14. Hukuk Dairesi 2016/4901 E. , 2018/5943 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 08.08.2014 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, TMK"nın 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerinin 101 ada 194 parsel sayılı taşınmazda bulunan evlerine gidebilmeleri için davalıya ait 101 ada 203 parsel sayılı taşınmaza bitişik kadastral yolun genişliğinin, araba ile ulaşıma imkan sağlamayacak kadar dar olduğunu ileri sürerek davalıya ait 101 ada 203 parselden geçit hakkı tesisine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu 101 ada 194 parsel sayılı taşınmaz lehine, davalı adına kayıtlı 101 ada 203 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 21,40 m2"lik kısımda geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nun 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
TMK"nın 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle ... alanlarında, nihayet bir ... aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5 - 3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kriterler esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Somut olayda; davacının, genel yola ulaşmak üzere geçit ihtiyacı bulunduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere; geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ne var ki lehine geçit istenen 101 ada 194 parsel sayılı taşınmazın dosya içerisinde bulunan ... kaydına göre, davacılardan ... adına 07.08.2007 tarihinde tesis kadastrosu sonucu tescil edildiği, diğer davacı ..."in taşınmazda herhangi bir payının bulunmadığı anlaşıldığından bu davacı yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle davanıın usulden reddi gerekmektedir. Öte yandan, 15.09.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davacının kendi taşınmazına gitmek için kullandığı kadastral yolun genişliğinin, davalıya ait 101 ada 203 parselin bitişiğinde daraldığı, genişliği 3 metreden az olduğundan otomobil ile geçilemediği, bu değerlendirme doğrultusunda davacının nispi geçit ihtiyacının bulunduğunun kabulu gerektiği, ancak nispi geçit ihtiyacı giderilmiş olsa dahi davacının genel yola çıkışının kesintisiz olarak sağlanmadığı, geçit hakkı taşınmaz leh ve aleyhine tesis edilip kesintisizlik ilkesi gereği genel yola bağlantı sağlanması gerektiğinden geçit güzergahındaki tüm taşınmaz maliklerinin davaya dahil edilmeleri gerekirken noksan araştırma ve inceleme ile genel yola bağlantı kurulmadan yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
O halde, mahkemece, öncelikle dava konusu taşınmaza ilişkin yolları gösterir geniş pafta dosya arasına alınmalı, yukarıda belirtilen eksiklikler doğrultusunda yeniden yapılacak keşif ile tüm güzergahlar araştırılarak en uygun geçit yeri belirlenmeli, belirlenecek güzergahın malikleri davaya dahil edildikten sonra, davacı ... yönünden davanın esasına girilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmeli, diğer davacı yönünden ise aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmelidir. Değinilen bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 25.09.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.