Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Borçlular vekilinin, icra mahkemesine başvurusunda kredi sözleşmesine dayalı ilamsız icra takibinde müvekkillerinin murisi gibi kredi sözleşmesinin kefili olan ve aynı takipte borçlu sıfatını taşıyan dosya borcunu alacaklı bankaya ödediğini, banka tarafından 16.04.1997 tarihinde adı geçene dosya alacağının temlik edildiğini, tarafından 04.06.2008 tarihinde ikinci kez temlik edilmesinden sonra müvekkilerine temlik alan sıfatı ile 12.091,00 TL’nin ödenmesi için 01.06.2010 tarihli bakiye borç muhtırasının gönderildiğini; dosya borçlusunun, alacağı temlik alan sıfatı ile takibe devam edemeyeceğinden muhtıranın iptalini; bu isteğin kabul görmemesi halinde de 1/3 oranını aşan tutarının iptaline karar verilmesini istediği, bilahare yargılama sırasında verilen 08.02.2011 havale tarihli dilekçe ile takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde 15.04.2008 tarihinde yapılan haciz işlemi ile 01.06.2010 muhtıra tebliğine kadar 10 yıl süre ile icra dosyasında işlem yapılmaması nedeni ile İİK’nun 71/2 ve 33/a maddesi hükmüne göre icranın geri bırakılmasına karar verilmesi yönünde talepte bulunduğu görülmektedir.
Mahkemece verilen kararın borçlular vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 03.11.2011 tarih ve 2011/27928 E, 2011/21616 K. sayılı kararı ile uyuşmazlık konusu değerin 4.420,00 TL"yi geçmediğinden bahisle mahkeme kararının temyiz kabiliyetinin bulunmadığından temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş ise de, muhtıra ile talep edilen alacağın kesinlik sınırının çok üstünde olduğu dikkate alındığında Dairemizin ret kararının maddi hataya müstenit bulunduğu anlaşıldığından alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 03.11.2011 tarih ve 2011/27928 E, 2011/21616 K. sayılı ret kararının kaldırılmasına oybirliği ile karar verildikten sonra alacaklı vekilinin 11.07.2011 tarihli temyiz dilekçesinin incelenmesine geçildi:
Alacaklının genel haciz yolu ile başlattığı takipte dayanak kredi sözleşmesinde temlik alacaklısı da borçluların murisi ile birlikte müteselsil kefil konumundadır. Tüm borç temlik alacaklısı tarafından ödenmiştir. BK.nun 146. maddesi "... müteselsil borçlulardan herbiri alacaklıya yapılan ödemeden birbirine eşit birer hisseyi üzerine almağa mecburdur...." hükmünü taşır. O halde kredi alacaklısı bankaya borcun tamamını ödeyen takip alacaklısının, sözleşmede üç adet müteselsil kefil bulunduğu gözetildiğinde 1/3 oranında müteselsil kefil konumunda olan diğer borçluya müracaat hakkı vardır. Ancak bu durumda genel haciz yolu ile ayrıca takip yaparak 1/3 tutarını diğer borçludan talep etmesi gerekirken aynı takibe temlik alacaklısı sıfatı ile devam etmesi ve yeniden 3. kişiye temlik yapmasına yasal imkan bulunmamaktadır. Öte yandan; İİK"nun 71/2. maddesinde "borçlu takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa aynı Kanun"un 33/a maddesi hükmü kıyasen uygulanır" hükmü yer almakta, İİK"nun 33/a-1. maddesinde ise "ilamın zamanaşımına uğradığı veya zamanaşımının kesildiği veya tatile uğradığı iddiaları icra mahkemesi tarafından resmi vesikalara müsteniden incelenerek icranın geri bırakılmasına veya devamına karar verilir" denilmektedir.
Görüldüğü üzere, borçlunun takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin olarak İ.İ.K.’nun 71/2 ve 33/a maddelerine dayanan zamanaşımı isteminin incelenmesi bu istemin belli bir süre içinde ileri sürülmesi koşuluna bağlı değildir (Hukuk Genel Kurulu"nun 04.11.1998 tarih 1998/12-763 esas ve 1998/797 karar sayılı kararı ).Şikayet niteliğinde olması nedeni ile yargılama bitinceye kadar her aşamada ileri sürülebilir.
O halde mahkemece takibin kesinleşmesinden sonra 15.04.2008 tarihinde yapılan menkul haczi işlemi ile 01.06.2010 muhtıra tarihine kadar takip borçluları ve murisi hakkında 10 yılı aşkın süre ile işlem yapılmadığı görüldüğünden zamanaşımı şikayetinin kabulü ile icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi ve istemin reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ :Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK."nun 366. ve HUMK."nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 26/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.