9. Ceza Dairesi 2014/5275 E. , 2014/11592 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütü üyesi olma
Hüküm : Sanıklar hakkında ayrı ayrı; TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK"nın 62, 53/1, 58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Hükmedilen cezanın süresine göre şartları bulunmadığından, sanıklar ..., ... ve ... müdafiinin duruşmalı inceleme isteğinin 1412 sayılı CMUK"nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE,
Avrupa kamu düzeninin temel bir özelliği olan Demokrasi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesince tasarlanan ve sözleşmeyle bağdaşabilen yegane politik modeldir. Siyasi partiler ise, Anayasamızın 68/2. maddesinde de vurgulandığı gibi, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Siyasi partiye üye olma ve bir siyasi partinin çatısı altında siyasi faaliyetlerde bulunma örgütlenme özgürlüğü kapsamında iken, özgürlüğün topluca kullanımı bağlamında ifade özgürlüğü ile de ilişkilidir.
Modern demokrasilerde özgürlüklerle doğrudan ilişkili olan ve yüksek bir meşruiyete sahip bulunan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün, diğer başka özgürlükler gibi; terör örgütlerince kötüye kullanılmak istenebileceği açıktır. Nitekim bir siyasi faaliyetteki asıl hedef ve amaçların açıklanan hedef ve amaçlardan daha başka olabileceği, asıl hedef ve amaçların gizlenebileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “Yazar ve diğerleri” kararında da vurgulanmıştır.
Anayasamızın 68. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 11. maddesi ile tanınan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün kötüye kullanımı, yine Anayasamızın 14/2 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17. maddeleri uyarınca yasaklanmıştır.
Bir faaliyetin siyasi faaliyet-örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilmesi ve Anayasa ile Sözleşmenin korumasından yararlanabilmesi için gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile birlikte cebir ve şiddet ile ilişkisi, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olup olmadığı ve bir terör örgütü ile amaç veya yöntem bakımından ya da yapısal bir bağlantısının bulunup bulunmadığına bakılmalı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17 Temmuz 2001 tarihli “... ve diğerleri” kararında yaptığı ayrım da dikkate alınmalıdır.
Dairemizin 28.12.2011 tarih 2011/10371-30790 sayılı kararında; “PKK/KONGRA-GEL terör örgütünü bir devlet sistemi gibi yapılandırmayı hedefleyip birimlerini ve üyelerini sistematik bir yapıya kavuşturmayı amaçlayan, örgütün yasama meclisi KONGRA-GEL tarafından kabul edilip sistemin anayasası olarak nitelendirilen KCK (Koma Civaken Kürdistan) sözleşmesinde, KCK ile PKK"nın ideolojik, ahlaki, felsefi ve örgütsel bağlantısının açıkça vurgulandığı ve KCK yapılanması bakımından PKK"nın amaç ve stratejisinin benimsendiği” belirtildikten sonra, KCK’nın PKK ile organik bağlantısı, açıklanan amaç ve stratejisi, hiyerarşik yapısı, üye sayısı, sahip olduğu silahlı ve zorlayıcı gücü itibariyle Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden cebren ayırmaya yönelik amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli silahlı terör örgütü niteliğinde bulunduğu sonucuna varılmıştır.
16-22 Mayıs 2007 tarihleri arasında gerçekleştirilen PKK/KONGRE-GEL terör örgütünün 5. Genel kurulunun sonuç bildirisinde ilan edilen KCK terör örgütü yapılanmasının örgütün amacı doğrultusunda tabana yayılması amacıyla, silahlı terör örgütünün kurucusu...’ın ortaya koyduğu dört ayaklı paradigma; “Kent Meclisleri, Demokratik Siyaset Akademisi, Demokratik Toplum Kongresi ve Kooperatifler Hareketi’nden” oluşmakta olup, paradigmanın ikinci ayağı olan Kent Meclisleri, KCK sisteminin tabana doğru yayılmasında en önemli yapı taşı olarak planlanmış ve Kent Meclisi Sözleşmesine göre, ilin veya ilçenin büyüklüğüne ve nüfusuna göre Kent Meclislerinin çeşitli sayıda üyelerden oluşacağı ve bu meclisler bünyesinde Kent Meclisi Yürütmesi’nin bulunacağı belirtilmiştir. Kent Meclisleri, temsil ettikleri yerleşim alanlarına ilişkin KCK terör örgütünün hedefleri doğrultusunda politikalar üretme ve örgütün belirlediği sorunlara çözüm bulma yerleri olarak düşünülmüştür. Yine sözleşmeye göre Kent Meclisleri delegelik sistemi ile çalışır ve doğal delegelik, halk delegeleri ve kurum delegeleri bu sistemi oluşturmaktadır.
Kent Meclisleri’nin amacı, ilçe ve mahalle meclisleri oluşturarak halk üzerindeki baskıyı artırmak, KCK sisteminin örgütlenme düşüncesini tabana doğru genişletmek, demokratik eylem görünümü altında şiddet eylemleri gerçekleştirmektir.
Bir siyasi partinin belediye başkan yardımcısı, encümeni, ilçe yönetimi üyesi ve yöneticileri olan sanıkların siyasi faaliyet görünümü altında gerçekleştirdikleri ilçe kent meclisi toplantılarına katılarak toplantı başlangıcında öldürülen terör örgütü mensupları anısına saygı duruşunda bulunup, sonrasında örgütçe önem atfedilen günlerde yapılacak eylem ve organizasyonları planlamak, kent meclisi sözleşmesi uyarınca mahalle ve köy meclislerinden gelen raporları değerlendirmek, eleştiri ve özeleştiride bulunmak, önderlik olarak bahsettikleri ...’ın görüşme notları ile diğer örgüt yöneticisi konumundaki şahısların açıklamalarını okumak şeklindeki eylemleri, iletişimin tespiti, teknik ve fiziki takip tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirildiğinde salt siyasi faaliyet kapsamında görülemeyeceği anlaşıldığından eylemlerin bir bütün halinde silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil üyesi olma suçunu oluşturacağına ilişkin mahkemenin kabulü dosya kapsamına uygun bulunmuş bu nedenle; sanıklar müdafilerinin bir siyasi partinin yetkilileri olarak yürütülen siyasi faaliyetlerin suç sayılarak sanıkların cezalandırıldıklarına ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 20.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.