14. Hukuk Dairesi 2016/2039 E. , 2018/5872 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 10.10.2014 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 02.07.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan el atmanın önlenmesi ve tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, 129 ada 29 parselin davacı adına kayıtlı olduğunu, bitişiğinde davalıya ait tarla olduğunu, davalının 5-10 gün aralıklarla tarlasını suladığını, 24 saat su akıtılması nedeniyle akan suların kendi bahçesine sızdığını, taşınmazında bulunan ahır, içindeki saman vs eşyaya zarar verdiğini, bu nedenle müdahalenin men"i ve davalının taşınmazı taşkın kullanmasından kaynaklanan zararın tazminini istemiştir.
Davalı cevabında, 24 saat tarlayı sulamadığını, senede 4-5 kere suladığını, tutulan suyun 40-50 cm aşağı geçmediğini, iki taşınmaz arasındaki kot farkının 2 metreyi aştığını, davacının da suların kendi parseline zarar vermemesi için boru döşeyerek birtakım tedbirler aldığını, mala zarar verme suçundan hakkında dava açıldığı, ... Asliye Ceza Mahkemesi"ne ait 2014/554 Esas sayılı dosyada yapılan yargılama sonucunda beraatine karar verildiğini belirterek hakkında açılan davanın reddini istedi.
Mahkemece, davalının davacının zarar görmemesi için gerekli tedbirleri aldığı, davalının taşınmazının yüksekte olduğu, her iki taşınmaz arasında istinat duvarı olduğu, bu duvara rağmen suların davacı tarafından döşenen borudan yola aktığı davalının herhangi bir kusuru olmadığı gibi aslında davacının krokide yeşil ile gösterilen bölümü yaparak davalının taşınmazına el attığı anlaşıldığından davanın reddi karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
TMK madde 683" deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’ nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Taşınmaz malikinin katlanma yükümlülüğü tamamen mülkiyetin içeriğinden doğmaktadır. Mülkiyet geniş haklar, buna bağlı yetkilerin yanında, söz konusu ödevlerle birlikte bir bütündür. Anayasanın 35. maddesinde de mülkiyet hakkının kamu yararına sınırlandırılabileceği ve mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı kullanılamayacağı öngörülmüştür.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Bunun için de mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların ... kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya ... fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir.
Somut olayın incelenmesinde; hükme esas 28.5.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda davalının taşınmazının davacının taşınmazından iki metre kadar yüksekte olduğu, istinat duvarı ile taşınmazların birbirinden ayrıldığı, ancak bu istinat duvarı toplama taşlarla yapıldığından her ne kadar harç olsa da davalı bahçesini suladıkça ve yağan kar ve yağmur sularının bu duvardan sızarak davacı ile davalı arasındaki aralık yerde toplanarak davacının ahırın altından geçen boru ile taşınarak davalının evinin avlusundan yola aktığı, zaman zaman da davalının bahçesinden dökülen yaprakların boru ağzının tıkanmasına sebep olarak samanlık ve hayvan yemi konulan yerlerin iç kısmında rutubet yaptığı belirtilerek sızıntı suyun önlenmesi için davalının gerekli önlemleri alması gerektiği, bunun için istinat duvarının elden geçirilmesi, davacı tarafına dökülen yaprak ve bitkilerin önlenmesi gerektiği belirtilmiş ise de; öncelikle davalı ve davacının komşu olup olmadığının tespiti bakımından davalıya ait ... kayıtları da getirtildikten sonra mahkemece yeniden keşif yapılarak davacının el atmanın önlenmesi talebi ile birlikte tazminat talebi de olduğu dikkate alınarak davalı tarafça yapılan sulama faaliyetlerinin davacının ahır ve samanlığına yönelik doğrudan bir zararı olup olmadığı, verilen zarar ile davalı eylemleri arasında illiyet bağı olup olmadığı; davacının tazminat talebi de olduğundan, davacı tarafa verilen zararın miktarı da tespit edilerek eğer zarar varsa giderilmesi için davalı yanca hangi tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklık içeren rapor sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı mirasçıları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.09.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.