11. Hukuk Dairesi 2019/2397 E. , 2020/678 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17/01/2018 tarih ve 2014/784 E. - 2018/23 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 13/03/2019 tarih ve 2018/631 E. - 2019/400 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkili şirket bünyesinde 01.11.2006 tarihinde satış proje yönetmeni olarak çalışmaya başladığını ve 03.05.2011 tarihinde kendi isteği ile işten ayrıldığını, davalının görevi gereği müvekkilinin tüm müşterileri bilgilerine ve ticari sırlarına vakıf olduğunu, bu nedenle işe başlamadan önce kendisi ile anlaşılarak "gizlilik, sır saklama, rekabet etmeme ve buluşlar hakkında beyan, kabul ve tahhütname formu" isimli belgenin imzalandığını, bu kapsamda davalının müvekkili bünyesinde çalışırken ve müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra 2 yıl içinde müvekkili şirket ile aynı faaliyet konusunu içeren hiçbir konuda doğrudan ve dolaylı olarak faaliyette bulunmayacağını, aykırılık durumunda davalının cezai şart olarak müvekkili şirkete 100.000 Amerikan Doları tazminat ile birlikte müvekkilinin mahrum kaldığı ve kalacağı karlar ile uğradığı zararları ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, rekabet etmemeye dair sözleşmenin belirli bir bölge için ve belirli bir süre ile yapılmış olduğundan geçerli olduğunu, davalının müvekkili şirketten kendi isteği ile ayrıldıktan bir ay sonra İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı olarak Point Post isimli bir firma kurduğunu ve müvekkili ile aynı faaliyet konusunda ticari faaliyet göstermeye başladığını, müvekkili şirketin bünyesinde çalışırken iletişim kurduğu portföyünde yer alan bazı müşterileri kendi şirketine ithal ettiğini ve çalışmadığı halde müvekkilinin çalıştığı bazı müşterileri ferans olarak gösterdiğini, bu şekilde müvekkili ile haksız rekabet ettiğini, müvekkili tarafından davalıya haksız rekabet eylemlerine son vermesi ile müvekkilinin uğradığı zararları karşılaması için noterden ihtarname gönderildiğini ancak davalının eylemlerine devam ettiğini ileri sürerek, davalının eyleminin haksız rekabet olduğunun tespitine, haksız rekabetin men"ine, müvekkilinin uğradığı maddi zararın tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000 TL maddi, davalının haksız rekabeti nedeniyle müvekkilinin kişilik hakları zedelendiğinden 30.000 TL manevi tazminatın, ayrıca sözleşme gereği 50.000 TL cezai şart bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; 15.06.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile, kâr kaybı nedeniyle maddi tazminat talebini 40.530,82 TL olarak yükseltmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacının ticari sırlarını öğrenebilecek bir pozisyonda çalışmadığını, müvekkilinin şirket merkezinde değil şirketin İstanbul şubesinde çalıştığını, şubede ise yalnızca alt düzey çalışanların bulunduğunu, müvekkiline imzalatılan taahhütnameyi kabul etmediklerini, taahhütnamenin müvekkiline işe girdiği 2006 yılında değil 2009 yılında işten çıkarılacağı baskısı ile imzalatıldığını ancak sözleşmeye 2006 yılının tarihinin atıldığını, ayrıca sözleşme imzalatılırken bedel kısmının boş bırakıldığını ve davacı tarafından doldurulduğunu, davacı şirkette asgari ücretle çalışan müvekkilinin 100.000 Amerikan Doları gibi bir cezai şart ödemeyi kabul etmesinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkilinin şirketelere verdiği tekliflerin davacının verdiği tekliflerden fazla olması nedeniyle davacının herhangi bir zararının sözkonusu olmadığını, müvekkilinin davacı aleyhine konuşmalar yapmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalının, davacı şirkette 2006 yılında çalışmaya başladığı, taraflar arasında aynı yıl içerisinde rekabet etmeme yükümlülüğüne dair sözleşmenin akdedildiği, her ne kadar davalı taraf bu sözleşmenin işten çıkarılma tehdidi ile imzalatıldığını iddia etmiş ise de yapmış olduğu görev itibariyle ticari sır ve müşteri bilgilerine vakıf olduğundan davacının bu şekilde bir sözleşme yapmakta haklı olduğu, kaldı ki davalının işten ayrıldıktan sonra da sözleşmenin geçersiz olduğu yönünde bir dava açmadığı, sözleşmenin belirli bir süre ve bölge ile sınırlanmış olduğu ve geçerli olduğu, davalının davacı şirketten ayrıldıktan bir ay sonra kendi adına davacı ile aynı faaliyet konusunda iştigal etmek üzere işyeri açtığı ve davacının müşteri portföyündeki firmalar ile çalışmaya başlayarak bu firmaların davacı portföyünden çıkmaları ile davacının zarara uğramasına sebep olduğu, ayrıca çalışmadığı halde davacının müşterisi olan firmaları referans olarak kullandığı, sözleşmede öngörülen cezai şart bedelinin talep edilebilme koşullarının davacı lehine oluştuğu, ayrıca davalının sözleşme ile haksız rekabet halinde davacının bu sebeple uğrayacağı zararı da karşılama borcu altına girdiği, davacının müşterilerinin davalı ile çalışmaya başlamaları nedeni ile 40.530,82 TL kâr mahrumiyeti zararına uğradığı, cezai şart bedeli yönünden ise her ne kadar sözleşmede 100.000 Amerikan Doları öngörülmüş ise de, bu miktar davalının iktisaden mahvına sebep olacak nitelikte olup, davacı tarafça da 50.000,00 TL talep edildiği ve talep edilen bedelin hakkaniyet indirimi yapılması halinde son derece makul olduğu, dava tarihi itibariyle mevcut olan haksız rekabetin sözleşmedeki iki yıllık sürenin yargılama devam ederken dolması nedeniyle bu konudaki talebin konusuz kaldığı, manevi tazminat talebi yönünden ise davalının, davacının ticari itibarını zedelemek adına üçüncü kişiler ve müşterileri nezdinde kötü ifadeler kullandığına dair tanıkların görgüye dayalı bilgilerinin olmaması ve dosya kapsamı itibariyle bu iddianın başkaca bir delil ile de ispatlanamadığı gerekçeleriyle, davacının haksız rekabetin men"ine yönelik talebinin konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına, davalının rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı davranması sebebiyle oluşan 50.000,00 TL cezai şart bedelinin dava tarihi olan 04.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalının rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı davranması sebebi ile kâr kaybına ilişkin oluşan toplam 40.530,82 TL tazminatın 20.000,00 TL"sinin dava tarihi olan 04.10.2012 tarihinden, 20.530,82 TL"sinin de ıslah tarihi olan 15.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk Dairesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden; tanık beyanlarının davalı tarafça davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden ise; rekabet yasağına aykırılık koşullarının, haksız rekabet ile aynı mahiyette olduğu, davacının cezai şart talebinin kabulüne karar verildiği, davacının cezai şartı aşan bir zararın varlığını ispat edemediği, hem cezai şart hem de maddi zarara hükmedilmesinin 6098 sayılı TBK"nın 179. ve 180.maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin cezai şarta ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine, maddi tazminata ilişkin istinaf başvurusunun ise kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak, davanın kısmen kabulü ile koşulları oluşmayan maddi ve manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, 50.000,00 TL cezai şart alacağının dava tarihi olan 04.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 22/01/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.