Hukuk Genel Kurulu 2014/626 E. , 2015/2895 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “markaya müdahalenin önlenmesi " davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Muğla 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.06.2009 gün ve 2008/253 E.-2009/462 K sayılı kararın incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 19.04.2011 gün ve 2009/11826 E.-2011/4647 K. sayılı ilamı ile;
“...Davacı vekili, müvekkilinin Marmaris"te Diadem Jewellery adı altında kuyumculuk yaptığını, bu ibareyi 15.04.2004 tarihinde marka olarak da tescil ettirdiğini, müvekkili tarafından bu markanın tanınmış hale getirildiğini, davalının da Marmaris"te aynı alanda faaliyet gösterdiğini ve müvekkiline ait markanın aynısını izinsiz olarak kullandığını, müşteriler nezdinde iltibasa neden olduğunu ileri sürerek, müvekkiline ait markaya tecavüzün önlenmesine, kararın ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin Diadem Kuyumculuk Tekstil, Turizm Ticaret Limited Şirketi şeklindeki ticaret unvanını 28.12.2001 tarihinde tescil ettirdiğini, davacının da müvekkili şirketin kurucu ortağı olduğunu, davacının 24.04.2003 tarihinde şirketteki hissesini devrettiğini, faaliyet gösterilen yerin turistik bir yer olması nedeniyle şirket kurucularının kuyumculuk kelimesinin İngilizcesi olan jewellery ibaresini kullandıklarını, davacının da bu durumu bildiğini ve 01.04.2008 tarihine kadar bir itirazının olmadığını savunarak, davanın reddini istemiş, birleşen davada ise davacının kötüniyetle tescil ettirdiği markanın iptalini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin 2001 yılında kurulduğu, bu şirketin ortağı olan davacının 2003 yılında şirket ortaklığından ayrıldığı, yaklaşık bir sene sonra davaya konu markayı adına tescil ettirdiği, tescil tarihinden itibaren 4 sene boyunca davalının bu ibareyi kullandığını bilmesine rağmen itiraz etmediği, MK"nun 2. maddesi uyarınca sessiz kalma yoluyla dava açma hakkını kaybettiği, birleşen davada ise, davalı-karşı davacının 2001 yılından beri söz konusu ibareyi ticaret unvanı olarak kullandığı, anılan ibare üzerinde 556 sayılı KHK"nun 8/III maddesi gereğince üstün hak sahibi olduğu, ayrıca davacı-karşı davalının davaya konu ibareyi davalı şirketin kullandığını bilmesine rağmen adına marka olarak tescil ettirmesinin kötüniyetli davranış olduğu, tescilde kötüniyetin başlı başına hükümsüzlük nedeni olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne, davalının TRY Diadem Kuyumculuk İşletme adı altında ticari faaliyette bulunmasının önlenmesine, haksız ve kötüniyetle almış olduğu DİADEM JEWELLERY markasını kullanmasının önlenmesine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacı, birleşen dosyada davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Asıl dava, markaya tecavüzün önlenmesi, birleşen dava ise markanın hükümsüzlüğü ve haksız rekabetin önlenmesi istemine ilişkindir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. HUMK’nun 382. ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, hükmün açık, anlaşılır, şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Hatta, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı Kararı’nda da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.
Somut olaya gelindiğinde, birleşen dava dosyasında, davacı tarafça davalının tescilli markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi talep edilmiş olup, mahkemece de verilen kısa kararda, “birleşen dava dosyasının kabulüne" dair hüküm kurulmuş iken gerekçeli kararda "davalının TRY Diadem Kuyumculuk İşl. adı altında ve ticari faaliyette bulunmasının önlenmesine, haksız ve kötüniyetle almış olduğu Diadem Jewellery markasını kullanmasının önlenmesine” karar verilmiştir. Bu şekilde kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişkiye yol açılması doğru olmadığından kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre de davacı-birleşen dosyada davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava haksız markaya tecavüzün önlenmesi, birleşen dava ise kötüniyetli tescil edilen markanın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece kısa kararda asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiş, gerekçeli kararda ise birleşen davada kabul edilen talep yazılmış, hükmün temyiz edilmesi üzerine yukarıda başlıkta bulunan karar ile bozulmuştur.
Mahkemece 29.03.2012 tarihinde direnilmesine karar verilmiş ise de bozma ilamına fiilen uyularak kısa kararda kabul edilen talepler yazılmak suretiyle usulüne uygun kısa karar oluşturulmuş ve bu kısa uygunda gerekçeli karar yazılmıştır.
Mevcut bu durum dikkate alındığında mahkemece karar direnme olarak adlandırılmış ise de bozma ilamına fiilen uyularak verilmiş bir karar bulunmaktadır. Bu kararın temyiz isteminin ise ilgili Özel Daire tarafından incelenmesi gereklidir.
Bu nedenle dosya, temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklandığı üzere, temyiz isteminin incelenmesi için dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE Gönderilmesine, 09.12.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.