Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/9136
Karar No: 2018/7920
Karar Tarihi: 20.03.2018

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/9136 Esas 2018/7920 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2015/9136 E.  ,  2018/7920 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ...ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Davacılar, ortak miras bırakanları ...’nin evlenme vaadi ile dava dışı ... tarafından kandırılarak maliki olduğu 92 ada 21 parsel sayılı taşınmazdaki 2/6 payını davalı ...’e devrettiğini, dava dışı ...’nın davalı ...’in annesi olduğunu, miras bırakanları ... ile ... arasındaki evliliğin gerçekleşmediğini, davalı ve annesinin devir sonrası ortadan kaybolduğunu, miras bırakanın dolandırıldığını ileri sürerek, çekişmeli taşınmazda davalı adına kayıtlı 2/6 payın iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
    Davalı, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde davanın açılmadığını, davacıların miras bırakanı ...’nin başka bir kadınla evli olduğunun ortaya çıkması üzerine annesi ... ile evliliğin gerçekleşmediğini, iddiaların yersiz olduğunu, dava konusu payı bedelini ödeyerek satın aldığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacıların miras bırakanı ...’nin hileye düşmediği, öte yandan temlikin muvazaalı olduğunun yazılı delil ile ispatlanması gerektiği ve yazılı delil sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.03.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... geldi davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, hile iddiasına dayalı eldeki davanın 6098 sayılı TBK’nun 39. maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı, öte yandan davacıların miras bırakanı ...’ın 30.01.2002 tarihinden itibaren dava dışı ... Yıldırım ile evli olmasına karşın davalının annesi ... ... ile evlenmek niyetiyle dava konusu 21 parsel sayılı taşınmazın 2/6 payının çıplak mülkiyetini 01.11.2002 tarihinde davalıya satış yoluyla devrettiği, davacıların ise miras bırakanları ...’nin evlenme vaadi ile kandırılarak anılan payı devir ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı, ne var ki TBK’nun 81. maddesine ( 818 sayılı BK’nun 65. maddesi ) göre hukuka veya ahlaka ( adaba ) aykırı bir netice elde edilmesi için verilen şeyin geri alınamayacağı, o halde miras bırakan ...’nin dava edemeyeceği bu hususu, mirasçılarının da dava etmelerine olanak bulunmadığı gözetilerek, anılan gerekçe ve sonucu itibariyle davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacılar vekilinin temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 8.20.TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 20.03.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    (Muhalif) (Muhalif)

    - K A R Ş I O Y Y A Z I S I-

    Dava, aldatma( hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
    Yerel mahkemece, davacılar mirasbırakanının aldatılmadığı (hileye düşürülmediği), davacılar mirasbırakanının, asıl amacının bağış olduğu, işlemin satış olararak gerçekleştirildiği iddiasına göre, taraf muvazaası olgusunun yazılı delille ispatlanamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir
    Davacıların temyizi üzerine, “ hile iddiasına dayalı davanın, bir yıllık hak düşürücü sürede açılmadığı, öte yandan hukuka ve ahlaka aykırı verilen şeyin geri istenemeyeceği, mirasbırakanın dava edemeyeceği bir hususu, mirasçılarının dava etmelerine olanak bulunmadığı gözetilerek bu gerekçeyle ve sonucu itibariyle doğru olan hükmün onanmasına” oy çokluğuyla karar verilmiştir.
    Uyuşmazlık, aldatma (hile) iddiasına dayalı davanın hak düşürücü sürede açılıp açılmadığı, aldatmanın unsurlarının oluşup oluşmadığı ve temlikin hukuka ve ahlaka aykırı bir amaç için yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır..
    6101 sayılı, Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.ve 5. maddesi uyarınca, uyuşmazlıkta hile (aldatma) hakkında hak düşürücü sürede uygulanacak yasa hükmü 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 31. maddesidir. Söz konusu Yasanın 31. maddesi " Hata veya hile ile haleldar olan yahut ikrah ile yapılan akit ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet vermiş nazarıyla bakılır. Bu mehil, hata veya hilenin anlaşıldığı veya korkutmanın zail olduğu tarihten itibaren cereyan eder. Hile ile haleldar olmuş yahut ikrah ile yapılmış olan bir akde icazet, zarar ve ziyan talebinden feragati istilzam etmez." şeklinde düzenlenmiştir.
    Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildiriminin, 818 sayılı B.K"nun 31.( 6098 sayılı T.B.K.39) maddesinde belirtilen bir yıllık süre içinde karşı tarafa ulaştırılması gerekir. Bildirimde, geçersizlik sebebi tam olarak açıklanmasa dahi, sözleşmeden dönüldüğü, sözleşmeyle bağlı kalınmayacağı, sözleşmenin feshedildiği, sözleşmenin iptal edildiği gibi açıklamaları mutlaka içermelidir.
    Öte yandan, sözleşmeyle bağlı olmama bildirimi (İptal beyanı) hiçbir şekle tabi değildir. Şekle bağlı bir sözleşmede de, örtülü irade beyanıyla iptal bildirimi yapılabilir.
    Sözleşmeyle bağlı olmama bildiriminde (iptal hakkı) bir yıllık kısa süre, iradeyi sakatlayan sebeplerin ögrenilmesi veya korkunun etkisinin ortadan kalkmasıyla başlar. Bir yıllık hak düşürücü sürenin, daha uzun bir süre ile de sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı doktrinde tartışmalıdır. İradesi bozulan kimse, sözleşmeyi yaptıktan 5, 10 veya 30 yıl sonra yanılma veya aldatmayı öğrenmişse, öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık süre içinde sözleşmeyi iptal edip edemeyeceği konusunda görüş birliği bulunmamaktadır. Bir görüş, sözleşme tarihinden itibaren 10 yıl geçmesi halinde, iptal hakkının son bulacağını ileri sürmekte, diğer görüşe göre ise, Borçlar Kanunun 31. (T.B.K m.39) maddesinde kanun koyucunun daha uzun bir süreyi bilerek koymadığı, kanunun açık hükmü karşısında yorum yoluyla yeni kural konulamayacağı, böyle bir süre konulmasının kanun koyucunun amacına aykırı olacağı ve anılan maddenin açık hükmüne aykırı olacağı belirtilmektedir. ( ... Özkaya, Yanılma, Aldatma, Korkutma Davaları,sayfa, 437-438)
    Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi, sözleşmeyi kesin olarak geçersiz hale getiren bozucu yenilik doğurucu ”inşai” bir haktır( ... Özkaya, Yanılma, Aldatma, Korkutma Davaları,sayfa, 436-437). Bu niteliği itibariyle de, şarta bağlı tutulamaz ve bu bildirimden dönülemez. İrade açıklaması, karşı tarafın hakimiyet alanına ulaştığı anda istenen sonucu kendiliğinden doğurmaya yeterlidir. Ayrıca bir iptal davası açmaya, dolayısıyla iptali dava yoluyla ileri sürmeye gerek yoktur." ( Prof. Dr. ... Eren Bonçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Baskı. 412 vd. Sayfalar) .
    Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2012/6338Esas, 2012/11554Karar sayılı, 11.7.2012 günlü Kararında da, “B.K 31 madde hükmü uyarınca ikrah ile akit yapmak zorunda kalan kişi, iptal hakkını bir yıllık hak düşürücü süre içinde kullanmak zorunda olup, bu beyanın bir yıllık hak düşürücü süre dolmadan karşı tarafın hakimiyet alanına ulaşması gerekir. İptal beyanının bir şekle tâbi olduğu konusunda kanunda açık bir hüküm bulunmadığından, hukuki niteliği itibarıyla bozucu yenilik doğuran bu hakkın kullanılmasının dava açma gibi belli bir usulde ileri sürülmesi zorunlu değildir." görüşü kabul edilmiştir.
    Dairenin yerleşik uygulamasına göre, hata, hile, ikrah her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi (iptal hakkı), İrade bozukluğunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla kullanılabilir. (1.Hukuk Dairesinin 2014/ 11612E, 2014/ 14462K, 18.9.2014 tarihli-, 2013/21405E, 2014/50K, 13.1.2014 t.li, 2016/11701E, 22.12.2016 t.li, 2003/52E, 2003/762 K, 22.1.2003 t.li v.d.birçok karar)
    Bu durumda, gerek akademik görüşler, gerekse Yargıtayın ve özellikle Dairenin “ ...bir yılık hak düşürücü süre içinde, karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih veya zımni bir irade açıklaması ile sözleşme feshedilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da iptal hakkı kullanılabilir.” şeklindeki yerleşik uygulamaları nazara alındığında, iptal hakkının ileri sürülmesinin hiç bir şekle tabi bulunmadığı, hele hele dava açmanın zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır.
    Somut olayda, davalı taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını savunmuş ise de savunmanın kanıtlanamadığı, davacılar mirasbırakanı ..."nin davalının annesi ... ile evlenmek amacıyla dava konusu taşınmazdaki bir kısım payını ..."ya devretmek istediği, ..."nın vergi borcu olduğunu belirterek iki daireye karşılık gelen payın 31.10.2002 tarihinde kızı ... adına devrini sağladığı, emlakçı tanık beyanlarına göre davalı ve annesinin devirden üç gün sonra evden ayrıldıkları, bir hafta sonra da taşınmazı satmak için emlakçıları dolaştıkları, davalının annesi ..."nın, davacılar mirasbırakanı ..."de güven duygusu yaratıp taşınmazdaki payın devrini sağladıktan sonra, ... ve davalının ortadan kayboldukları, ..."nin aldatıldığını ileri sürerek 08.04.2003 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına, davalı ve annesi hakkında, dolandırıcılık suçundan şikayetçi olduğu, davalı ve annesi hakkında dolandırıcılık suçundan açılan davanın yargılaması sonucunda, dolandırıcılıktan her iki sanığın cezalandırılmasına karar verildiği, ancak temyiz incelemesi aşamasında davanın zamanaşımına uğradığı saptanmıştır.
    Şikayet dilekçesinde, mirasbırakan ..., aldatılma nedeniyle “satış sözleşmesiyle bağlı olmadığı, tapuyu geri alacagı” beyanıyla, sözleşmeden dönme iradesini, 08.04.2003 tarihinde, bir yıllık süre dolmadan davalıya ulaştırmıştır. Buna göre, davacılar mirasbırakanı ..."nin BK’nun 31’nci maddesinde öngörülen bir yıllık süre içerisinde hiçbir şekle bağlı olmayan iptal beyanında bulunduğu, bu beyanın davalıya ulaştığı, mirasçıları tarafından açılan davanın da süresinde açıldığının kabulü gerekir.
    Davacılar mirasbırakanı, süresi içerisinde sözleşmeyle bağlı olmadığını davalıya bildirdiğine göre, aldatmanın (hilenin) öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü sürede davanın açılmadığı yönündeki gerekçeye katılamıyoruz.
    Diğer yandan, Türk Borçlar Kanunun 81. maddesine göre, hukuka ve ahlaka aykırı bir netice elde etmek için verilen şeyin geri istenemeyeceği bu nedenle de mirasçıların dava hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddinin doğru olduğu çoğunluk kararında kabul edilmiş ise de, davacılar mirasbırakanı ... ile davalının annesi ..."nın evlenmek için görüştükleri sırada ..."nın bir daire istemesi üzerine davacının bir daire vermeyi kabul ettiği, iki daireye karşılık gelen 2/6 payın davalı ..."e devrinin sağlandığı, davalı ... iki ayrı daireye tekabül eden 2/6 payı 3.000TL ye satın aldığını savunmuşsa da, o tarihteki taşınmazı gerçek değeri ve tanık beyanları nazara alındığında gerçek bir satıştan bahsetmenin de mümkün olmadığı, davacılar mirasbırakanının iyiniyetinden yararlanmaya yönelik eylemden dolayı dolandırıcılık suçundan açılan dava sonucu dava dışı ... ve davalı ... hakkında verilen mahkumiyet kararının, temyiz aşamasında dava zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle ortadan kaldırıldığı, suç oluşturan eylem nedeniyle davalının bu kazanımını hukuk düzeninin koruması mümkün değildir. Bu durumda, Türk Borçlar Kanunun 81. (818 sayılı BK"nun 65.) maddesinin davada uygulama olanağı da yoktur.
    Sonuç itibariyle, davanın süresinde açıldığının kabulü ile aldatmanın (hilenin) bütün unsurlarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyoruz

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi