Hukuk Genel Kurulu 2014/428 E. , 2015/2800 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “nafaka” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Zonguldak 2.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.01.2013 gün ve 2012/506 E.-2013/85 K. sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 06.05.2013 gün ve 2013/6070 E.-2013/7347 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı, dava dilekçesinde, davalının ev ile ilgilenmediğini, kirayı ödemediği, içki içtiğini belirterek 800 TL nafaka tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacının daha önce açtığı nafaka davasında verilen kararın kesinleşmediğini, dosyanın derdest olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne; aylık 350 TL tedbir nafakası takdirine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalının delilleri arasında bildirmiş olduğu ve dosya arasına alınan Zonguldak 1.Aile Mahkemesinin 2011/819 Esas sayılı dosyasında; davacı kadının davalı kocasından tedbir nafakası talep ettiği, davanın 06/09/2011 tarihinde açıldığı, davacının 24.11.2011 tarihinde davadan vazgeçtiğine dair dilekçe sunduğu, 02.02.2012 tarihinde davanın vazgeçme nedeni ile reddine karar verildiği, kararın taraflara tebliğ edildiğini gösteren davetiye parçalarının dosyada bulunmadığı, kararın kesinleştiğini bildiren şerhinde dosyada yeralmadığı anlaşılmaktadır.
HMK"nun 114.maddesinde; aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmamasının dava şartlarından olduğu düzenlenmiştir. Burada anılan dava şartlarından maksat, davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca da noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülebilen hallerdir. Aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması konusu eş söyleyişle derdestlik iddiası bir olumsuz dava şartı haline getirilmiş ve bu suretle derdestlik itirazı ilk itiraz olmaktan çıkartılıp; dava şartına ilişkin usuli bir itiraza dönüştürülmesi sağlanmıştır. Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukuki korunma sürecini başlatmıştır. Artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı kalmamıştır; bu bağlamda hukuken korunma ihtiyacı içinde bulunmamaktadır ve onun yapacağı iş davanın sonucunu beklemektir. Davayı açmaktaki yarar hukuki olmalıdır; ideal veya ekonomik yarar tek başına yeterli değildir. Derdestlik itirazının korunmasının temelinde aynı davanın tekrar açılıp görülmesinin sağlanmasında davacının hiçbir hukuki yararının bulunmadığı düşüncesi yatmaktadır.
Somut olayda; mahkemece dava şartlarından olan aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması konusu diğer bir deyişle derdestlik itirazı değerlendirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş; kararın bozulması gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tedbir nafakası isteğine ilişkindir.
Davacı, davalı ile üç yıldır evli bulunduğunu, davalının çalıştığı ve memur emeklisi olduğu halde kendisine ve evine maddi destek sağlamadığını, oturdukları evin kirasını bile ödemediğini, ayrıca davalının kendisinden habersiz olarak maaşının tamamını ödeyeceği şekilde kredi çektiğini, bir çok kişiye kefil olduğunu, bu sebepten evlerine her an haciz gelme ihtimali olduğunu, çalışmadığını ve gelirinin bulunmadığını, ülser hastası olması nedeniyle devamlı ilaç kullandığını, yaklaşık 5 - 6 ay önce nafaka davası açtığını, ancak davalının kendisine yalvararak evine bakacağını söylediğini ve kendisinin de boşanmayı düşünmediğinden bu davadan vazgeçtiğini, fakat bugüne kadar geçen süre içinde davalıda herhangi bir şekilde olumlu gelişme olmadığını,kendisine ve iki çocuğuna bakmadığını belirterek davalıdan aylık 800 TL nafakanın tahsili istemiştir.
Davalı, davacı eşinin aynı mahkemenin 2011/819E sayılı dosyasında kendisine karşı nafaka davası açtığını,bu dosyada davacının feragati nedeni ile davanın reddine karar verildiğini, kararın kesinleşmediğini, dosyanın derdest olduğunu belirterek derdestlik nedeni ile davanın reddine karar verilmesini, davanın esasına ilişkin olarak ise davacı ... ile 3 yıl önce evlendiğini, davacı ile evlendiğinde yanında iki kızı ve bir oğlu olduğunu, hepsine kendi öz çocukları gibi baktığını, bu aileye bakmak için çırpınıp durduğunu, ev kiralarının 450 TL olduğunu, bu kiranın kendisine yüksek gelmesi nedeniyle başka bir eve çıkmaları gerektiğini belirttiğinde davacı tarafın bunu kabul etmediğini, ısrarcı olduğunda ise davacının kendisini ölümle tehdit ettiğini, davacının kendisini öldürmeyi planlayacağını düşündüğünden evden ayrıldığını, davacının bundan 8-9 ay önce İdris diye Çaycuma da saat tamirciliği yapan dayısının oğlu olduğunu belirttiği adamla evine geldiğini, eşyaları toplayıp evden ayrıldığını, sonradan o şahısla karı koca olarak yaşadığını öğrendiğini, davacının daha önce açmış olduğu nafaka davasını geri aldığını, davacının bu tarihten 3 ay sonra çocuklarına ve kendisine acıması için yalvarıp yakardığını ve kendisinin de yine affettiğini, eşyalarını taşıyıp kendi yanına taşındığını, fakat bu seferde alt katta oturan Murat Akın isimli şahısla birlikte olmaya başladığını, bu arada kendisinin hastalandığını, 2 - 2,5 ay hasta yattığını, ekonomik durumunun da son zamanlarda bu nedenle bozulduğunu, kendisinin öğretmen emeklisi olduğunu, üç ayda bir maaşının olduğunu, davacının müsrif harcamaları nedeniyle kredi çekmek zorunda kaldığını, maaşının büyük bir bölümünün bu kredilere kesildiğini, nafaka ödeyecek maddi durumunun olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, TMK’nın 185-186-196.maddeleri uyarınca davacı eşin dava açmada haklı olduğu kabul edilerek, evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlem olarak, TMK’nın 4.maddesine göre asgari geçim standartları uyarınca tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına göre davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden geçerli olmak kaydı ile aylık 350 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine dair verilen karar, davalının temyizi üzerine; Özel Dairece yukarda başlık bölümünde metni aynen yazılı olan karar ile bozulmuş; mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 311.maddesi gereğince feragat beyanının mahkemeye ulaştığı anda kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağından, 24/11/2011 tarihinde davacının 2011/819 Esas sayılı davasından feragat ettiği anlaşıldığından 2.davanın açıldığı 14/06/2012 tarihinde derdest bir dava bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Direnme kararını davalı temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından daha önce açılan tedbir nafakası davasının feragat nedeni ile reddine karar verilmesinden sonra davacı tarafından davalıya karşı aynı konuda açılan eldeki davada derdestlik dava şartının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere; feragat, HMK’nun 307. maddesinde, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış; 311. maddede ise, feragatin, kesin hükmün sonuçlarını doğuracağı açıklanmıştır.
Somut olayda; davacı kadının Zonguldak 1.Aile Mahkemesinin 2011/819 Esas sayılı dosyasında davalı kocasından tedbir nafakası talep ettiği, davanın 06/09/2011 tarihinde açıldığı, davacının 24.11.2011 tarihinde davadan feragat ettiğine dair dilekçe sunduğu, 02.02.2012 tarihinde mahkemece davanın feragat nedeni ile reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar Özel Dairece daha önce açılan tedbir nafakasına ilişkin dava derdest olduğundan eldeki davada ileri sürülen derdestlik iddiasının, dava şartlarından olması nedeniyle değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de; daha önce açılan tedbir nafakası davasının, davacının feragat etmesi nedeni ile reddine karar verilmesi ve 6100 sayılı HMK"nın 311.maddesi gereğince feragat beyanı mahkemeye ulaştığı anda kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağından, derdest bir davadan söz edilemeyecektir.
Hal böyle olunca, yerel mahkemenin bu yöne değinen direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, Özel Dairece hükmedilen tedbir nafakasının miktarı yönünden inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup, davalının miktara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 3.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 04.12.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.