
Esas No: 2019/8840
Karar No: 2019/17372
Karar Tarihi: 09.12.2019
Tehdit, hakaret ve kasten yaralama - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/8840 Esas 2019/17372 Karar Sayılı İlamı
18. Ceza Dairesi 2019/8840 E. , 2019/17372 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Tehdit, hakaret ve kasten yaralama suçlarından sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 125/1, 106/1-2.cümle, 62, 52/2 (üç kez) ve 62. maddeleri gereğince 2.000,00 Türk lirası ve 1.800,00 Türk lirası (iki kez) adlî para cezaları ile cezalandırılmasına dair İstanbul Anadolu 71. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 11/11/2014 tarihli ve 2014/221 esas, 2014/179 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre,
1- Sanığın sabıkası olduğundan bahisle atılı suçlardan verilen cezalara ilişkin olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de, 28/06/2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 72. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/8. maddesine eklenen “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 4. Ceza Dairesi"nin 08/11/2018 tarihli ve 2018/4555 esas, 2018/19259 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, anılan düzenlemenin incelemeye konu suç tarihinin ve adlî sicilde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kaydın kesinleşmesinin 28/06/2014 ve sonrası olması hâlinde uygulanabileceği, somut olayda ise inceleme konusu suç tarihinin ve adlî sicil kaydındaki hükmün açıklanmasına yer olmadığına ilişkin kararın kesinleşme tarihinin 28/06/2014 tarihinden önce olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinde,
2- 5237 sayılı Kanun"un 52/4. maddesinde yer alan “Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adli para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.” şeklindeki amir hüküm karşısında, sanık aleyhine olacak şekilde adlî para cezalarının takside bağlanmamış olması, bağlanmaması hâlinde ise bunun gerekçesi ve adlî para cezalarının ödenmemesi hâlinde karşılaşabileceği muhtemel durumun sanığa usulüne uygun şekilde ihtar edilmemiş olmasında,
3- Kasten yaralama suçuna yönelik olarak sanığın duruşmadaki hâli ve tavrı dikkate alınarak verilen cezadan 5237 sayılı Kanun"un 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapıldığı halde, hakaret ve tehdit suçlarına ilişkin olarak anılan hüküm uyarınca indirim yapılması gerektiği gözetilmeden, fazla ceza tayin edilmesinde,
İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I- Olay:
Sanık hakkında tehdit, hakaret ve yaralama suçlarından yapılan yargılama sonucunda sanığın mahkumiyetine karar verildiği, hükümlerin verildiği tarih itibariyle kesin olduğu, bu hükümlere karşı da kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu görülmüştür.
II- Hukuksal Değerlendirme:
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.
A- 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1. maddesinde tehdit suçu düzenlenmiş, kanun tekniği açısından birinci fıkra içerisinde birinci ve ikinci cümle tehdit suçunun iki farklı tipini düzenleme altına almıştır. Somut olayda sanığın iddianamede tehdit olarak nitelendirilen sözleri olan: “Seni tabanca ile vuracağım, öldüreceğim, dünya sana dar gelecek.” sözlerinin ölümle tehdit suçunu oluşturup sanık hakkında TCK’nın 106/1-1. cümlesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken vasıfta yanılgı ile 106/1-2. cümleden hüküm kurulması,
B- TCK’nın 86/2. maddesinde yaralama suçunun basit hali düzenlenmiş ve 86/3. fıkrasında da bu suçun nitelikli hallerinden bahsedilmiştir. Somut olayda sanığın katılana karşı yaralama eylemini katılanın başına sandalye fırlatmak şeklinde gerçekleştirmesine rağmen TCK’nın 6/1-f maddesi de dikkate alınarak sanık hakkında TCK’nın 86/3-e. maddelerinin uygulanmaması,
Kabule göre de;
A- Mahkemenin yargılama sonucunda ulaşılan sonuçların, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçe ile hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması ve bu şekilde cezanın şahsileştirilmesi gerekirken, somut olayda açıklanan ilkelere uyulmadan, gerekçe gösterilmeksizin hüküm kurulmak sureti ile Anayasa"nın 141. ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 223 ve 230. maddelerine aykırı davranılması,
B- 5271 sayılı CMK’nın “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinde;
“1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafiiye yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19/06/2012 gün ve 13/125-236 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın ceza yargılamasındaki en önemli haklarından biri yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması olanaklı değildir. Nitekim 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Yasa"nın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308/8. maddesine göre de savunma hakkının kısıtlanması mutlak bozma nedenlerindendir.
Maddenin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması halinde, anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca sanık veya müdafiine ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında iddianamede TCK’nın 106/1-1. maddesinin uygulanmasının istenmesine rağmen yargılama safhasında, sanık hakkında TCK’nın 106/1-2. cümlesinin uygulanması ihtimaline binaen TCK’nın 226. maddesi uyarınca, ek savunma hakkı tanınmadan mahkumiyet hükmü kurulması,
C- Suç tarihinde uzlaşma kapsamında olmayan TCK"nın 106/1-1. maddesinde düzenlenen tehdit suçu ile uzlaşma kapsamında olan hakaret ve yaralama suçlarının birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı, yargılama sırasında suç vasfının değiştiğinden uzlaşma kapsamında olan TCK"nın 106/1. maddesinin 2. cümlesinde düzenlenen tehdit suçundan hüküm kurulduğu, bu hali ile yaralama, hakaret ve tehdit suçları yönünden uzlaştırma işlemi yapılması sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
D- TCK"nın 61/8. maddesine göre adli para cezası hesaplanırken, cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi sırasında artırım ve indirimlerin gün üzerinden yapılması, sonuç olarak ulaşılan miktarın bir gün için belirlenen miktarla çarpımı sonucu ceza verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında hakaret suçundan hüküm kurulurken takdir edilen adli para cezasının gün üzerinden belirleme yapılması gerekirken ay üzerinden tayin edilmesi,
Hukuka aykırıdır.
III- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2- Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedenleri açısından, kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Adalet Bakanlığı"na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 09/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.