11. Ceza Dairesi 2017/15650 E. , 2018/5169 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 213 sayılı Yasaya muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/3, 5271 sayılı CMK’nın 34/1, 230, 232 ve 289/1-g. maddeleri uyarınca; mahkeme kararının hüküm fıkrasında bulunması zorunlu unsurları taşıması, kararın gerekçesinde suç oluşturduğu kabul edilen eylemlerin gösterilmesi, savunmada ileri sürülen hususlar ile hükme esas alınan ve reddedilen delillerin tartışılıp değerlendirilmesi, yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun açıklanması gerekirken, bu ilkelere uyulmadan, daha önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara atıf yapılmasıyla yetinilerek, gerekçeden yoksun olarak hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Başkan Vekili ... ile Üye ...’ın karşı oyları ve oyçokluğu ile 30.05.2018 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Tartışmanın konusunu, denetim süresi içinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, açıklanması geri bırakılan hükmü açıklayan mahkemenin, CMK"nın 34 ve 230. maddeleri gereğince yeniden gerekçeli hüküm kurmasının gerekli olup olmadığı oluşturmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin düzenleme, Ceza Muhakemesi sistemi ile bağdaşmamakta ve uygulamada sayılamayacak kadar sorun ve tartışma yaratmaktadır. Ancak sorunu mevcut yasal düzenlemeye göre çözüme ulaştırmak gerekmektedir.
CMK"nın 231. maddesinin 11. fıkrasının birinci cümlesinde, sanığın, “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar.” denmiştir.
Bu açık hüküm gereğince, mahkeme, denetim süresi içinda kasıtlı bir suç işleyen sanık hakkındaki açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar vermekle yetinecektir.
Aynı fıkranın ikinci cümlesinde ise, mahkemenin, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabileceği öngörülmüştür. Yeniden hüküm kurulması ancak bu durumda mümkündür.
Sanığın kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle hüküm açıklandığında; açıklama kararının gerekçesi, sadece açıklama koşullarının gerçekleştiğine, bu nedenle açıklanması geri bırakılan hükmün açıklandığına ve hükme karşı başvurulacak yasa yoluna ve şekline ilişkin olmalıdır. Mahkûmiyet kararının gerekçesi ise açıklanan hükümdeki gerekçedir. Bu durumda bir hüküm bir de bunun açıklanmasına ilişkin karar bulunmaktadır. Açıklama kararı bir anlamda açıklanması geri bırakılan hükmün tefhimi niteliğindedir. Açıklama kararının tefhimi veya tebliği üzerine yasa yoluna başvurma süresi işlemeye başlayacaktır. Hüküm kesinleştiğinde, açıklanan hükmün altına, hükmün açıklandığı kararla ilgili bilgiler ve kesinleşme şerhi yazılacak, bu şekilde açıklanan hüküm infaza verilecektir.
Çoğunluk görüşünde ise, yeniden hüküm kurulması ve hükümlerde bulunması gereken gerekçenin gösterilmesi gerektiği öngörülmektedir. Bu durumda, daha önce açıklanması geri bırakılan ve kasıtlı suç işlenmesi nedeniyle açıklanan hüküm ortadan kalkmakta mıdır?
Ortadan kalktığı kabul edilemez, Çünkü bir hüküm ancak açık bir yasa hükmü veya yasa yoluna başvurulması sonucu bozulması ya da kesinleştikten sonra yargılamanın yenilenmesi üzerine CMK"nın 323. maddesi uyarınca iptali ile ortadan kalkar. Hükmün açıklanması halinde, bu durumlardan hiçbiri bulunmadığına göre, aynı konuda yeni bir hüküm kurulması ile açıklanan hüküm ortadan kalkmış olamaz. Böyle olunca aynı konuda iki hüküm bulunacaktır. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
Belirttiğim nedenlerle, açıklanan hükmün esasının incelenmesi gerekirken; yeniden hüküm kurulması ve bu hükmün CMK"nın 34 ve 230. maddeleri öngörülen gerekçeyi içermesi gerektiğine, açıklanan hükme atıf yapılmasının yeterli olmadığına ilişkin CMK"nın 231. maddesinin 11. fıkrasına açıkça aykırı olan çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum. 30.05.2018
MUHALEFET ŞERHİDİR
Dairemizin 30/05/2018 tarih, 2017/15650 Esas, 2018/5169 Karar sayılı çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebepten muhalifim.
Sanığın 213 sayılı Yasanın 359/b-1, TCK"nun 43, 62. maddeleriyle 18 ay 22 Gün Hapis Cezası ile cezalandırılmasına dair Hükmün Açıklanması suretiyle kurulan Körfez 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/03/2015 tarih 2014/470 Esas 2015/216 Karar sayılı kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Sanık hakkında aynı mahkemece 15.07.2010 tarih 2008/403 Esas 2010/353 Karar sayıyla verilen hükmün CMK’nun 231/6 ve devam maddeleri uyarınca açıklanmasına geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Deneme devresi içinde sanık hakkında Körfez 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 17.06.2014 tarih 2014/111 Esas 2014/431 Karar sayı ile 5237 sayılı TCK"nun 86/2, 62/1, 52/2. maddeleri uyarınca doğrudan 2.000 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin kesin olarak verilen hükümlere istinaden ilgili mahkemesine ihbarda bulunulduğu görülmüştür.
Ceza Muhakemesi Hukukunda kesin olduğu belirtilen hükümler ancak kendi kesinlik sınırları içinde (daha doğru bir ifadeyle sadece ve sadece kesin sonuç adli para cezası ile sınırlı olarak) infazı kabildir. Kesin hükme kendisinden daha ağır (somut olayda hürriyeti bağlayıcı ceza) bir başka hükmün infazına yol açacak şekilde bir sonuç yüklenemez.
Çünkü kesin olarak verilen kararların olağan yargı yolu içinde temyiz incelenmesine konu edilmesi mümkün değildir. Ancak şartların varlığı halinde kanun yararına bozma suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür. Dolayısıyla etkin bir yargısal denetime tabi olmayan kesin hükümlerin hükmün açıklanmasına dayanak alınması mümkün değildir. Bu durum iç hukukumuzun bir parçası olan İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesine güvence altına alınan Masumiyet Karinesinin ihlali niteliğindedir.
Bu sebeplerle anılan mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim. 30.05.2018