Esas No: 2013/1830
Karar No: 2014/31
Karar Tarihi: 22.01.2014
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/1830 Esas 2014/31 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/07/2013
NUMARASI : 2013/77-2013/159
Taraflar arasındaki “haksız tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 07.05.2008 gün ve 2006/91 E. 2008/111 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08.10.2012 gün ve 2012/9685 E. 2012/15459 K. sayılı ilamı ile;
“...Davacı vekili, müvekkili adına tescilli tekstil boyama makinelerinde kullanılan "aşağı yukarı hareketli ayarlı düze mekanizması"na ilişkin faydalı model belgesine konu sistemin davalının üretmiş olduğu makinelerde kullanılarak piyasaya sunulduğunu, bunun müvekkiline ait faydalı model hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, davacının tecavüzünün ve haksız rekabetinin men"i, 10.000 TL maddi, 1.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıya ait faydalı model belgesine konu buluşun yeni olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, faydalı model belgesine konu buluşun yeni olmadığı gerekçesiyle davanın reddine yönelik verilen karar Dairemizce "faydalı model belgesi hükümsüz kılınıncaya kadar sahibinin 551 Sayılı KHK"dan kaynaklanan tüm haklardan yararlanacağı, buluşun yeni olmadığı savunmasının ancak açılacak bir hükümsüzlük davasında değerlendirilebileceği"nden bahisle bozulmuş, mahkemece bu kez "davacı adına tescilli faydalı model belgesinin yıllık ücretinin ödenmemesi nedeniyle 21.04.2004 tarihinde hükümsüz kılındığı, bu tarihte davanın derdest olduğu, bozmadan önceki karar tarihine kadar olan dönemde de, davalı yanın hükümsüzlük davası açması halinde talebin konusunun bulunmayacağı, davalının davacı faydalı model belgesinin hükümsüzlüğünü talep etme gibi bir zorunlulukla karşı karşıya bırakılmış olmasının Anayasanın hak arama başlıklı 36. ve HUMK"nun hiç kimsenin kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talebe zorlanamayacağına ilişkin 79. maddesine aykırılık teşkil edeceği, belgeye konu ürünü daha önceden üretmesinden dolayı davalının fiilinin faydalı model belgesine tecavüz ve haksız rekabet fiillerini oluşturmayacağı, dolayısıyla maddi manevi tazminat koşullarının oluşmadığı" gerekçesiyle önceki kararda direnilerek davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine; Hukuk Genel Kurulu"nun 16.03.2012 tarih, 2011/11-785 esas, 2012/198 sayılı kararı ile temyize konu kararın gerçek direnme kararı olmadığı, bozmadan esinlenilerek ilk kararda değinilmeyen yeni delillere ve tartışılıp değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu gerekçesiyle temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dairemizin 13.04.2010 tarihli ilamında da belirtildiği üzere uyuşmazlık konusu olan davacı adına tescilli TR 1998/00788 Y sayılı faydalı model belgesi hükümsüz kılınıncaya kadar 551 Sayılı KHK"ye dayalı olarak belge sahibine koruma sağlar. Bu bakımdan hükümsüzlük davasında tartışma konusu yapılabilecek hususların 551 sayılı KHK"nin 166. maddesi delaletiyle aynı KHK"nın 136. vd. maddelerine dayalı olarak açılan işbu davada tartışılması mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan, somut uyuşmazlık bakımından KHK"nin ön kullanım hakkına ilişkin 77. maddesi koşullarının gerçekleştiğinden de söz edilemeyeceğinden anılan maddenin de davalı yararına bir hak doğurmasından bahsedilemez.
Ne var ki, dosyada mevcut belge itibariyle davacının dayandığı faydalı model belgesinin eldeki davanın açıldığı 27.10.2000 tarihinden sonra ve yargılamanın devamı sırasında 21.04.2004 tarihinde yıllık ücretinin ödenmemesi nedeniyle sona erdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda somut uyuşmazlık bakımından dava konusu faydalı model belgesinin bir hükümsüzlük davasına konu olması mümkün olmamakla birlikte, esasen dava tarihinden faydalı modelin sona erme tarihine kadar da herhangi bir hükümsüzlük davasına konu edilmemiştir. Bu durumda her davanın açıldığı tarihteki hukuki duruma göre çözümlenmesi gerekeceğinden dava tarihi itibariyle faydalı model belgesinin geçerli olduğu dikkate alınmak suretiyle delillerin takdiriyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...”
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, faydalı model belgesine dayalı olarak tecavüzün men’i ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı şirket adına tescilli ve tekstil boyama makinelerinde kullanılan "aşağı yukarı hareketli ayarlı düze mekanizması"na ilişkin faydalı model belgesine konu sistemin, davalının üretmiş olduğu makinelerde kullanılarak piyasaya sunulduğunu, bunun davacıya ait faydalı model hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, davacının tecavüzünün ve haksız rekabetinin men"i ile 10.000 TL maddi, 1.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının öncelikle buluşu kullandıklarını ispatlaması gerektiğini ayrıca, buluşu kullandıkları kabul edilse dahi 551 sayılı KHK uyarınca koruma hakkından yararlanılabilmesi için davacıya ait faydalı model belgesine konu buluşun yeni olması gerektiğini, oysa buluşun uzun süredir kullanıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, faydalı model belgesine konu buluşun yeni olmadığı gerekçesiyle davanın reddine yönelik verilen kararın, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından; "faydalı model belgesi hükümsüz kılınıncaya kadar sahibinin 551 sayılı KHK"dan kaynaklanan tüm haklardan yararlanacağı, buluşun yeni olmadığı savunmasının ancak açılacak bir hükümsüzlük davasında değerlendirilebileceği" gerekçesiyle bozulması üzerine, mahkemece; “faydalı model belgesinin yıllık ücreti ödenmediğinden 21.04.2004 tarihinde hükümsüz kılınması nedeniyle davalının hükümsüzlük davası açması halinde talebin konusunun bulunmayacağından, davalının belgenin hükümsüzlüğünü talep etme zorunluluğuyla karşı karşıya bırakılmış olmasının Anayasal hak arama özgürlüğü ile hiç kimsenin kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talebe zorlanamayacağı ilkelerine aykırılık teşkil edeceği, belgeye konu ürünü daha önceden üretmesinden dolayı davalının fiilinin faydalı model belgesine tecavüz ve haksız rekabet fiillerini oluşturmayacağı” gerekçesiyle davanın reddine dair ve direnme olarak adlandırılan kararın, davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından; “kararın, bozmadan esinlenilerek ilk kararda değinilmeyen yeni delillere ve tartışılıp değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu” gerekçesiyle temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairesine gönderilmesine karar verilmiş, karar Özel Daire tarafından bu kez yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Kararın Özel Daire tarafından ikinci kez bozulması üzerine mahkemece; “faydalı model belgesinin hükümsüzlüğü talebi ile açılan davanın reddine dair verilen kararın onanması nedeniyle, belgesinin hükümsüzlük koşulunun değerlendirilmesi için davalının hak arama yolunun kapanmış olduğu ayrıca, davacının dayanak faydalı model belgesi yenilik unsurunu taşımadığından bu belgeye dayalı olarak tecavüz iddiası ve buna dayalı tazminat talepleri ile ilgili inceleme ve değerlendirme yapılmasının hakkaniyet kuralı ile de bağdaşmayacağı” gerekçesiyle davanın reddine dair ilk kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, yargılama sırasında davacının faydalı model belgesinin yıllık ücretinin ödenmemesi nedeniyle hükümsüz kalması karşısında, davacının faydalı model belgesine dayalı tecavüz iddiası ve buna dayalı tazminat talepleri ile ilgili bu davada yenilik unsuru bulunmadığı iddiasının inceleme ve değerlendirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, hukuk sistemimizde buluşlar, diğer bir ifade ile patent hakları, 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) uyarınca patent veya faydalı model belgesi verilerek korunur.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 551 sayılı KHK"nin 154. maddesi uyarınca; anılan KHK"nin 156. maddesi hükmüne göre yeni olan ve 10. madde anlamında sanayide uygulanabilen buluşlar faydalı model korumasından yararlanabilir, faydalı model belgesinde patentten farklı olarak buluşun, buluş basamağını aşması şart değildir.
Açıklanan kapsamda verilen faydalı model belgesi, faydalı model hakkını kanıtlayan kamusal nitelikli bir belge olduğundan, 551 sayılı KHK’nin 164. maddesi uyarınca; “Patent sahibine tanınan koruma, faydalı model belgesi sahibine de aynen tanınır.” ve 166. maddesinde belirtildiği üzere, “Faydalı model belgelerine ilişkin açık hüküm bulunmadığı ve faydalı model belgelerinin özelliği ile çelişmediği takdirde, patentler için öngörülen hükümler, faydalı model belgeleri için de uygulanır.”
Buna göre, 551 sayılı KHK’nin faydalı model belgesine ilişkin 153 ila 170. maddelerinde konuya ilişkin özel hüküm bulunmadığından, 551 sayılı KHK’nin patentten doğan hakka tecavüz sayılan fiilleri gösteren 136. maddesi ile hukuk davalarına ilişkin 137 ila 145. maddeleri faydalı model belgelerine de uygulanır.
Buna göre faydalı model belgesi sahibi yönünden de 551 sayılı KHK’nin 136. maddesine göre;
“…Aşağıda yazılı fiiller patentten doğan hakka tecavüz sayılır:
a-Patent sahibinin izni olmaksızın buluş konusu ürünü kısmen veya tamamen üretme sonucu taklit etmek,
b-Kısmen veya tamamen taklit suretiyle meydana getirildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde, tecavüz yoluyla üretilen ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için ithal etmek veya ticari amaçla elde bulundurmak veya uygulamaya koymak suretiyle kullanmak,
c-Patent sahibinin izni olmaksızın buluş konusu olan usulü kullanmak veya buluş konusu usulle doğrudan doğruya elde edilen ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için ithal etmek veya uygulamaya koymak suretiyle kullanmak;
d-Patent sahibi tarafından sözleşmeye dayalı lisans veya zorunlu lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devir etmek,
e-Bu maddenin 1 inci ila 4 üncü bendlerinde yazılı fillere iştirak veya yardım veya bunları teşvik etmek veya hangi şekil ve şartlarda olursa olsun bu fiillerin yapılmasını kolaylaştırmak,
f-Kendisinde bulunan ve haksız olarak üretilen veya ticaret alanına çıkarılan eşyanın nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmekten kaçınmak.
Patent bir ürünün yapılışına ait bir usul için alınmışsa, aynı nitelikleri taşıyan her ürün, patenti alınmış usule göre yapılmış sayılır Usule tecavüz etmeksizin ürünü ürettiğini iddia eden davalı bunu ispat etmekle yükümlüdür.
Patent başvurusu bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 55 inci maddesine göre yayınlandığı takdirde, başvuru sahibi, buluşa vaki tecavüzlerden dolayı hukuk ve ceza davası açmaya yetkilidir. Tecavüz eden başvurudan veya kapsamından haberdar edilmiş ise, başvurunun yayınlanmış olmasına bakılmaz. Tecavüz edenin kötü niyetli olduğuna mahkeme tarafından hükmolunursa, yayından önce de tecavüzün varlığı kabul edilir.(Ek cümle:22/6/2004 – 5194/4 md.) Ancak mahkeme, patent veya faydalı modelin verildiğine ilişkin ilânın ilgili bültende yayımlanmasından önce öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak karar veremez.”
Anılan KHK’nin 137. maddesi uyarınca;
“…Patentten doğan hakkı tecavüze uğrayan patent sahibi, mahkemeden, özellikle aşağıdaki taleplerde bulunabilir:
a-Patentten doğan haklara tecavüz fiillerinin durdurulması talebi,
b-Tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini talebi,
c-Patentten doğan haklara tecavüz suretiyle üretilen veya ithal edilen ürünlere, bunların üretiminde doğrudan doğruya, kullanılan araçlara ve patente bağlı bir usulün kullanımını sağlayan araçlara el konulması talebi,
d-Mümkün olduğu takdirde bu fıkranın üçüncü bendi uyarınca el konulan ürün ve araçlar üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması talebi: Bu durumda, söz konusu ürünlerin değeri, tazminat miktarından düşülür. Bu değer, kabul edilen tazminatı aştığı zaman, patent sahibinin fazlayı karşı tarafa ödemesi gerekir,
e-Patentten doğan haklara tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle bu maddenin üçüncü bendine göre el konulan ürünlerin ve araçların şekillerinin değiştirilmesi veya patentten doğan haklara tecavüzün önlenmesi için, kaçınılmaz ise, imhası talebi,
f-Patentten doğan haklara tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz eden tarafından karşılanarak, ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya ilan yoluyla duyurulması talebi.”
Görüldüğü üzere, 551 sayılı KHK"nin 164 ve 166. maddeleri uyarınca faydalı model belgesi de patent belgesi gibi; hükümsüz kılınıncaya kadar, 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye dayalı olarak belge sahibine koruma sağlar.
Ne var ki, faydalı model belgesi, faydalı model hakkını kanıtlayan kamusal nitelikli bir belge olduğundan, buluşun yeni olmadığı gibi hükümsüzlük davasında tartışma konusu yapılabilecek hususların, 551 sayılı KHK"nin 166. maddesi delaletiyle aynı KHK"nin 136. ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan işbu davada tartışılması, diğer bir ifade ile faydalı model belgesi iptal edilmeden yenilik iddiasının def’i olarak değerlendirilmesi, mümkün bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlık incelendiğinde, TR 1998/00788 Y sayılı faydalı model belgesinin davacı adına 04.05.1998 tarihinden itibaren on yıl süre ile tescil edildiği, bu belgeye dayalı olarak davacı tarafından 27.10.2000 tarihinde iş bu davanın açılmasını takiben davalı tarafından 19.03.2001 tarihinde anılan belgenin yenilik unsurunu taşımaması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi talebiyle açılan davada; “551 sayılı KHK"nin 165. maddesinde yer alan üç aylık süre içinde itirazda bulunulmadığı” gerekçesiyle işin esası incelenmeksizin, usul yönünden verilen red kararının 19.11.2002 tarihinde onandığı ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Yargılama sırasında, davalı tarafından açılan hükümsüzlük davasının reddine dayanak teşkil eden ve 551 sayılı KHK’nin 165. maddenin üçüncü fıkrasında yer alan “üç aylık süre içerisinde itiraz etmiş olma” şartı ise, dava açma hürriyetini kısıtladığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nin 21.04.2004 gün ve 25440 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 23.03.2004 gün ve 2001/1 E. 2004/36 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Öte yandan, dosya içinde mevcut belgeler uyarınca, davanın dayanağı faydalı model belgesinin yıllık ücretinin ödenmemesi nedeniyle 21.04.2004 tarihinde faydalı model belgesinden doğan hakkın sona erdiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere kural olarak, faydalı model belgesine konu buluşun yeni olmadığı gibi hususların ancak hükümsüzlük davasında incelenmesi mümkün olup, faydalı model belgesi hükümsüz kılınıncaya kadar belge sahibine 551 sayılı KHK hükümlerine dayalı koruma sağlar.
Somut uyuşmazlıkta; Anayasa Mahkemesi"nin iptal gerekçesi karşısında davalının kesin hüküm itirazı ile karşılaşmaksızın hükümsüzlük davası açma imkanı doğmuş ise de, yargılama sırasında anılan belgenin yıllık ücretinin ödenmemesi nedeniyle faydalı model belgesinden doğan hak sona erdiğinden, davalının artık bu belgeye karşı hükümsüzlük davası açma olanağı kalmamıştır.
Bu durumda her ne kadar, Özel Daire bozma ilamında yer alan “…esasen, dava tarihinden faydalı modelin sona erme tarihine kadar da herhangi bir hükümsüzlük davasına konu edilmemiştir” cümlesi ile yapılan tespitte isabet bulunmamakta ise de, somut uyuşmazlık yönünden; yıllık ücretinin ödenmemesi nedeniyle 21.04.2004 tarihinde sona eren faydalı model belgesine yönelik olarak davalının yeni bir hükümsüzlük davası açma imkanı kalmadığından, açıklanan bu ilave gerekçeyle sonucu itibariyle yerinde görülen direnme kararının onanması gerekmiştir.
Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ilave nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1 maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.01.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.