14. Hukuk Dairesi 2016/678 E. , 2018/6281 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.03.2007 gününde verilen dilekçe ile mera sınırlandırılmasının iptali ile tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı, ... merkez ... Köyünde bulunan doğusu ..., kısmen ..., batısı yol, ... ve kısmen ..."e ait yer, güneyi ... ile çevrili bir hektar; aynı yerde doğusu dere ve kısmen yamaç, batısı ... Tarlası, kuzeyi yamaç ve kısmen yol, güneyi kendi çayırı ile çevrili bir hektar, yine aynı köyde ... mevkiinde tarafları şarken Kiraç ve kısmen ... Tarlası, garben dağ eteği ve kısmen ..., ... kısmen ... ve kısmen ..., ... tepe ile çevrili taşınmazların babasından miras yolu ile kendisine kaldığını, kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların mera parseli olarak sınırlandırıldığını, ileri sürerek adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hükmü, davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Dava, mera olarak sınırlandırılan yerin tapu kaydına dayanılarak tescili istemine ilişkindir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m. 3,4).
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; dayanak kayıtların yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece yapılan inceleme ve araştırma uyuşmazlığı çözmeye, sağlıklı sonuçlara ulaşmaya yeterli değildir. Davacının dayandığı tapu kayıtları ve komşu taşınmazların tapu ve dayanak kayıtları getirtilerek mahallinde uygulanmalı, davacının dayandığı tapu kayıtlarına istinaden başka yerden taşınmaz tescil edilip edilmediği araştırılmalı, yöreyi bilen ve davalı köy ile ve dava konusu taşınmazın bulunduğu köy dışındaki köylerden yaşlı bilirkişiler ve uzman bilirkişiler eşliğinde mahallinde keşif yapılmalı, bu kayıtların dava konusu yere ait olduğu tespit edilir ise kayıt sınırları gayri sabit (değişebilir) sınır ise miktarı ile geçerli olduğu da dikkate alınarak, fen bilirkişisine kroki düzenlettirilmeli ve kurularak hükümde sınırlandırılması iptal edilen mera parselleri ve miktarı belirtilerek, son parsel numarası verilerek infaza elverişli hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda değinilen biçimde inceleme ve araştırma yapılmaksızın noksan soruşturmayla hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.10.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.