14. Hukuk Dairesi 2018/1569 E. , 2018/6244 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 11.01.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 13.12.2012 tarih, 2012/4676 Esas, 2012/15075 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 08.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R
Dava, imar uygulamasının iptali nedeniyle kök parselin ihyası isteğine ilişkindir.
Mahkemece, ".... Belediyesi ile ... Belediyesi hakkında husumet yokluğundan davanın reddine, çekişme konusu taşınmaza dayanak imar uygulamalarının idari yargıda iptal edildiği gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne " dair verilen hükmün, davacı Hazine vekili ve davalı ... vekilince temyizi üzerine; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin,13.12.2012 tarih, 2012/4676 Esas, 2012/15075 Karar sayılı ilamıyla "...mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulamanın hüküm kurmaya elverişli olduğunu söylebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki; mahallinde yapılan uygulama neticesinde teknik bilirkişinin çekişme konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğu halde tescil edilmeden üzerine imar uygulaması yapılan alanlardan olduğunu bildirdiği, ancak bilirkişinin bu konudaki görüşünü sadece dosya arasına sunulan Tapu ve Kadastro Müfettişi .... tarafından düzenlenen 21.02.2008 tarihli rapora dayandırdığı, buna karşılık evrak arasına alınan tescil bildirim beyannamesinde 24164,51 m2 olan 1381 nolu parselin, 704 nolu parselin yola terkininden meydana geldiğinin belirtildiği, ne var ki bu hususlardaki çelişkinin giderilmediği, özellikle dava konusu yapılan 437,52 m2"lik bölümün imar uygulamasından önceki vasfı ile Hazine ile ilgisinin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmadığı, öte yandan, çekişme konusu yerin Belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hususu üzerinde de durulmadığı görülmektedir.
Hal böyle olunca; öncelikle 1381 nolu parselin tapu kaydı ile ilk tesisinden itibaren geldi tapu kayıtlarının evrak arasına alınması, ondan sonra yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bu konuda gösterdikleri tüm delillerin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda; "... hakim değişikliği nedeni ile önceki tutanaklar okundu şeklinde bir cümle ile hakim değişikliği tutanağa yazılıp yargılama kaldığı yerden sürdürülüyor ise de, keşfin yapılması, tanıkların dinlenmesi, bilirkişi raporlarının denetlenmesi gibi önceden toplanan delillerle yorum ve değerlendirmede zorluklarla karşılaşılacağı, usul hükümleri ve ekonomisi gereğince yeniden aynı delillerin toplanması imkanı olmadığı, davayı tarafların hazırlaması ilkesi gereğince yeniden delil istenmesinin de mümkün olmadığı, yoğun iş yükü ve çalışma süreci altında adil yargılama süresini de geçmemek üzere yargılamayı hızlandırarak değerlendirme yapılıp, tarafsızlık ilkesi de korunularak toplanan deliller değerlendirilerek davanın reddi sonucuna ulaşıldığı" gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmuş olmakla bozma gereklerinin aynen yerine getirilmesi zorunlu olup, bu durum usuli kazanılmış hakkın bir gereğidir. Kaldı ki imar parsellerinin hukuki dayanağını teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilip kesinleşmesi ile imar parsellerinin TMK"nın 1025. maddesinde öngörülen yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Mahkemece, bozma ilamında belirtilen eksiklikler doğrultusunda araştırma yapılarak işin esası hakkında karar verilmesi gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamına aykırı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davanın tüm davalılar yönünden aynı sebeple reddine karar verildiği halde, kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, herbir davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.10.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.