14. Hukuk Dairesi 2016/2756 E. , 2018/6215 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 07.02.2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat ve elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.10.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı; .... İli, ... İlçesi, 399 ada 401 parsel (Eski 111 parsel) sayılı taşınmazın maliki olduğunu, bu taşınmazda buğday yetiştirdiğini, davalı ... şirketinin batı yönünde komşusu olduğunu, davalı şirketin hazır beton üretimi sırasında atık sularını bırakmak suretiyle tarlasındaki kanalın tıkanıp taşmasına tarlasındaki mahsülün zarar görmesine neden olduğunu, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/32 D. İş sayılı dosyasıyla tespit yaptırdığını, tespit dosyasında bulunan bilirkişi raporunda belirlenen 1.865,75TL tutarındaki zararın ve 200,0 TL tespit masrafı olmak üzere toplam 2.065,75TL"nin davalıdan tazmini ve müdahalenin önlenmesini talep etmiştir
Davalı vekili, dava konusu zararın davalı şirketten kaynaklanmadığını, davalının faaliyeti sırasında önlemlerin alınmış olduğunu, çalışma alanı için gerekli altyapının bulunduğunu, davacının parselinin çok işlek bir toprak yolun kenarında bulunduğunu, bu yolun davacının taşınmazından 1 metre kadar yüksekte bulunduğunu, zararın yolun tozundan kaynaklanmış olabileceğini, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nin 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Somut olaya gelince; ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/32 D.İş sayılı dosyasında yapılan tespit sonucu alınan bilirkişi raporunda; davacının tarlasının yaklaşık % 30"luk kısmının çimento ve tozdan zarar gördüğü, yaklaşık % 45"lik kısmının ise kısmen zarar gördüğü, tarla kenarından geçen davalıya ait tesisten gelen atık suyun tahliyesi amacıyla yapıldığı anlaşılan toprak kanalın çimento kalıntılarıyla dolu olduğu tespit edilmiş, davacının zararının 1.865,75TL olduğu belirlenmiştir. Mahkemece, tespitten yaklaşık 3 yıl sonra 29.03.2013 tarihinde yapılan keşif sonrası dosyaya ibraz edilen 18.04.2013 tarihli bilirkişi heyeti raporunda tarlada ekili bulunan buğday ürününün sapa kalkma döneminde olduğunu, hasat zamanının haziran ayında olması nedeniyle keşif tarihi itibariyle bir zararın oluşmadığı tespit edilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporu ile 2010/32 D. İş sayılı dosyasındaki bilirkişi raporu ile arasında çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, yeniden keşif yapılmak suretiyle bahsi geçen bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden araştırma yapılarak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 01.10.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.