Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/417
Karar No: 2014/81
Karar Tarihi: 05.02.2014

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/417 Esas 2014/81 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/417 E.  ,  2014/81 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 11/09/2012
    NUMARASI : 2012/3-2012/309

    Taraflar arasındaki “kişilik haklarına saldırı dolayısıyla manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 15.Asliye Hukuk Mahkeme’since (Kapatılan Fatih 2.Asliye Hukuk Mah.) davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.02.2010 gün ve E:2003/130, K:2010/42 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 29.11.2011 gün ve 2010/10032-2011/12661 sayılı ilamı ile;
    (...Dava, kamu görevlisinin yetkilerini kullanırken, kusuru sonucu kişilere zarar vermesinden kaynaklanan, zarar gören tarafından açılan manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken, kusurları sonucu kişilere zarar vermelerinden kaynaklanan ve zarar görenlerin kamu görevlileri aleyhine açtıkları tazminat davasıdır.
    Sorun, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken, kişilerin zarar görmesi halinde, zarar görenin kamu görevlisinin şahsına karşı açtığı davada, kamu görevlisinin hizmet kusurundan ayrılabilen kişisel kast ve kusurunun araştırılmasına gerek olup olmadığı ve netice itibariyle davanın esastan mı yoksa husumetten mi reddine veya kabulüne karar verileceği ve bu konuda yorum yolu ile sonuca ulaşmanın ve uygulama yapmanın mümkün olup olmadığına ilişkindir.
    Bu durumda, kamu görevlisinin görevini yaparken kusurlu davranışta bulunmasının hizmet kusuru mu yoksa hizmetten ayrılabilen kişisel kusuru mu olacağının tespiti gerekmektedir. Kamu kurumları kamu hizmeti yaparlar. Ancak kamu kurumları tüzel kişilik olduklarından ve bu kişilik maddi değil soyut bir kişilik olduğundan, kamu hizmetini bizzat yerine getiremezler. Kamu hizmeti, gerçek kişi konumunda olan kamu görevlileri ve bunların kullandıkları araç ve gereçlerle yerine getirilir. Bunun sonucu olarak, kamu görevlilerinin veya bunların kullandıkları araç ve gereçlerin kusur, ihmal ve hatalarından dolayı kamu hizmetinin yerine getirildiği sırada kişilerin zarar görmesi halinde meydana gelecek kusur kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Burada, kamu görevlisinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusurundan bahsetmek kesinlikle mümkün değildir. Kamu görevlisinin buradaki kusuru hizmet kusurunu oluşturur.
    Hizmetten ayrılabilen kişisel kusur ise kamu hizmeti ile ilgisi olmayan kamu görevlisinin özel hayatı ile tamamen özel tutum ve davranışlarından kaynaklanan bir kusurdur.
    Konunun iyi anlaşılabilmesi için örnek vermek gerekirse:
    Sabahleyin aracı ile kamu hizmetini yapmak için çalıştığı hastaneye gelen doktorun, aracını park ederken kendisinden önce tedavi olmak için hastaneye gelmiş olan bir hastanın aracına çarpıp zarar vermesi halinde bu, doktorun kamu hizmetiyle alakalı olmayan kişisel kusurudur. Aynı doktorun aracını park ettikten, hastanedeki poliklinik odasına girdikten sonra görevi olan sağlık hizmeti ile ilgili yaptığı (teşhis, tedavi ve ameliyat gibi) eylemlerde bir kusur olursa bu kusur hizmet kusurudur.
    Yukarıda açıklanan sorun konusunda sağlıklı bir sonuca ulaşmak için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeleri incelememiz gerekir.
    Anayasa’nın 129/5 maddesinde; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken (görevlerini yaparken) işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları rücu edilmek kaydıyla kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ANCAK idare aleyhine dava açılabilir.
    657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın (kişilerin uğradıkları zararlar başlıklı) 13. maddesinde; kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine DEĞİL ilgili kurum aleyhine dava açarlar.
    Borçlar Yasası’nın (Haksız muamelelerden doğan borçlar başlıklı) 41/1 maddesinde; gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs o zararın tazminine mecburdur.
    Anayasa’nın 129/5 maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13. maddesinin Borçlar Yasası’nın 41/1 maddesi ışığında yorumlayarak kamu görevlileri aleyhine kişisel kast ve kusurlarının varlığı halinde Adli Yargı’da dava açılabileceğinin kabulü mümkün değildir. Zira: Borçlar Yasası’nın 41/1 maddesi genel bir hüküm olup, yine genel olarak “zarar ika eden şahsı” esas almış olup, kamu görevlisi veya memurdan bahsetmemektedir.
    Bir konuda hem genel hüküm, hem de özel hüküm varsa, o takdirde özel hükümlere üstünlük verilerek uygulama yapılması hukukun temel prensiplerindendir.
    Yukarıda açıklanan Anayasa’nın 129/5 ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13. maddesi karşısında Borçlar Yasası’nın 41/1 maddesi esas alınarak kamu görevlilerinin kast ve kusurlarından dolayı kamu görevlileri aleyhine dava açılabileceğinin yorum yoluyla kabul edilmesi de mümkün değildir. Anayasa’nın 129/5 maddesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13. maddesi, yorum gerektirmeyecek kadar açık, net ve amirdir. Diğer yandan yasalar iptal edilmedikçe veya değiştirilmedikçe yürürlüktedir. Ve mevcut hükümleri ile uygulanmaları gerekir. Yargı, uygulamaları ve bir kısım sosyal ihtiyaçlar nedeni ile yasaların yetersizliği veya değiştirilmesi gerektiği düşünce ve kanaatinde olsa dahi, yorum yolu ile yürürlükteki Anayasa ve yasa maddelerini uygulamayarak atıl bırakamaz. Yorum yolu ile Anayasa ve Yasalara aykırı uygulama yapamaz ve karar veremez. İhtiyaç varsa yeni yasal düzenlemeler yapılabilir. Ve yasal düzenleme yapma yetki ve görevi T.B.M.M.’ne aittir.
    Sonuç olarak kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kasıtlarından ve kusurlarından dolayı doğan tazminat davalarında kamu görevlilerinin aleyhine değil ANCAK kamu idaresi aleyhine dava açılabileceğinin kabulü gerekir.
    Nitekim yukarıda sözedilen mevzuat hükümleri doğrultusunda 14/09/1983 tarih 1980/4-1714, 1983/803 Karar sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında da bu görüş benimsenmektedir.
    Davaya konu edilen olayda; davalı, Adli Tıp Kurumu Başkanı olup 12/06/2002 tarihinde Adli Tıp Kurum Fizik İncelemeler Dairesinde uzman olarak çalışan davacı ile uzman arkadaşlarını makamına çağırarak tümüne hitaben konuşma yaptığı, konuşmada dairenin işleyişi ile ilgili hakaret ettiği ileri sürülmüş, görevi sırasında ve görevi nedeniyle meydana gelen zarardan sorumlu tutulması istenmiştir.
    Anayasa"nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası"nın 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabilir. Kamu görevlisi hakkında adli yargı yerinde dava açılamayacağına göre, kamu görevlisi hakkında adli yargıda açılan tazminat davasında kast ve kusur aranmaksızın husumet nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekir.
    Yerel mahkemece açıklanan yasal düzenlemeler gözetilerek, davalı hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
    Gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, kişilik haklarına saldırı dolayısıyla manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, kurum başkanı olan davalının 12.6.2002 tarihinde Adli Tıp Kurumu Fizik İncelemeler Dairesi"nde uzman olarak çalışan davacıyı makamına çağırıp diğer uzman arkadaşları yanında davacıya hitaben “altı doktor ve uzman kendinizi ne sanıyorsunuz, hepinizin toplam fındık kadar beyinlerinizle ne yapmaya çalışıyorsunuz, benim tayin ettiğim başkana karşı yapılmış tavır ve eylem bana karşı yapılmış sayılır, eşek herifler, hıyarlar, hayvanlar, istediğimi yapmazsanız hepinizi mahvederim, sürerim, aklınızın almayacağı yerlere gönderirim” sözleri ile hakaret ettiğini, davalı hakkında Fatih 1.Asliye Ceza Mah. 2003/26 E. sayılı dosyasında kamu davası açıldığını, bu olaydan davacının üzüntü duyduğunu iddia ederek, 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, iddianın gerçekle bir ilgisinin bulunmadığını, açılan ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, “...Davacının, olay tarihinde, Adli Tıp Kurumu"nda uzman olduğu, ceza hakiminin, hakaret suçu olarak kabul ettiği davalının yazılı beyanındaki ifadelerin davacının isim ve şöhretini, onun şeref ve onurunu zedeler ve davacıyı toplum içinde küçük duruma düşürür nitelikte olduğu, davacının bu sözlerden üzüntü duyacağı, bu nedenle, manevi zararının giderilmesi için davacının tazminata hak kazandığı...” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Daire"ce yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle oyçokluğuyla bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının kamu görevlileri aleyhine açılıp açılamayacağı; buna göre davanın kamu idaresi aleyhine ve idari yargı yerinde açılmasının gerekip gerekmediği; varılacak sonuca göre, somut olayda davanın pasif husumet yokluğundan reddinin gerekip, gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, yerel mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Anayasa"nın 129/5.maddesi gereğince memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken meydana gelen zararlara ilişkin davaların idare aleyhine dava açılabilmesinin, eylemin hizmet kusurundan kaynaklanmış olması koşuluna bağlı bulunmasına; dava dilekçesinde sıralanan maddi olguların davalının salt kişisel kusuruna dayanıldığını göstermesi karşısında, öncelikle bu iddia doğrultusunda delillerin toplanıp değerlendirilerek sonuca varılmasının gerekmesine; Hukuk Genel Kurulu’nun 15.11.2000 gün ve E:2000/4-1650, K:2000/1690; 26.09.2001 gün ve E:2001/4-595, K:2001/643; 29.03.2006 gün ve E:2006/4-86, K:2006/111; 20.09.2006 gün ve E:2006/4-526, K:2006/562; 17.10.2007 gün ve E:2007/4-640, K:2007/725; 31.10.2007 gün ve E:2007/4-800, K:2007/797; 20.02.2008 gün ve E:2008/4-156, K:2008/140; 04.02.2009 gün ve E:2008/4-829, K:2009/44; 11.11.2009 gün ve E:2009/4-411, K:2009/491; 18.11.2009 gün ve E:2009/4-448, K:2009/545; 30.10.2013 gün ve E:2013/4-44, K:2013/1512 sayılı ilamlarında da aynı ilkenin vurgulanmış olmasına göre, yerel mahkemece, Özel Daire bozmasına karşı, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya uygundur.
    Ne var ki, bozma nedenine göre, işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daire"ye gönderilmesi gerekir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanun"un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK"un 440/III-(1). maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.02.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi