13. Hukuk Dairesi 2016/13429 E. , 2017/11711 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı ... Hast.Ltd.Şti. vekili avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 09.12.2010 tarihinde davalı hastanede sol gözünden katarakt ameliyatı olduğunu, ameliyat esnasında gözünün mikrop kaptığını, davalı tarafın bu durumdan kendisini haberdar etmediğini, sol gözünün görme yeteneğini kaybettiğini, mikrobun diğer göze sirayet etme riskinin de bulunduğunu, olay nedeniyle günlük yaşam ihtiyaçlarını tek başına yerine getiremediğini, bakmakla yükümlü olduğu eşinin de mağdur olduğunu, bakıcı ihtiyacının oluştuğunu, manevi yönden de büyük sıkıntı ve ızdırap çektiğini, buna göre, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla, 1.000,00TL maddi, 50.000,00TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; 19.08.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 18.501,63TL olarak artırmıştır.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı hastanede olunan göz ameliyatı sırasında davalı tarafın kusurlu hareketleri ile gözün mikrop kaptığı ve neticeten görme yetisinin kaybedildiği iddiasına dayalı maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, davalı tarafa kusur atfetmeyen, dosya içerisinde bulunan, 17.01.2014 tarihli Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu raporu, aynı kurulun 27.05.2015 tarihili ek raporu, 16.06.2014 tarihinde alınan 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporu benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Alınan ATK raporları incelendiğinde, endolftalmi bulguları saptanması durumunda ilk 24 saatte intravitreal enjeksiyon yapılması gerektiğinin, hekimin bu enjeksiyonu yapmakta veya vitrektomi amaçlı daha ileri bir tedavi merkezine sevk etmekte geç kaldığının, bunun bir eksiklik olduğunun ifade edildiği görülmüştür. Yine dosya kapsamı incelendiğinde, alınan tanık beyanları ve taraf ifadeleri doğrultusunda, davacı hastanın bir ay boyunca tedavisi için uğraşıldığı, akabinde bir üst merciiye sevk edildiği anlaşılmaktadır. Anılan ATK raporlarında, hastanın daha ileri bir tedavi merkezine sevkinde geç kalındığı belirtilmiş ancak bu geç kalışın iltihabın gidişatını hangi oranda etkilediğinin tıbben bilinmesinin mümkün olmadığından bahsedilmektedir. Hal böyle olunca, mahkemece, davaya konu olayda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında dava konusu hususta uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği ve uygunluğu hususunda, davacı iddialarını aydınlatacak şekilde, davalı tarafa atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, meydana gelen zararla davalının sevkte gecikmesi arasında illiyet bağı olup olmadığı, bu şekilde zararın artıp artmadığı yönünde detaylı incelemenin temini için, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalı tarafın kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönler göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.