6. Ceza Dairesi 2014/12844 E. , 2017/4604 K.
"İçtihat Metni"
Mağdur ..."a yönelik yağma suçundan sanık ... hakkında 5237 sayılı TCK"nın 149/1-a, 35/2, 150/2, 62, 58/6-7, 53. maddeleri gereğince 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ADANA 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27/02/2006 gün ve 2005/380 Esas, 2006/98 karar sayılı hükmün sanık ... savunmanı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 07/03/2012 gün ve 2008/7306 Esas, 2012/4109 Karar sayılı ilamı ile;
“Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun taktirine göre; suçun sanık tarafından işlendiği kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Sanığın gündüz sayılan zaman diliminde mağdurun çalıştığı alşveriş mağazasına geldiği, 60.00.YTL değerindeki kazağı çalarak üzerine giydiği, kazağın üstündeki barkodu optik okuyucudan geçirmediğinden mağazadan çıkarken kapı alarmının çaldığı, mağdurun sanığı kovalamaya başladığı, takip sırasında başka bir iş merkezine giren sanığın emanete kayıtlı bıçağı peşinden gelen mağdura doğrultarak ""yaklaşma vururum"" dedikten sonra olay yerine gelen güvenlik görevlilerince yakalandığının anlaşılması karşısında; Eylem tamamlandığı halde sanık hakkında 5237 sayılı Yasanın kalkışmaya ilişkin 35. maddesiyle uygulama yapılması;
2- 5237 sayılı TCY"nın 150. maddesinin 2. fıkrasındaki “malın değerinin azlığı” kavramının 765 sayılı TCY"nın 522. maddesindeki “hafif” veya “pek hafif” ölçütleriyle her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlaması dışında benzerliği bulunmadığı, “değerin azlığının” 5237 sayılı yasaya özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu, yasa koyucunun amacı ile suçun işleniş biçimi, olayın özelliği ve sanığın özgülenen kastı da gözetilmek suretiyle, daha çoğunu alma olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak da gerçekten az olan şeylerin alınması durumunda, yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabileceği gözetilmeden, koşulu bulunmadığı halde, 150. maddenin 2. fıkrasına düzenleniş amacının dışında yorumlar getirilerek sanığın cezasından indirim yapılması;
3-Sanık hakkında, 5237 sayılı TCY’nın 58/6-7.maddeleri gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına ve cezanın yerine getirilmesinden sonra denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanmasına esas alınan ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 108/2. maddesinin uygulanmasına dayanak oluşturacak hükümlülüğün kararda gösterilmemesi,
4- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108.maddesinin (4), (5) ve (6).fıkralarında ‘‘Hakim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler. Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıvermeye ilişkin hükümler uygulanır. Hakim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir’’. Denmiştir. Denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevi, hükmü veren Mahkemeye değil, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek olan Mahkemeye aittir. Buna göre hükümlülük kararında mükerrir olan sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 58/7.maddesi gereğince "mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına" karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, denetimli serbestlik tedbirinin süresinin de belirlenmesi" gerekçesiyle sanık hakkında 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CUMK"un 326/son maddesinin gözetilmesi suretiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi 18/10/2012 gün ve 2012/355 Esas, 2012/432 Karar sayılı kararı ile;
"Müşteki ... Beyanında; sanığın mağazalarına girip erkek reyonuna çıktığını, üzerine giydiği kazağın kasadan geçmemesine rağmen kapıdaki sensörlerin uyarı verdiğini, bunun üzerine kaçan sanığı kovalamaya başladıklarını, sanığın yakalanacağını anlayınca bıçağını göstererek "üzerime gelme" dediğini, korkup geriye çekildiğini, o sırada gelen polislerin sanığı yakaladığını, sanık hakkında şikayetçi olmadığını beyan etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılamada; sanığın hırsızlık şeklinde başlayan eyleminin silahlı yağmaya teşebbüs suçuna dönüştüğünden bahisle mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmıştır.
Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararının sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 07.03.2012 tarih, 2008/7306 Esas 2012/4109 Karar sayılı ilamı ile sanığın güvenlik güçlerince yakalandığından bahisle yağma eyleminin tamamlandığı, değer azlığı indiriminin yargılama konusu olayda uygulanamayacağı, tekerrüre esas sabıka kaydı detaylarının kararda gösterilmediği ve tekerrür hükmü uygulandıktan sonra denetim süresinin belirlenmemesi gerekirken belirlendiğinden bahisle kararın bozulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamaya sanık ve mağdur usulüne uygun çağrı belgesine rağmen katılmamış, sanığın kazanılmış hakları gözetilerek daha ağır bir ceza verilmesi mümkün görülmediğinden yargılamaya devam edilmiştir.
Bozma ilamı sonrasında duruşmaya katılan sanık müdafii önceki kararda direnilmesini talep etmiş, bu talep iddia makamınca da tekrar edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılamada hırsızlık olarak başlayan eylemin yağmaya teşebbüs suçuna dönüştüğü, yağmalanmak istenilen ancak ısrarlı takip sonucunda yakalanan sanığın üzerinde bulunan kazak nedeni ile değer azlığı indiriminden yararlanması gerektiği anlaşıldığından, bozma ilamında yer alan tekerrüre esas alınan sabıka kaydı ayrıntılarına kararda yer verilip, 53. madde uygulaması değiştirilerek diğer bozmalar yönünden önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Yapılan yargılamada sanığın mağdura ait mağazaya gelip üzerine giydiği kazağın parasını ödemeden mağazadan çıkmak isterken kapı sensörlerinin uyarısı üzerine kaçmaya başladığı, durumu fark eden mağaza çalışanlarının sanığı kıstırdıkları, bunun üzerine sanığın bıçakla kendisini takip edenlere karşı koyarak eylemini yağmaya dönüştürdüğü hususunda tereddüt bulunmaktadır, ancak yağma eyleminin teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı ayrıca tartışılmalıdır, her ne kadar Yargıtay 6. Ceza Dairesinin bozma ilamında sanığın polis tarafından yakalanmış olması nedeni ile eylemin tamamlandığından bahis edilmiş ise de sanığın polis ya da bir başkası tarafından yakalanmış olmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır. Zira, sanık hırsızlık amacıyla başladığı eylemde olayın farkedilmesi üzerine iş yerinin kapısından çıkarken farkedilmiş, iş yeri çalışanlarınca ısrarlı takip sonucunda sıkıştırılmış, yakalanacağını anlayan sanık bıçağıyla kendisini yakalamaya çalışan kişileri tehdit edince araya bir zaman dilimi girmeksizin olay yerine gelen polisler tarafından yakalanmıştır. Bu nedenle sanığın yağmaladığı malı hakimiyet alanına geçirdiğini ve eylemin tamamlandığını ileri sürmek mümkün değildir. Kaldı ki yine mahkememizde yargılama konusu yapılan bir başka eylemde benzer bir olayda Yargıtay 1. Ceza Dairesince eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmiştir (İlgili karar dosya içeriğine eklenmiştir). Mahkememizde yaptığı yargılama sonucunda eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı kanaatine ulaşmış, bozma ilamına bu açıdan direnmiştir.
Mahkememizce verilen kararın ayrıca "malın değerinin azlığı" indiriminde bulunulması nedeni ile de bozulduğu anlaşılmıştır. Bozma ilamında 5237 sayılı TCK"nın 150/2 fıkrasındaki "malın değerinin azlığı" kavramının 765 sayılı TCK"nın 522. maddesindeki "hafif" veya "pek hafif" ölçütleriyle her iki maddeninde cezadan indirim olanağı sağlaması dışında benzerliği bulunmadığı, "değerin azlığının" 5237 sayılı Yasaya özgü ve yeni bir kavram olduğu, yasa koyucunun amacı ile suçun işleniş biçimi, olayın özelliği ve sanığın özgülenen kastı da gözetilmek suretiyle daha çoğunu alma olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarakta gerçekten az olan şeylerin alınması durumunda uygulanabileceğinden bahis edildiği anlaşılmıştır.
./..
Yargılama konusu olayda, sanığın mağazadan sadece bir kazak aldığı tartışmasızdır. Bozma ilamında bozma gerekçesi olarak belirtilen daha fazlasını alma imkanı varken yalnızca gereksinimi kadar şeyi alma kıstasının somut olayda gerçekleştiği açıktır. Her ne kadar bozma ilamında bu unsurun gerçekleşmediği iddia edilmiş ise de, kazaklarla dolu olan iş yerinden sanığın sadece bir kazakla yetinmeyip daha fazlasını alma imkanı varken sadece kanlı kazağını değiştirme isteği ve gereksinimi kadar bir kazağı üzerine giyerek aldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle sanığın özgülenen kastının da ihtiyacı olan tek bir kazağa yönelik olduğu, başkaca bir şeyi almaya çalışmayan sanığın davranışlarından anlaşılmaktadır. Kaldı ki bir kazağın değerinin de günün ekonomik koşulları karşısında az kabul edilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. Bu nedenlerle bozma gerekçesi yapılan ve TCK"nın 150/2. maddesinin uygulanabileceği hallerini gösteren hususları gerçekte somut olayda oluştuğu anlaşıldığından sanık hakkında değer azlığı indirimi yapılması gerektiği düşünülmüş, yine bu hususta da önceki kararda direnilmesi yoluna gidilmiştir." demekle ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Bu hükmün sanık ... savunmanı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "bozma" istekli 16/09/2014 gün ve 2013/375443 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilen dosya, 02/12/2016 gün, 29906 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 307/3. maddesi gereğince yeniden incelenerek değerlendirilmiş ve karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Diğer temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
1-Oluş ve dosya kapsamına göre, sanığın gündüz sayılan zaman diliminde mağdurun çalıştığı alşveriş mağazasına geldiği, 60.00.YTL değerindeki kazağı üzerine giydiği, kazağın üstündeki barkodu optik okuyucudan geçirmediğinden mağazadan çıkarken kapı alarmının çaldığı, mağdurun sanığı kovalamaya başladığı, takip sırasında başka bir iş merkezine giren sanığın emanete kayıtlı bıçağı peşinden gelen mağdura doğrultarak ""yaklaşma vururum"" dedikten sonra olay yerine gelen güvenlik görevlilerince yakalandığının anlaşılması karşısında; Eylem tamamlandığı halde sanık hakkında 5237 sayılı Yasanın kalkışmaya ilişkin 35. maddesiyle uygulama yapılması;
2- 5237 sayılı TCY"nın 150. maddesinin 2. fıkrasındaki “malın değerinin azlığı” kavramının 765 sayılı TCY"nın 522. maddesindeki “hafif” veya “pek hafif” ölçütleriyle her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlaması dışında benzerliği bulunmadığı, “değerin azlığının” 5237 sayılı yasaya özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu, yasa koyucunun amacı ile suçun işleniş biçimi, olayın özelliği ve sanığın özgülenen kastı da gözetilmek suretiyle, daha
çoğunu alma olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak da gerçekten az olan şeylerin alınması durumunda, yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabileceği gözetilmeden, koşulu bulunmadığı halde, 150. maddenin 2. fıkrasına düzenleniş amacının dışında yorumlar getirilerek sanığın cezasından indirim yapılması, bozmayı gerektiğinden, mahkemenin kararının gerekçe ve sonuçları itibariyle yerinde görülmediğinden bozulmasına dair;
Dairemizin 07/03/2012 gün ve 2008/7306 Esas, 2012/4109 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/10/2012 gün ve 2012/355 E. 2012/432 K. sayılı ilamındaki direnme kararı yerinde görülmediğinden,
CMK"nın 307/3.maddesi gereğince, mahkemenin direnme kararı konusunda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 14/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.