4. Hukuk Dairesi 2014/3659 E. , 2015/599 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Didim(Yenihisar) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/11/2013
NUMARASI : 2009/343-2013/301
Davacı H.. Y.. vekili Avukat İbrahim tarafından, davalılar İsmail vd aleyhine 01/06/2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı İsmail İyilikçi vekili ve davalı Y.. Y.. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Aydın"da yayın yapan Şafak Gazetesi"nin 02/03/2009 ve 16/03/2009 tarihli nüshalarında yapılan haberle, kişilik hakkının ihlal edildiğini, haberde: hazine arazisini kullanıma açtığını, gasp ettiğini, yolsuzluk yaptığını, haram yiyen ithamında bulunulduğunu, “...manastır koyununun adını duyduğu zaman ... ağzının suyu akıyor...” ve benzeri ifadelerle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu beyan ederek manevi tazminat talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, eleştiri sınırının aşıldığı, davacının kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası"nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olayda; dosya kapsamından mahkemece dava konusu yazıların sebebini teşkil eden hazine arazisi üzerinde keşif yapıldığı, arkeolog bilirkişisinin dosyaya sunduğu raporunda 1145 sayılı parselin hazine arazisi olduğu, bu parsele bitişik 51 sayılı parselin davacının tapulu arazisi olduğu, hazine arazisinde yer yer zeytinlikler bulunduğu, bir grup zeytinliğin dava dışı H.. T.."e ait olduğunun iddia edildiği, H.. T.."in hazine arazisindeki zeytinliğinin davacının arazisindeki kuyudan sulandığı, davacının arazisindeki evin küçük bir kısmının hazine arazisinde kaldığı, birçok davalı tanığının zeytinliğin davacıya ait olduğunu bildiklerini ifade ettikleri, davacıyı zaman zaman zeytinliği sularken gördüklerini söyledikleri anlaşılmakla, haberin bu hali ile görünür gerçekliğe uygun olduğu, kamuoyu ilgisinin de bulunduğu, öz ile biçim dengesinin aşılmadığı, hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı, evin büyük kısmının davacıya ait arazide oluşunun ayrıntı nitliğinde olduğu anlaşılmakla istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 21/01/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.