11. Ceza Dairesi 2017/10369 E. , 2018/5375 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
Sahte araç muayenesi yapmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; denetim süresi içinde yeni suç işlediği sabit olan sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması isabetli ise de;
1- Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 18.11.2014 gün ve 2013/830 Esas, 2014/502 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere CMK"nın 231/11. maddesine göre hükmün açıklanmasına dair kararda; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141/3, CMK"nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi, bu delillere göre ulaşılan sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği; somut olayda sanığın sabit kabul edilen fiilinin ne olduğu, haklarında hükümlerin açıklanması geri bırakılan diğer sanığın suçuna ne şekilde iştirak ettiği belirtilip buna dayanak olan deliller gösterilip tartışılmadan yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması,
2- Dairemizce de benimsenip kabul edilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22.04.2014 gün, 2013/11-397 E., 2014/202 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere,5237 sayılı TCK"nın “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “resmi belgede sahtecilik” suçunun hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişi de haksızlığa uğrayıp, suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulünün etkilenmeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği ve bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla ya da aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekeceği cihetle; sanığın fiillerinin her biri yenilenen kararla işlenmiş ayrı suçları mı, yoksa bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenen zincirleme suçu mu oluşturduğunun değerlendirilmesi açısından, bu dosya ile benzer nitelikteki Malatya 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/266 esas sayılı davası ile UYAP ortamından ve sair surette tespit edilebilecek derdest davaların birleştirilip, yargılamaların birlikte yürütülmesi diğer davalar sonuçlanmış ise ilgili belgelerin onaylı örneklerinin çıkarılarak bu dosya içine konulması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden hüküm kurulması,
3- Suça konu muayene sahteciliğine konu edilen belgenin dosya kapsamında bulunmaması ve mahkemece belge üzerinde gözlem yapılmamış olması karşısında; belgede sahtecilik suçlarında aldatma niteliği bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğundan; 5271 sayılı CMK"nın 217/1. maddesi de dikkate alınıp, suça konu belgenin duruşmaya getirtilerek incelenmesi, aldatıcılık niteliğinin ne şekilde oluştuğu kararda tartışılıp değerlendirilmesi, denetime olanak verecek şekilde belge aslının dosya içine konulması, sonucun göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması,
4- Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.06.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİDİR
Dairemizin 06/06/2018 tarih, 2017/10369 Es, 2018/5375 Kr sayılı çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebepten muhalifim.
Sanığın 5237 sayılı TCK.nun 204/1, 62 ve 53. maddeleriyle 1 yıl 8 ay Hapis Cezası ile cezalandırılmasına dair Hükmün Açıklanması suretiyle kurulan Malatya 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/07/2014 tarih 2014/267 Es 2014/450 Kr sayılı kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Sanık hakkında aynı mahkemece 15.02.2011 tarih 2010/354 Es- 2011/44 Kr sayıyla verilen hükmün CMK’nun 231/6 ve devam maddeleri uyarınca açıklanmasına geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Deneme devresi içinde sanık hakkında Malatya 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 15.04.2014 tarih 2013/690 Es 2014/421 Kr sayı ile 5237 sayılı TCK’nın 86/2, 29, 62/1, 52/2. maddeleri uyarınca doğrudan 1.500 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin kesin olarak verilen hükümlere istinaden ilgili mahkemesine ihbarda bulunulduğu görülmüştür.
Ceza Muhakemesi Hukukunda kesin olduğu belirtilen hükümler ancak kendi kesinlik sınırları içinde (daha doğru bir ifadeyle sadece ve sadece kesin sonuç adli para cezası ile sınırlı olarak) infazı kabildir. Kesin hükme kendisinden daha ağır (somut olayda hürriyeti bağlayıcı ceza) bir başka hükmün infazına yol açacak şekilde bir sonuç yüklenemez.
Çünkü kesin olarak verilen kararların olağan yargı yolu içinde temyiz incelenmesine konu edilmesi mümkün değildir. Ancak şartların varlığı halinde kanun yararına bozma suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür. Dolayısıyla etkin bir yargısal denetime tabi olmayan kesin hükümlerin hükmün açıklanmasına dayanak alınması mümkün değildir. Bu durum iç hukukumuzun bir parçası olan İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesine güvence altına alınan Masumiyet Karinesinin ihlali niteliğindedir.
Bu sebeplerle anılan mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim. 06.06.2018