11. Ceza Dairesi 2020/1662 E. , 2021/2337 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
5271 sayılı CMK"nin 231/8-son cümlesi uyarınca, 25/05/2006 olan suç tarihinden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 16/12/2014 tarihine kadar bazı kesintilerle dava zamanaşımı süresinin işlediği, bu tarihten sonra denetim süresi içinde işlenen kasıtlı suçtan dolayı verilen ve 28/11/2018 tarihinde kesinleşen mahkûmiyet hükmü nedeniyle ihbar üzerine dosyanın yeniden ele alındığı, böylelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 16/12/2014 tarihinden itibaren, deneme süresi içinde işlenen ikinci suçun suç tarihi olan 10/10/2017 tarihine kadar dava zamanaşımının durduğu gözetilerek yapılan incelemede;
1- Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/11/2014 tarihli 2013/830 Esas ve 2014/502 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 5271 CMK"nin 231/11. maddesine göre hükmün açıklanmasına dair kararda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"mn 141/3, CMK"nin 34 ve 230. maddeleri uyarınca gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi, bu delillere göre ulaşılan sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın fiilinin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği dikkate alınarak; sanığın sabit kabul edilen fiilinin ne olduğunun belirtilmesi ve buna dayanak olan delillerin gösterilip tartışılması gerektiği gözetilmeden, önceki karara atıf yapılmak suretiyle, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nin 34 ve 230. maddelerine aykırı davranılarak gerekçeden yoksun hüküm kurulması,
2- Dairemizin 13/05/2013 tarihli 2012/502 Esas ve 2013/7726 Karar sayılı bozma ilamına uyulduğu halde sanıkların savunmaları arasındaki çelişkiler giderilmeden, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması,
3- Kabule göre ise;
Sanığın ruhsat sahibi adına sahte olarak tanzim edilmiş noter vekaletnamesi ve sahte muayene işlemi yapılan trafik belgesi ibraz ederek emniyet tarafından otoparka çekilen aracı almak istediğinin anlaşılması karşısında sanık hakkında TCK"nin 204/3. maddesinin uygulanmaması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz talepleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, Üye ..."ın karşı oyu ve oy çokluğuyla 09/03/2021 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY VE DEĞİŞİK GEREKÇE
I- Gerekçe Yönünden
Dairemizin 09.03.2021 tarih, 2020/1662 Esas, 2021/2337 Karar sayılı bozma düşüncesine aşağıdaki sebeplerden katılmıyorum.
Tartışmanın konusunu, denetim süresi içinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, açıklanması geri bırakılan hükmü açıklayan mahkemenin, CMK"nin 34 ve 230. maddeleri gereğince yeniden gerekçeli hüküm kurmasının gerekli olup olmadığı oluşturmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin düzenleme, Ceza Muhakemesi sistemi ile bağdaşmamakta ve uygulamada sayılamayacak kadar sorun ve tartışma yaratmaktadır. Ancak sorunu mevcut yasal düzenlemeye göre çözüme ulaştırmak gerekmektedir.
CMK"nin 231. maddesinin 11. fıkrasının birinci cümlesinde, sanığın, “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar.” denmiştir.
Bu açık hüküm gereğince, mahkeme, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işleyen sanık hakkındaki açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar vermekle yetinecektir. Yani hükmü açıklayan mahkeme açıklama koşullarının oluştuğuna dair gerekçeleri göstermekle yükümlüdür.
Aynı fıkranın ikinci cümlesinde ise, mahkemenin, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabileceği öngörülmüştür. Yeniden hüküm kurulması ancak bu durumda mümkündür.
Sanığın kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle hüküm açıklandığında; açıklama kararının gerekçesi, sadece açıklama koşullarının gerçekleştiğine, bu nedenle açıklanması geri bırakılan hükmün açıklandığına ve hükme karşı başvurulacak yasa yoluna ve şekline ilişkin olmalıdır. Mahkûmiyet kararının gerekçesi ise açıklanan hükümdeki gerekçedir. Bu durumda bir hüküm bir de bunun açıklanmasına ilişkin karar bulunmaktadır. Açıklama kararı bir anlamda açıklanması geri bırakılan hükmün tefhimi niteliğindedir. Açıklama kararının tefhimi veya tebliği üzerine yasa yoluna başvurma süresi işlemeye başlayacaktır. Hüküm kesinleştiğinde, açıklanan hükmün altına, hükmün açıklandığı kararla ilgili bilgiler ve kesinleşme şerhi yazılacak, bu şekilde açıklanan hüküm infaza verilecektir.
Sayın çoğunluk görüşüne göre, hüküm açıklanırken yeni baştan hüküm kurulması ve hükümlerde bulunması gereken gerekçenin gösterilmesi gerektiği öngörülmektedir. Bu durumda, daha önce açıklanması geri bırakılan ve kasıtlı suç işlenmesi nedeniyle açıklanan hükmün ortadan kalktığı kabul edilmektedir.
Oysa daha önce açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kalktığı kabul edilemez, çünkü bir hüküm ancak açık bir yasa hükmü veya yasa yoluna başvurulması sonucu bozulması ya da kesinleştikten sonra yargılamanın yenilenmesi üzerine CMK"nin 323. maddesi uyarınca iptali ile ortadan kalkar. Hükmün açıklanması halinde, bu durumlardan hiçbiri bulunmadığına göre, aynı konuda yeni bir hüküm kurulması ile açıklanan hüküm ortadan kalkmış olamaz. Yeniden hüküm kurulması gerektiği kabul edildiği takdirde, aynı konuda iki hüküm bulunacaktır. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
Belirttiğim sebeplerle; açıklanan hükmün esasının incelenmesi gerekirken, yeniden hüküm kurulması ve bu hükmün CMK"nin 34 ve 230. maddelerinde öngörülen gerekçeyi içermesi gerektiğine, açıklanan hükme atıf yapılmasının yeterli olmadığına ilişkin CMK"nin 231. maddesinin 11. fıkrasına açıkça aykırı olan bozma görüşüne katılmıyorum.
II- Hükmün Açıklanma Koşulları Yönünden
Sanığın, 5237 sayılı TCK’nin 203/1, 43/1, 62, 52/4. maddeleri gereğince 3.740 TL A.P.C ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanması suretiyle kurulan Bursa 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09.07.2019 tarih 2019/204 Esas, 2019/509 Karar sayılı kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Sanık hakkında aynı mahkemece 12.11.2014 tarih 2013/462 Es., 2014/534 Kr. sayıyla verilen hükmün CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Deneme devresi içinde sanık hakkında Bursa 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 28.11.2018 tarih 2018/397 Esas, 2018/928 Karar sayı ile TCK’nin 86/2, 29, 62/1, 52/2 maddeleri uyarınca 500 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin kesin olarak verilen hükme istinaden ilgili mahkemesine ihbarda bulunulduğu görülmüştür.
Kesin olarak verilen hükümlerin olağan yargı yolu içinde temyiz incelenmesine konu edilmesi mümkün değildir. Ancak şartların varlığı halinde kanun yararına bozma suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür. Dolayısıyla etkin bir yargısal denetime tabi olmayan kesin hükümlerin hükmün açıklanmasına dayanak alınması mümkün değildir. Bu durum iç hukukumuzun bir parçası olan İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesine güvence altına alınan Masumiyet Karinesinin ihlali niteliğindedir.
Bu sebeplerle anılan mahkeme kararının öncelikle hükmün açıklanma koşullarının bulunmadığı sebebi ile bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne değişik gerekçe ile katılmıyorum. 09/03/2021