3. Hukuk Dairesi 2016/12584 E. , 2018/2653 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile boşandıklarını, evlilik birliği içeresinde alınan ve müvekkiline ait olan 2.000,00 TL bedelli, 4 adet her biri 30 gram olan burma bilezik, 250,00 TL değeri olan altın bileklik, 100,00 TL değeri olan tek taş yüzük, 100,00 TL değeri olan nişan yüzüğü ve 50,00 TL değeri olan küpe olmak üzere toplam 3.000,00 TL değerindeki altın bedellerinin ödeme tarihindeki bedellerinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca yine 4.500,00 TL değerinde olan muhtelif mutfak eşyası, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, buzdolabı, fırın, ocak, yatak odası takımı, oturma odası takımı, 3 tane makine halısı, 1 yatak, 4 adet yorgan bedellerinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilinini talep etmiştir.
Davalı, dava konusu eşyaların tamamını kendisinin aldığını ve evlilik birliği içinde ortak kullanılan eşyalar olduğunu, davacının ziynetleri daha önceden baba evine götürdüğünü ya da evi terk ederken yanında götürdüğünü belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, taraf tanıklarının dinlenmesi sonrasında bahse konu altın ve ev eşyasının varlığı ve akıbeti konusunda yeterli kanaat oluşmadığından ispat yükü üzerinde olan davacıya yemin teklifi için süre verildiği, ancak davacı tarafça süresinde yemin teklif edilmediğinden davanın sübut olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ziynet ve çeyiz eşyaları bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Düğünde kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğundan, olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu halde davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu ispat yükü altındadır.
Somut olayda, davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Davacı ve davalı taraf tanık deliline dayanmış, mahkemece taraflarca belirtilen tanıklardan bir kısmı mahkeme huzurunda dinlenmiş, 22.04.2016 tarihli duruşmada ise, esas hakkında kısmen kanaate ulaşılabildiği, kalan tanıkların dinlenmesi halinde bile bu kanaatin çok fazla değişmeyeceği belirtilerek diğer tanıkların dinlenilmesinden vazgeçildiği, açıkça yemin deliline dayanmayan davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatıldığı, davacı vekilinin ise, davalıya yemin teklif etmediklerini bildirdiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca mahkemece; taraflarca belirtilen tanıkların dinlenerek dinlenen tanıkların beyanlarıyla birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 194 maddesine göre taraflar dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri gerektiği, somut olayda ise davacının açıkça yemin deliline dayanmadığı anlaşılmakla mahkemece yanılgılı değerlendirme ile davacıya yemin teklif hakkının hatırlatılmış olması da doğru görülmemiş, bu hususlar bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.