13. Hukuk Dairesi 2015/27911 E. , 2017/11720 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı banka ile arasında Haziran 2010 tarihinde konut finansmanı sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca çekmiş olduğu kredi karşılığında aldığı tapulu evinin ... Anonim Türk Sigorta Şirketince sigortalandığını, kredi sözleşmesi ve bankanın kredi uygulaması gereği her sene deprem sigortası ile beraber yangın ve su baskını ile ilgili sigortanın da sürekli olarak yenilendiğini, bununla ilgili masrafların söz konusu banka hesabından otomatik olarak kesildiğini, almış olduğu konutta 11/08/2014 tarihinde yangın çıktığını ve büyük maddi hasar meydana geldiğini, yangın olayından sonra aldığı bilgiye göre yılbaşı itibari ile yenilenmesi gereken sigorta poliçesinin kendi iç işleyişleri gereği kredi sözleşmesine aykırı olarak otomatik olarak yenilenmeyeceği konusunda karar alındığının öğrenildiğini, bu durumla ilgili herhangi bir bilgilendirme yapılmadığını, almış olduğu tapulu evin, yangın dolayısıyla uğradığı 29.978,63 TL" lik maddi zararının davalı bankaca ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı banka, sigortayı yenileme yükümlülüklerinin olmadığını, davacının bu şekilde bir talimat vermediğini, davacıya bilgilendirme yapıldığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı bankadan kullandığı konut kredisi nedeniyle aldığı evin sigortalandığını kredi sözleşmesi ve bankanın kredi uygulaması gereği her sene deprem sigortası ile beraber yangın ve su baskını ile ilgili sigortanın da sürekli olarak yenilendiğini, ancak 11/08/2014 tarihinde çıkan yangın sonucu yapılan araştırmada o yıl sigortanın yenilenmediğinin öğrenildiğini, herhangi bir bildirimde de bulunulmadığını ileri sürerek, yangın nedeniyle meydana gelen zararın davalı bankaca karşılanması istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı banka, aralarındaki sözleşme hükümlerine göre sigorta yaptırma yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu, davacının yenileme yolunda bir talebinin olmadığını savunarak davanın reddini dilemiş; mahkemece, davacının konutunda meydana gelen yangın tarihini kapsayacak şekilde konut sigorta poliçesi bulunmadığı, davalı bankanın poliçeden sorumluluğunun 14/05/2014 tarihinde sona erdiği, yeni başlayan dönem için konut sigorta poliçesi düzenlenmediği, yangının risk periyodu içerisinde gerçekleşmediği kabul edilmekle, davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde; 17.01.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 01.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği”nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehtarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir.
Kredi sözleşmesi nedeniyle sigorta yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği”, 17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Her ne kadar, kredi sözleşmesinin 12. maddesindeki düzenleme ile, sigorta konusunda davalı bankaya değil, kredi borçlusuna yükümlülük getirildiği anlaşılmakta ise de, yine az yukarıda sözü edilen Yönetmeliğin ilgili hükmü gereğince de, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğu kredi kullanana ait olmakla birlikte, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren bankaya ait olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, sigorta poliçesinin yenilenmesi gereken tarih itibariyle, söz konusu Yönetmelik hükümleri yürürlüğe girmiştir. Davalı bankanın, çekilen konut kredisine bağlı yangın ve su baskını ile ilgili sigortanın yenilenmesi için, en azından muhatabına bildirim yapmak suretiyle kredi borçlusunu konu ile ilgili bilgilendirmesi, yönetmelik hükmü olup ayrıca asgari özen yükümlülüğünün bir sonucu olduğu gibi, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarının da bir gereğidir. Davalı banka her ne kadar bildirim yükümlülüğünün yerine getirildiği iddiasında bulunmuş ise de, bu iddiasını ispatlayamamıştır. Ancak bu kabule rağmen, sigortanın yenilenip yenilenmediğinin de, kredi borçlusu tarafından takibi gerekeceğinden, uyuşmazlık konusu olan sigortanın yenilenmemesi ve bu nedenle davacıların uğradıkları zararlar nedeniyle tarafların müterafik kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.