Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/484
Karar No: 2014/145

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/484 Esas 2014/145 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/484 E.  ,  2014/145 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 04/09/2012
    NUMARASI : 2012/127-2012/333

    Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 29.09.2009 gün ve 2005/126 E.,-2009/336 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.11.2011 gün ve 2010/4805-2011/15507 karar sayılı ilamı ile;
    (...Davacılar vekili, müvekkillerinden M.. A..’ın 11.08.2004 tarihinde davalı kurumun işlettiği trenin bir başka trene çarpmasıyla meydana gelen kazada yaralandığını, sağ bacağının kalça hizasından kesildiğini, müvekkilinin malul kaldığını ve diğer müvekkilleri baba, eş ve çocuğunun bu olay nedeniyle manevi zarara uğradıklarını, ayrıca kazazede müvekkiliyle babası Ali arasında ölünceye kadar bakma sözleşmesi imzalandığını, kaza nedeniyle bu edim ifa edilemeyeceğinden müvekkili Ali’nin ölünceye kadar bakım, gıda, giyim, sağlık ve benzeri temel ihtiyaçlarının da tanziminin gerektiğini ileri sürerek, müvekkillerinden Mustafa için şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat, 200.000,00 TL manevi tazminat, müvekkillerinden baba Ali için 50.000,00 TL, eş Ayşe için 40.000,00 TL ve çocuğu Merve için 30.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 25.09.2009 havale tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini maluliyet nedeniyle 152.619,42 TL, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin gereklerinin yerine getirilmesi için 85.535,19 TL, sağlık gideri olarak 15.090.04 TL ve muhtemel protez giderleri için 32.000,00 TL olmak üzere toplam 284.244,65 TL’ye yükseltmiştir.
    Davalı TCDD vekili, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, kazada davacılardan Mustafa’nın % 85 oranında malul kaldığı, diğer davacıların da eleme uğradıkları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacılardan Mustafa için toplam 284.244,61 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline, ıslahla artırılan bölüm için faiz talep edilmediğinden bu miktarın 1.000,00 TL’lik bölümüne olay tarihinden faiz işletilmesine ve Mustafa için 70.000,00 TL, Ali için 20.000,00 TL, Ayşe için 30.000,00 TL ve Merve için 20.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
    1) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2) Dava, demiryoluyla yolcu taşımada meydana gelen kazada yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
    Dava dilekçesinde yer alan maddi tazminat istemleri arasında davacılardan Mustafa ile babası Ali arasında bulunduğu iddia edilen ölünceye kadar bakma sözleşmesinin kazazedenin yaralanması nedeniyle ifa edilemeyeceğinden davalı demiryollarının ifa borçlusu kazazede Mustafa’ya tazminat ödemesi gerektiği ileri sürülmüş olup, mahkemece de bu istem kabul edilerek bu kalem talep için 85.535,19 TL tazminata hükmedilmiştir.
    Oysa, kaynağını Borçlar Yasası"nın 511. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan Yasa"nın 512. ve Türk Medeni Yasası"nın 545. maddesi gereğince resmi biçimde düzenlenmelidir. Resmi biçimde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilmesi mümkün değildir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.2.2008 günlü ve 2008/14-70 2008/104 s. kararı) .
    Bu durumda mahkemece, geçerliliği için resmi şekilde tanzim edilmiş olması gerektiği halde dava dosyasına ibraz dahi edilmeyen sözleşme gerekçe gösterilerek tazminata hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, kolluk araştırmasında belirtildiği üzere emekli maaşı alarak düzenli geliri, evi ve 25 dönüm tarlası bulunan A.. A..’ın kazazede M.. A..’a ölünceye kadar bakma şartıyla devrettiği yazılı bulunan dosyada mevcut tapu kayıtlarının bu tazminat istemine etkisi tartışılmadan hüküm tesisi de yerinde olmamıştır.
    3) Mahkemece, davacılardan M.. A..’ın yaralanma sonucu malul kalması nedeniyle, davacılardan eş için 30.000,00 TL, baba ve çocuk için ayrı ayrı 20.000,00 TL olmak üzere davacı kazazede için hükmedilen 70.000,00 TL manevi tazminattan ayrı olarak 70.000,00 TL manevi tazminatın daha davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Oysa mahkemece, kaza tarihi ve somut olayın kendine özgü tüm özellikleri göz önüne alınarak, davacılardan Ayşe, Ali ve Merve lehine daha ılımlı miktarlarda manevi tazminatlara karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kazazede yakınları açısından manevi tazminatın amacını aşar miktarlara karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
    4) Davacılar vekilinin temyiz istemlerine gelince; mahkemece davacılar vekilinin ıslah dilekçesinde faiz istemediği gerekçesiyle ıslahla artırılan bölüm için faize hükmedilmemiştir. Oysa, 25.09.2009 tarihinde verilen ıslah dilekçesiyle davacı tarafça yapılmak istenen dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarını artırmak olup, dava dilekçesinde talep edilmiş olan temerrüt faizi isteminin taraf iradesi göz önüne alındığında artırıma konu tazminat miktarını da kapsadığının kabulü gerekir.
    Bu itibarla, ıslah dilekçesiyle miktar itibariyle artırılan tazminat istemi için de temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
    Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle de kararın davacı yararına bozulmasına,)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, maddi tazminat istemine ilişkindir.
    Yerel mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmekte, davacılar vekili ise Yerel Mahkemece uyma kararı verilen kısım yönünden temyiz etmektedir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; usulüne uygun olarak resmi şekilde ölünceye kadar bakım sözleşmesin düzenlenmiş olup olmadığı ve kazazede M.. A.."ın maruz kaldığı haksız fiil nedeniyle bakım borcunu yerine getiremediğini ileri sürerek istediği tazminatla ilgili olarak yeterli bir araştırma yapılmış olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
    Somut olayın açıklığa kavuşturulabilmesi için öncelikle ölünceye kadar bakma sözleşmeleri üzerinde durmak gerekir.
    Genel olarak ölünceye kadar bakma sözleşmeleri kişilerin maddi olanakları bulunmasına karşın, kendilerini tam olarak güvende hissetmemeleri, özellikle hastalık, yaşlılık dönemlerinde kendilerine bakıp gözetecek, yakın ilgi gösterecek kimselere ihtiyaç duymaları, sıcak bir aile ortamına kavuşmak istemeleri gibi nedenlerle yaptıkları sözleşmelerdir, şeklinde tanımlanabilir (Eraslan Özkaya, Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi, Ankara 2007, s. 21).
    Ölünceye kadar bakma sözleşmesi 818 sayılı Borçlar Kanununun 511. maddesinde "kaydı hayat ile bakma mukavelesi akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı mallar iltizam etmesinden ibaret olan bir akittir" şeklinde tarif edilip tanımlanmıştır. Bu tarifte ölünceye kadar bakma akdini benzerlerinden ayırmaya yarıyan üç unsur yer almakta olup, bunlar ölünceye kadar bakma akdinin ivazlı bir akit olması, hayat boyunca bakımı zaruri kılması ve talih ve tesadüfe bağlı bulunmasıdır (Kenan Tunçomağ, Ölünceye Kadar Bakma Akdi, Ankara 1959, s. 24).
    Hukuk Genel Kurulu’nun 29.01.1997 gün ve 1996/7-704 esas, 1997/6 karar sayılı kararında, “ölünceye kadar bakma sözleşmesi iki yana borç yükleyen karşılıklı edimleri havi, talih ve tesadüfe bağlı bağımsız bir sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
    Kanun koyucu bazı sözleşmelerde tarafların daha iyi düşünmelerini sağlamak, ani kararlar, geçici heveslerle sözleşme yapmaların önlemek, sözleşme hükümlerinin iyi anlaşılmasını ve ispatını kolaylaştırmak için şekil koşulunu getirmiştir. Şekil koşulu sözleşmenin taraflarından bazen birini, bazende her ikisini, yahut üçüncü kişileri veya toplumun yararını korumak amacıyla konulmaktadır.
    818 sayılı Borçlar Kanununun 512. maddesi ölünceye kadar bakma sözleşmesinin miras sözleşmesi şeklinde düzenleneceğini, miras sözleşmesinin düzenlenme şekline ilişkin Medeni Kanunun 545. maddesi ise, miras sözleşmesinin geçerli olması için resmi vasiyet şeklinde düzenlenmesi gerektiğini, hükme bağlamıştır. Resmi vasiyetin ne şekilde düzenleneceğini açıklayan Medeni Kanunun 532. maddesinin 2. fıkrasında ise Resmi Vasiyeti düzenleyecek memurun "sulh hakimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli" olabileceği açıklanmıştır.
    818 sayılı Borçlar Kanununun 512, Medeni Kanunun 545 ve 532. maddeleri bir arada incelendiğinde ölünceye kadar bakma sözleşmesini ancak Sulh Hakimleri, noterler veya kanunlarca kendilerine yetki verilmiş diğer görevlilerin düzenleyebilecekleri anlaşılmaktadır.
    Medeni Kanunun 532. maddesinin 2. fıkrasında sözü edilen "kanunla kendisine yetki verilmiş diğer görevliler" olarak Tapu Kanununun 26. maddesi uyarınca tapu sicil muhafızı veya memurunun ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenleyip düzenleyemeyeceği hususunda gerek uygulamada ve gerekse bilimsel alanda görüş ayrılığı belirmiş 10.12.1952 tarih 4/5 E., K. sayılı Yargıtay Hukuk Bölümünün İçtihadı Birleştirme kararıyla duraksamalara son verilmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararına göre, bakım alacaklısının edimi tapulu taşınmazın devrine ilişkin bulunduğu takdirde Borçlar Hukukuna bağlı ölünceye kadar bakma sözleşmelerini Sulh Hakimi ve Noterlerin yanında tapu sicil muhafız ve memurlarının da düzenleyebileceği esası kabul edilerek uygulama bu yönde gelişmiştir (Özkaya, s. 54- 58).
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; davacılar vekili tarafından dosyaya ibraz edilen tapu senedi fotokopilerine göre taşınmazların edinme sebebinin A.. A.. sahibi bulunduğu üç parça taşınmazdan bir adedinin tamamını, iki adedinde ise hissesini “ölünceye kadar bakıp beslemek ve görüp gözetmek” şartı ile M.. A..’a devrinden adı geçen davacı adına tescil edildiği, ancak mahkemece tapu kayıtları celp edilerek dayanak belgeler arasında usulüne uygun düzenlenmiş ölünceye kadar bakma sözleşmesinin bulunup bulunmadığı denetlenmemiştir. Ayrıca sözkonusu olay nedeniyle davacı M.. A.. lehine iş gücü kaybından ötürü tazminata hükmedildiği görülmüştür.
    Bu durumda mahkemece usulüne uygun resmi şekilde düzenlenmiş ölünceye kadar bakma sözleşmesinin olup olmadığının araştırılması, böyle bir sözleşmenin varlığı halinde; davacı lehine iş gücü kaybı nedeniyle hükmedilen tazminatın, ölünceye kadar bakma sözleşmesi uyarınca davacının kaza tarihine kadar yaptığı bakımın ve Özel Daire bozma ilamında bahsedilen diğer hususların, bu tazminat istemine etkisi tartışılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığından hükmün Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda belirtilen ilave nedenlerle bozulması gerekmiştir.
    Azınlıkta kalan bir kısım üyeler ise, zarar henüz gerçekleşmemiş olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini bildirmiş iseler de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
    Hal böyle olunca; mahkemece, işaret edilen araştırmalar yapıldıktan sonra, belirtilen ilkeler ışığında bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve hatalı kabulle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Direnme kararı bu nedenlerle bozulmalıdır.
    S O N U Ç : 1- Davacılar vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
    2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının davalı vekiline geri verilmesine, aynı Kanun"un 440/I. maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.02.2014 gününde yapılan 2. görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi