/17 md.)
Herhangi bir nedenle Sandık tarafından ilgililere istihkaklarından fazla veya yersiz olarak yapılan ödemelerin, bu hatalı işlemlerin düzeltildiği tarihten geriye doğru hesap edilecek beş yıllık tutarları tahsil edilir. Tahsilin ne şekilde yapılacağı yönetmelikle düzenlenir." şeklindeki düzenleme karşısında davacı kurum davalıdan hatalı ödemenin tespit edildiği tarihten itibaren geriye doğru ancak 5 yıla ilişkin fazla ödemenin tahsilini talep edebilecektir.
Hal böyle olunca, mahkemece, davacı kurumun talep edebileceği hatalı ödemenin tespiti tarihinden itibaren geriye doğru 5 yıla ilişkin fazla ödeme miktarının belirlenerek, bu hususta gerekirse bilirkişiden ek rapor alınarak hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken, 5510 sayılı Kanunun 96/1-a maddesi hükmü uyarınca hatalı ödemenin tespiti tarihinden itibaren geriye doğru 10 yıla ilişkin hatalı ödeme miktarının tahsil edilebileceği yönündeki bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne dair yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3- Kabule göre de; İcra İflas Kanunun 67. maddesindeki düzenlemeye göre davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi için davaya konu alacağın gerçek miktarının belli olması veya belirlenebilmesi için bütün unsurlarının borçlu tarafından bilinebilecek nitelikte bulunması, hakimin takdirine bağlı olmaması gerekir. Somut olayda davacı tarafın davalıdan isteyebileceği miktarın tespiti bakımından bilirkişi raporu alınması gerektiği ve bu itibarla alacağın likit ve belirli olmayıp yargılama gerektirdiği gözönünde bulundurulduğunda davacının icra inkar tazminatına yönelik talebinin reddine karar verilmesi gerekirken bu konudaki istemin kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda 1.bentte belirtilen nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3. bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.