3. Hukuk Dairesi 2018/1063 E. , 2018/2665 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar ..., ... ve ... asıl davada, babaları ..."in vefatından evvel 09/03/1996 tarihli vasiyetname ile ... Köyü sınırları içerisinde bulunan taşınmazını davalıya vasiyet ettiğini, bu durumu Sulh Hukuk Mahkemesi"ndeki dava sırasında öğrendiklerini, vasiyetname başlığını taşıyan belgenin gerçekte bakım sözleşmesi niteliğinde olduğunu ve bu nitelikle dahi geçerliliğinin bulunmadığını ileri sürerek,vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı asıl davaya cevabında,davanın vasiyetnamenin iptali davası olup dava dilekçesinin birinci maddesindeki iddiaların bu davada incelenemeyeceğini,bu iddiaların ancak ölünceye kadar bakma akdine ilişkin davalarda dinlenebileceğini,murisin ilgili vasiyetname ile davalıyı mansup mirasçı tayin ettiğini ve davaya konu vasiyetnamenin geçerli olduğunu savunarak,davanın reddini istemiştir.
Davacı ... birleşen davasında,muris dedesinin yaptığı vasiyetnamenin şekil şartları yönünden vasiyetname olmadığı gibi bakım sözleşmesi hükümlerine de aykırı olduğunu,bakım sözleşmesi olarak kabul edilse dahi,davalının 16 yıldır İstanbul ilinde yaşadığını ve vasiyet gereğince hiçbir şartı yerine getirmediğini,murisi borçlandırdığını savunarak,davaya konu vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı ... birleşen davasında, 26/12/2010 tarihinde vefat eden murisi dedesi ..."in ölümünden önce 09/03/1996 tarihinde düzenlediği ve ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nde açılan vasiyetname ile ... İlçesi, ... Köyü sınırları içinde bulunan ev ve bahçe niteliğindeki taşınmazı davalı mirasçıya vasiyet etmiş olduğunu öğrendiğini, vasiyetnamenin şekil şartları bakımından vasiyetname olmadığı gibi bakım sözleşmesi hükümlerine de aykırı olduğunu, davalı ..."in 16 yıldır İstanbul"da yaşamakta olduğunu, vasiyetname gereğince de hiçbir şartı yerine getirmediğini ve babasının cenazesine dahi gelmediğini, murisi dedesinin iyi niyetinden faydalanarak aşırı derecede borçlandırdığını, maddi ve manevi olarak sıkıntılar yaşamasına sebep olduğunu ve murisi dedesi ... tarafından düzenlenen 09/03/1996 tarihli vasiyetnamenin geçerli bir vasiyetname olmadığını ileri sürerek, vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı ... ... birleşen davasında, babası olan ..."in vefatıyla ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2011/398 esas sayılı dosyasından açılan vasiyetnameyi kabul etmediklerini, vasiyetnamedeki el yazısının ..."e ait olmadığını, davalının vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte ve yakın tarihlerde babasının yanına dahi hiç gitmediğini, ayrıca vasiyetnamede müteveffa ..."in doğum tarihinin de yanlış yazıldığını, müteveffanın davalıya mal bağışlamayacağının davacı ve kardeşleri dışında tüm köy halkınca da bilindiğini ileri sürerek, vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı birleşen dosyalara cevabında,iptali istenen vasiyetnamenin el yazısı ile düzenlendiğini ve TMK"nun 538.maddesi gereğince hukuken geçerli olduğunu,iptal dışındaki iddiaların da yerinde olmadığını savunarak,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece,davanın ve 2012/136, 2012/ 180 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen davaların kabulüne, 2012/208 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen davanın reddine;davacı ... tarafından yöneltilen taleplerin feragat nedeniyle reddine;muris ... tarafından düzenlenen 09/03/1996 tarihli vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş,hüküm asıl ve birleşen dosya davalısı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Uyuşmazlık;asıl ve birleşen davalarda vasiyetnamenin iptali istemine ilişkindir.
HMK"nun 166.maddesine göre, ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları koşulu ile birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür.
Ancak, birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların tahkikat safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurmaktadır. Diğer bir anlatımla, asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalardır. Bu nedenle, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı karara bağlanması, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin ayrı ayrı tayin edilmesi gerekmektedir.
Somut olayda;mahkemece asıl ve birleşen davalar için ayrı ayrı hüküm kurulmamış,gerekçeli kararda da asıl ve birleşen davaların tarafları ayrı ayrı gösterilmemiş olmakla,bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre, asıl ve birleşen davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.