12. Ceza Dairesi 2019/1889 E. , 2020/5218 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Şantaj, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
Suç Tarihleri : 20/03/2014-10/04/2014
Hükümler : 1- 2014/240 esas sayılı asıl dava dosyasına dayanak 29.04.2014 tarihli iddianamede sanığa yüklenen katılan ...’e yönelik eylemlerinden dolayı sanığın şantaj suçundan TCK’nın 107/2. maddesi yollamasıyla 107/1, 62/1, 52/2-4 ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan TCK’nın 44, 136, 62/1, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri gereğince ayrı ayrı mahkumiyet
2- 2014/431 esas sayılı birleşen dava dosyasına dayanak 02.07.2014 tarihli iddianamede sanığa yüklenen katılan ...’a yönelik eyleminden dolayı sanığın verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan TCK’nın 136, 62/1, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri gereğince mahkumiyet
Şantaj ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre,
1-İddianamelerdeki anlatıma ve dosya kapsamına göre; “20.03.2014-10.04.2014” olan suçların işlendiği tarihlerin, gerekçeli karar başlığına, “20/03/2013” olarak eksik ve yanlış yazılması ile katılan ...’un adı ve soyadının gerekçeli karar başlığına yazılmaması suretiyle CMK’nın 232/2-b, c madde, fıkra ve bentlerine uyulmaması,
2-Birleşen dava dosyasındaki katılan ...’a yönelik verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan dolayı CMK"nın 191 ve 147. maddeleri gereğince usulünce sorgusu yapılmayan sanık hakkında, yargılamaya devamla yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulması suretiyle savunma hakkının ihlal edilmesi,
3-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklanmasıdır. Ceza Muhakemesi Kanununun 230. maddesinde ise hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça ifade edilmesi, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, bunun nitelendirilmesinin yapılması, Ceza Kanununda öngörülen sıra ve esalara göre cezanın ve ayrıca cezaya mahkumiyet yerine veya yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine ya da ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususa ilişkin istemlerin kabul veya reddine dair dayanakların gösterilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır. Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise 1412 sayılı Kanunun 308/7 ve 5271 sayılı CMK"nın 289/1-g bendi uyarınca hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır.
Yerel mahkemece, bu ilkelere uyulmadan, sanığın katılan ...’a yönelik eylemine ilişkin iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler yazılmaksızın, hangi nedenle hangi delillere üstünlük tanındığı tartışılıp değerlendirilmeksizin, koşullu bir düşme nedeni oluşturmasından dolayı diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirmeden ve ertelemeden önce gözetilmesi gereken CMK’nın 231. maddesindeki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmama nedenine dair ayrıca bir açıklamada bulunulmaksızın, yasal gerekçeden yoksun hükümler kurulması,
4- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Birleşen 2014/431 esas sayılı dava dosyası ile ilgili hüküm kurulurken, esas numarasının “2014/433” olarak yanlış yazılması suretiyle hükümde karşıklığa neden olunması,
b) Cezanın belirlenmesinde esas alınacak ölçütlerin TCK"nın 61/1. madde ve fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (g) bentlerinde; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı ile güttüğü amaç ve saiki olarak tahdidi olarak sayılmasından dolayı verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından temel cezaların tayini esnasında anılan yedi bent arasında yer almayan ve cezanın bireyselleştirilmesinde dikkate alınabilecek olan “Sanığın... sosyal durumu” şeklindeki gerekçeye dayanılamayacağının gözetilmemesi,
c) Sanığa şantaj suçundan hükmedilen kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, uygulama maddesi olarak TCK’nın 50/1-a madde, fıkra ve bendinin yazılmaması suretiyle CMK"nın 232/6. madde ve fıkrasına uyulmaması,
d) Sanığa verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve şantaj suçlarından ayrı ayrı hükmolunan 10 ay hapis cezalarının, TCK"nın 52/2. maddesi uyarınca günlüğü 20,00 TL"den 300 gün karşılığı 6.000,00 TL yerine 3.000,00 TL adli para cezasına çevrilmesi suretiyle sanığa eksik cezalar hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarları yönünden sanığın kazanılmış hakkının infazda gözetilerek saklı tutulmasına, 14.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.