14. Hukuk Dairesi 2016/655 E. , 2018/5704 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.03.2014 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 03.07.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.09.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacı vekili dava dilekçesinde, ... İlçesi, 20092 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binadaki ikinci kat 12 numaralı bağımsız bölümün kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle müvekkiline ait olduğunu, ancak müvekkili yurtdışında yaşadığından ilgilenemediği için kayınbiraderi dava dışı ...
... adına tescil ettirildiğini, daha sonra davacının kızı olan davalı ... adına tescil edildiğini, davalının bankadan kredi çekerek taşınmaz üzerine ipotek koydurduğunu, bu nedenlerle müvekkilinin zarara uğratıldığını, taşınmazın davalı adına tescil edildiği tarihte davalının yirmili yaşlarda bulunduğunu, ekonomik gücünün bulunmadığını belirterek, davalı adına olan ... kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazın müvekkili tarafından, babası davacıdan satın alındığını, yıllardır müvekkilinin tasarrufu altında bulunduğunu, taşınmazın teminat gösterilmesi karşılığında çekilen kredinin müvekkili tarafından davacının kullanımına sunulduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın inançlı işlemden kaynaklanan ... iptal ve tescil davası olduğu, inanç sözleşmesinin yazılı bir belgeyle ispat edilebileceği, davalı adına kayıtlı bulunan taşınmazın davacı tarafından inanç sözleşmesine dayalı olarak emaneten davalıya verildiği ileri sürülmüş ise de resmi senedin aksine dosyaya herhangi bir kayıt ve belge ibraz edilemediği, yemin teklif edilmesi üzerine davalının usulüne uygun olarak yemin ettiği gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş; temyiz dilekçesinde, yakın akrabalar arasında yapılan işlemlerde olaya şahit olanların dinlenmesi gerektiği belirtilerek, şahitlerinin dinlenmemesi nedeniyle hükmün bozulması talep edilmiştir.
I- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
1- “Hukukun uygulanması” kenar başlıklı 33. maddesine göre, hâkim, Türk hukukunu resen uygular.
2- "Senede karşı tanıkla ispat yasağı" kenar başlıklı 201. maddesine göre, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.
II- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun, “Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler” kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrasına göre de, bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
III- 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince; davada maddi olayları açıklama taraflara; ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun hükmünü tespit etmek hâkime ait görevdir. Bu nedenle, hâkim, bildirilen maddi olaylarla belirlenen dava kapsamıyla sınırlı ve bağlı kalacak, eğer ileri sürülen olgular belirsiz ya da çelişkili ise, ilgilisinden ek bilgi almak suretiyle açıklığa kavuşturacak, uyuşmazlığa uygulanacak kanun hükümlerini bulacaktır.
Bir davada, birden çok hukuki sebebin bir arada incelenebilmesi bu nedenlerden birinin, diğerinin incelenmesine imkân verecek nitelikte olmasına bağlıdır (Hukuk Genel Kurulunun 09.01.1974 Tarih ve 1972/2-584-12 sayılı kararı).
6098 sayılı Kanunun 19 ve 6100 sayılı HMK"un 33. maddeleri uyarınca hâkim tarafların hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir. Hâkim, aradaki hukuki ilişkiyi yorumlar, sözleşmenin türünü ve içeriğini kendisi belirler. Tarafların gerçek ve ortak iradelerini esas alır. Uyuşmazlığa uygulanacak kuralı doğrudan uygular.
IV- İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
Bu ilkeler ışığında dava konusu olaya gelince; davalı, dava konusu taşınmazı davacıdan değil, dava dışı ... ...’dan resmi satış sözleşmesiyle devralmıştır. Davacı, dava konusu taşınmazın davalıya devrine ilişkin resmi satış sözleşmesinin tarafı bulunmadığından, HMK’nın senede karşı tanıkla ispat yasağını düzenleyen 201. maddesi bu davada uygulanamaz. Aksine, davacı ve davalı baba-kız olduklarından, HMK’nın senetle ispat zorunluluğunun istisnalarını düzenleyen 203. maddesi uyarınca davacı iddialarını tanıkla ispat edebilir.
Mahkeme gerekçeli kararında, ... iptal ve tescil davasının taraflar arasındaki inanç sözleşmesinden kaynaklandığı kabul etmiştir. Oysa, davacının iddiaları yeterince açıklattırılmadan, davacının taşınmazla olan ilgisi tedavüllü ... kayıtlarıyla ortaya konulmadan ve özellikle taşınmazı davalıya devreden davacı tanığı ... ... tanık sıfatıyla dinlenmeden, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan sebeplerle hükmün bozulması gerekirken, onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.