1. Hukuk Dairesi 2015/7457 E. , 2018/6904 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ...ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13.03.2018 ... günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat Çiğdem Özkaya geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak miras bırakan dedeleri ...’nın maliki olduğu 4924 parsel sayılı taşınmazın intifa hakkını üzerinde tutarak çıplak mülkiyetini 16/07/1998 tarihinde davalı kızlarına satış yoluyla temlik ettiğini, bilahare davalı ...’ın da edindiği 2/12 payı diğer davalı ...’ya devrettiğini, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, olmadığı takdirde tenkisini istemişlerdir.
Davalılar, çekişmeli taşınmaz üzerindeki binanın katkıları ile inşa edildiğini, bu nedenle miras bırakanın davaya konu temliki yaptığını, davacının ise hiç bir katkı sunmadığını, mal kaçırma iddiasının yersiz olduğunu bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Miras bırakan ...’nın 07.02.2008 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak oğlu ...’in çocukları davacılar ... ... ... ’yi, davalı kızları ... ... ve ... ile dava dışı eşi ...’yi bıraktığı, miras bırakanın dava konusu 4924 parsel sayılı taşınmazın 4/12 payını uhdesinde bırakarak 2/12’şer payını davalı kızları... ... ve ...’ya 16.07.1998 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, bilahare davalı ...’ın çekişmeli taşınmazdaki 2/12 payını diğer davalı ...’ya devrettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakan ...’nın temlik tarihinde sağ olan mirasçısı ve davacıların murisi ...’den mal kaçırmasını gerektirecek bir nedeninin bulunmadığı, miras bırakanın çekişmeli taşınmazdaki 4/12 payı uhdesinde bıraktığı gibi çekişmeli taşınmaz dışında da taşınmaz bıraktığı, tüm malvarlığını devretmediği, mirasçılarından mal kaçırma amacı taşıyan bir şahsın devre konu taşınmazda pay ve başka taşınmazlar bırakmasının hayatan olağan akışına uygun olmadığı, öte yandan çekişmeli taşınmaz üzerindeki binanın davalıların katkısı ile inşa edildiği, devrin bedelsiz yapıldığından bahsedilemeyeceği ve davacıların 6100 sayılı HMK’nun 190. ve 4721 sayılı TMK’nun 6. maddeleri uyarınca muvazaa iddiasını ispat edemedikleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.