13. Hukuk Dairesi 2017/7525 E. , 2017/12247 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalılar murisi ...ile ... 1. Noterliğinde düzenlenen 16/05/2001 tarihli 13930 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yaptığını, bu sözleşmeyle ... Çiftlik Mevkiinde .... tapunun 18 pafta 1415 parsel sayısında kayıtlı bulunan gayrimenkuldeki 12/3720 hissesinden 3/3720 hisseyi davalıların murisinden satın aldığını, sözleşmede kararlaştırılan bedeli davalılar murisine ödediğini ve parseldeki hissenin zilyetliğinin kendisine teslim edildiğini, davalıların satış vaadi sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra adına kayıtlı hisseyi tapuda üçüncü kişilere devir ve temlik ettiğini, tapu sicil müdürlüğüne müracaat ettiğinde davalıların hisselerini adlarına intikal ettikten sonra tapudan sattıklarını öğrendiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taraflarına sözleşme ile satılan 911,63 m² arsanın dava tarihindeki değerinden şimdilik 50.000,00 TL nin tazminat olarak faizi ile birlikte ödenmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 50.000,00 TL alacağın (talepte bağlı kalınarak) dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davaya konu 1415 nolu parseldeki 3/3720 payın 16.05.2001 tarihli noterde düzenlenen sözleşme ile davalılar murisi tarafından davacıya satışının vaad edildiği ve satış bedelinin tamamının peşin ödendiğinin yazılı olduğu, ancak 30.07.2004 tarihinde dava dışı 3. şahıslar adına tapu devrinin verildiği dosyadaki bilgi ve belgelerle tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Kaynağını, dava tarihinde yürürlükte olan Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 706 ve Noterlik Kanununun 89. maddeleri hükmü uyarınca, noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve tam iki tarafa borç yükleyen kişisel hak doğuran sözleşmelerdendir. Böyle bir sözleşme, “borç doğuran” bir sözleşme olarak geçerlidir ve davacı sübjektif imkânsızlık nedeniyle tasarrufi işlemin, yani ifanın yerine getirilememesi sonunda meydana gelen zararın tazminini, BK.’nun 96. maddesi gereğince satıcıdan isteyebilir. Yani burada ifa imkansızlığı nedeniyle taşınmazı devir ve temlik yükümünü yerine getiremeyen vaad borçlusu olan tarafın, ifa edemediği bu edim yerine karşı tarafa yani vaad alacaklısına tazminat ödeme yükümlülüğü söz konusu olacaktır. Davacı, bu durumda şahsi hakkının ifasının kusurlu olarak imkansız hale getirildiği tarihteki taşınmazın rayiç değerini davalılardan isteyebilir. Nitekim, konuya ilişkin sapma göstermeyen yargısal uygulamalar da bu doğrultudadır. O halde, davacı geçerli bir şekilde satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığı taşınmazın, edimini tam olarak yerine getiremeyen davalı mirasçılardan, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki değerini talep etmeye hakkı bulunmaktadır. Durum böyle mahkemece yapılacak iş: konusunda uzman bilirkişiler ile mahallinde keşif yapılarak, emsal taşınmazlar da dikkate alınıp tespit edilerek, bu konuda ayrıntılı, açıklayıcı ve denetime elverişli bir rapor alınması, davacının talebinin (taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek) değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir. Mahkemece, açıklanan hususlar göz ardı edilerek yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak eksik inceleme sonucu ve yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Yukarıda yapılan açıklamalara göre, mahkemece dava tarihi itibariyle mi yoksa satış tarihi itibariyle mi rayiç değerinin karara esas alındığı gerekçede belirtilmesi gerekirken, yazılı şekilde gerekçede bu hususun gözden kaçırılması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
3-Bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.