12. Ceza Dairesi 2018/3558 E. , 2020/5217 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : 2863 sayılı Kanunun 65/1, TCK’nın 62/1, 52/2-4, 51/1-3-7-8, 53, 5275. sayılı Kanunun 106/3. maddeleri gereğince mahkumiyet
Temyiz Edenler : Sanık müdafii, katılan vekili
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılan vekilince ibraz olunan 12/05/2015 havale tarihli temyiz dilekçesi içeriğine göre, sadece vekalet ücreti ile sınırlı şekilde temyiz isteminde bulunulduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
T.C. Anayasa Mahkemesinin, TCK"nın 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanmış olması nedeniyle, iptal kararı doğrultusunda TCK"nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesi gerekliliğinin ve uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, TCK"nın 53/3. maddesi uyarınca aynı maddenin birinci fıkrasının c bendindeki hak yoksunluklarının kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısında uygulanamayacağının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Sanığın, büyük kısmı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu"nun 14/11/1981 tarih ve A-3225 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescilli, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu"nun 25/11/2005 tarih ve 1464 sayılı kararı ile tesciline devam edilen ve aynı kurulun 03-04/03/2011 tarih ve 6920 sayılı kararı ile tamamı 1. derece doğal sit alanı olarak tescil edilen taşınmazında izinsiz olarak inşaat yaptığının bilirkişi raporları ile sabit olduğu, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kararlarının Resmi Gazete"de yayınlandığı, bu itibarla sanığın, bölgenin sit alanı olduğunu bilmediğine dair savunmasına itibar edilemeyeceği, böylelikle sanığın eyleminin 2863 sayılı Kanunun 65/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu anlaşılmakla;
Bozma ilamına uyularak yapılan yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafinin kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23/01/2018 tarih, 2017/463 Esas, 2018/20 Karar sayılı ve 23/01/2018 tarih, 2015/962 Esas, 2018/16 Karar sayılı ilamlarında vurgulandığı üzere, sanık hakkında hükmolunan adli para cezasının ödenmemesi halinin infaz aşamasında değerlendirilmesi gerektiği dikkate alındığında, 5237 sayılı TCK"nın 52/4. maddesindeki ihtarat ile yetinilmesi yerine, infazı kısıtlar biçimde 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesinin de uygulanması,
2- Kendisini vekil ile temsil ettiren katılan kurum lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konularda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hüküm fıkrasının (6) nolu bendindeki “TCK’nın 52/4” ibaresinden sonra gelen “ ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 106/3 maddesi” ibaresinin hükümden çıkartılması; hüküm fıkrasına yargılama giderlerinden önce gelmek üzere, “Kendisini vekil ile temsil ettiren katılan kurum lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.500 TL vekalet ücretinin sanıktan alınarak katılan kuruma verilmesine” cümlesinin eklenmesi ve hükümdeki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve Kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA; 14.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.